MEDYA KÖŞESİ

Umur Talu'dan Genelkurmay sansürüne yanıt

Umur Talu, Genelkurmay'ın kendi personelinin yazılarına erişimini yasaklamasına köşesinden yanıt verdi: Sansürlerinize arz ederim!

Umur Talu'dan Genelkurmay sansürüne yanıt
GAZETECİLER.COM
Habertürk yazarı Umur Talu'nun ast subayların sorunlarına dönük duyarlığı Genelkurmay'ın tepksini çekmiş ve bir bildiriye konu olmuştu. Dün ise, karargahın TSK personeline Talu'nun yazılarını yasakladığı ve erişim yasağı koyduğu ortaya çıkmıştı.

Umur Talu, Genelkurmay'a köşesinden hayli sert bir yanıt verirken sözünü esirgemedi.

İşte Talu'nun "Sansürlerinize arz ederim!" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:

Dünya Basın Özgürlüğü Günü idi yine.
Dünyalar kadar basın özgürlüğüne sahip olmayan bir ülkede bulunduğumuz için...
Bugünleri de gördük gibi bir sevinçten ziyade; günümüzü gösterdiler tadında kutlanıyor.
Müsaadenizle...
Ben de kendimce anayım.
Hazır Genelkurmay da bizzat sansürlemiş, bu devirde yazılarıma erişimi engellemişken!

***

Şunu daha iyi anladım:
Dünya Basın özgürlüğü Günü'nü; tutuklu gazeteci sayısıyla anmanın büyük bir manası olmuyor!
Elbette, düşünce ifadesinden, yazıdan, çiziden, konuşmadan ötürü (çağdışı biçimde) tutuklu, uzun tutuklu, hatta halihazır kanunlara göre mahkum kim varsa...
Tek bir kişi bile olsa, ciddi bir sorun.
Ama, "vicdan, düşünce, ifade, basın özgürlükleri"ni sadece kendimizle, biz gazetecilerle tartmak, meselenin şiddetli ağırlığı yanında kifayetsiz kalıyor.
 
***
 
Basın özgürlüğü açısından bile esas mesele; bu toplumda milyonlarca insanın esas seslerinin, asıl dertlerinin, kimlik ve kişiliklerini ifadesinin bastırılması, kısılması, susturulması.
öyle telefonla, takma isimlerle, tribünde bağırarak, bazen meydanlara çıkarak idrak edilen özgürlükler tabii iyi hoş ama...
Durum şu:
Ailede, okulda, işyerinde, kamuda, özel sektörde veya askeri hiyerarşilerde; siyaset, örgüt, cemiyet, cemaat, aşiret, aidiyet ortamlarında;
Milli Eğitim müfredatından Diyanet inayetine;
İç tüzüklerden kurum yönetmeliklerine;
İşten kovma, hayatını karartma, çoluk çocuğunu tehdit etme şiddetine kadar...
Kişinin kişiliğini, kimliğini, inancını, derdini, başına geleni, talebini, eleştirisini; özgürce, korkmadan, biat etmeden, boyun eğmeden ifade hakkı ve imkânı mevcut mu?
 
***
 
Basın özgürlüğü meselesi...
Sadece (sayıları yüzler veya binlerle olan) gazeteci, yazarın başının derde girmesi değil.
(Sayıları milyonlar olan) insanların; her ortamda ezilen, bastırılan, susturulanların sesinin basında ve kamusal alanda hakkıyla yer bulup bulmaması meselesi.
Yani...
Hapisler mapuslar olmasa bile...
Gazetecilerin bu sesleri özgür ve bağımsız; adil, hakkaniyetli, vicdani ve hakiki biçimde duyup duymaması, taşıyıp taşımaması, duyurup duyurmaması meselesi.
Sadece, devletin, hükümetin, yargının içimizden birilerini koyduğu kafesler değil...
Bizatihi bizim kendi içimize inşa edilmiş; kabullendiğimiz yahut mecbur, mahkum olduğumuz nice kafesin de hakikate ve adalete ihanetine dair bir mesele!
Bilhassa, toplumun koca kafeslere sıkıştırılmış çoğunluğunun; güçlüler karşısında kendini korkusuzca ifade edip edememesine dair büyük bir mesele.

Yazının tamamı için
ÇOK OKUNANLAR