Utanacağın bir şey mi yaptın kardeş?..
Aziz Nesin aptalların hangi tarafta olduklarını söylemediğine ve haklı olduğu mahkeme tarafından da tescil edildiğine göre neden olmasın…
ADNAN BERK OKAN
Şuraya bakar mısınız lütfen…
Şu mantığa, şu vicdana, pencereye!..
Şu iddiaya, şu hükme!..
“Bombalı saldırıdan hemen sonra Suriyeliler kafaları ezilerek öldürüldü, doktorlar otopside bunu saklamaya zorlandı”…
Çok af edersiniz ama böylesi bir iddiaya, böyle bir yargısız hükme “yuh!” demezseniz ne diyeceksiniz?..
Bu lâf sokakta söylense tahrik eder insanları…
Ama hayır; sadece sokakta değil televizyon ekranında yapılıyor bu iddia…
İddia sahibi olayları bizzat gözleriyle görüp de yaşamış gibi anlatıyor ki; öyle bile olsa “doğru” söylediğinin kanıtı ne?..
Kim mi söylüyor bunları?..
Hakan Albayrak söylüyor…
İnanın kanım dondu!..
Böylesi tahrik edici, böylesi insanı insana düşman edici bir iddiayı tarih kitapları ve “ırkçıların yazdıkları kitaplar” hariç hayatım boyunca duymadım…
Bu ne demek Hakan kardeş ya?..
Bu ne demek?..
İnsan bunu gözüyle görse; daha çok kan akıtılmasına sebep olacak diye söylemez…
Dilini tutar, içine atar…
Kaşımaz, yani…
Efendiler!..
Sokak aralarında çekim yapan kameralar eğer Hakan kardeşimin bu vahim iddialarını görmezden gelmiş ise o zaman durum daha da vahim…
İçişleri Bakanlığı Hakan Albayrak’ın iddialarının hemen üstüne gitmeli ve varsa suçluları, o barbarları hemen tutuklamalı…
Yoksa da Hakan Albayrak aleyhinde “kin ve nefret söylemiyle halkı birbirine düşman etmek” suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatmalı..
Bu iş o kadar kolay ve o kadar boşboğazlığa cevaz verir olmamalı…
Ve şuraya bakar mısınız?..
Bu insanlar maazallah Ermeni olsaymış acaba ne yaparmışız…
Reyhanlı onlara ne yaparmış…
Ayıp Hakan kardeş ayıp…
Lütfen insaf, izan, vicdan, adalet, sükûnet…
Ne yapmak istiyorsun Allah aşkına söyler misin?..
Reyhanlı’yı yatıştırmak mı?..
Daha çok kan akıtılması için duygularını, inançlarını, mezheplerini kaşımak mı?.
Bu hükümet, bu ülkeye iki numara büyükmüş…
Olabilir…
Bu hükümetin Suriye siyasetenin asaleti, şerefi, şanı bu ülkeye beş numara büyükmüş…
Eh o da olabilir…
Aziz Nesin aptalların hangi tarafta olduklarını söylemediğine ve haklı olduğu mahkeme tarafından da tescil edildiğine göre neden olmasın…
Ama sevgili Hakan,
“Öleceksek Suriye’de ölelim” diyenler için sevinenler olduğunu nerede gördün?
Hangi satırlarda okudun hele bir tek “örnek” ver…
Ver de o sevinenin de sevincini yazanın da göğsüne karabasan gibi önce ben çökeyim!..
Yok eğer uyduruyorsan sana yakışır mı?..
Bak kardeşim;
İddiaların vahimden bile öte…
Haaaa…
Elinde tek bir görüntü, ses kaydı ve resmen kabul edilmiş belge olmadığı halde sana bu imkânı, yani tahrik imkânını veren televizyoncu kardeşim de en az senin kadar hatalı ama nihayet “canlı yayın”…
Dava konusu olsa yargı onu değil sadece seni suçlu bulur…
Evet “suçlusun” Hakan…
Hem de ağır suçlusun…
Çünkü elinde hiçbir somut kanıtın olmadığı halde “bombalı saldırılarda öldüğü söylenen kişilerin birçoğu maalesef Reyhanlı’daki sokak teröristleri tarafından (başları ezilerek) öldürülmüştür” diyorsun...
Yani; polisi de savcıyı da suçluyorsun…
Ey Emniyet genel Müdürü…
Ey HSYK!...
Ortada hepinizi (emniyeti, savcıları) o vahşetin “sorumlusu” haline getiren iddialar var…
Bunu araştırmayacak mısınız?..
Eğer araştırmayacaksanız iddiaların doğruluğunu kabul edin ve insanların başlarını ezerek cinayet işleyen o katilleri hemen yakalayın…
Yok, inandıysanız; Reyhanlı’da görevli bütün polisler ve savcılar hakkında gerekli yasal işlemleri başlatın…
Beri bakan Hakan;
Ya yaşın çok genç ve bu nedenle çok deneyimsizsin…
Ya da gerçekten “kötü niyetlisin”…
Reyhanlı’da elliye yakın sayıda insanımız hayatını kaybetmiş, çok daha fazlası yaralanmış, iş yerleri savaş alanı gibi tarumar olmuş…
Ve işte o duygular içindeki insanların çırpınışlarını, bazı resmi yetkililere karşı yönelttiği öfkesini anlayışla karşılayacağına; elinde olmayan delillerle bütün o insanları, kendi hemşerilerinin başlarını taşla ezerek öldüren vahşi birer katil yerine koyuyorsun…
Hem de anlatımının hiçbir yerinde “miş, mış” yok…
Hepsini gözlerinle görmüş gibi anlatıyorsun…
İşte şöyle yani:
“Bombalı saldırıdan hemen sonra Suriyeliler kafaları ezilerek öldürüldü, doktorlar otopside bunu saklamaya zorlandı”…
Kardeşim; bu senin yaptığın bir “hüküm cümlesi” kurmaktır…
Yani soruşturmuş, kovuşturmuş, hükmü de kurmuşsun…
Hükmün o kadar kesin ve ısrarcı ki…
Aynen şöyle diyorsun:
“Tekrar ediyorum insanlar öldürülmüştür! Bombalı eylemlerden hemen sonra beş on dakika içinde birçok Suriyeliye saldırıldı, kafaları ezilerek öldürüldüler! Bir tanesini ben kesin olarak biliyorum”.
“Vaaauuuvvvv” yani…
Bir tanesini de bizzat görmüşsün…
Ama…
O gördüğün “bir tane”yi şikâyet etmek için savcılığa gideceğine, bütün kamuoyuna haykırıp; “o kafa ezenlerin gidin kafalarını ezin!” demeyi tercih ediyorsun…
“İhkak-ı hak yapın” diyorsun yani…
Yahu Hakan ihkak-ı hak kaçıncı yüzyılda kaldı biliyor musun?..
Ayıptır yahu…
Günahtır…
Yazıktır…
Reyhanlı’ya kazıktır…
Bana bak kardeş;
Bütün bunlardan sonra da ne yapıyorsun ben de kendi okurlarımla paylaşayım…
Bu ülkeye beş numara büyük dediğin Ak Parti Hükümeti’ni yerin dibine sokuyorsun…
Nasıl mı?..
“Esad’ın yerinde olsam sevinçten göbek atardım, Türkiye bu kadar kolay manipüle edilebilir bir yermiş diye, bombayı koyan istihbaratçılara aferin derdim” diyerek...
Neymiş?.
Demek ki bu ülkeye beş numara büyük dediğin hükümet bu sefer de beş numara küçük mü geldi sana?..
E vallahi pes, billahi pes…
Ve sevgili Hakan;
Daha sonra söylediklerin ise mezhepçiliğin “dibi”…
Neymiş?..
Doktorlar Sünni oldukları için hastalara kötü davranıyorlarmış…
Bu iddian için söyleyecek çok söz var ama ben de burada “susma” hakkımı kullanıyorum Hakan…
Susuyorum…
Sadece susuyorum…
Susmaya da devam edeceğim çünkü kim ki bu tür olaylarda “din” diyor, “mezhep” diyor; “Alevi” diyor, “Sünni” diyor;
ben o densizlere karşı her azman susma hakkımı kullanmayı tercih ettim çünkü densize ne denilebilir ki?..