MEDYA KÖŞESİ

Umur Talu yazdı: Devlet o paşayı terfi ettirerek ne mesaj veriyor?

Umur Talu, ilginç bir dizi ayrıntı ile Kürt Sorunu'nun çözüm sürecinde devletin/iktidarın değişimini anlattı.

Umur Talu yazdı: Devlet o paşayı terfi ettirerek ne mesaj veriyor?
GAZETECİLER.COM - Ben sana mesaj vereyim; sen ne anlarsan anla! başlıklı yazısında Habertürk yazarı Umur Talu, ilginç bir dizi ayrıntı ile Kürt Sorunu'nun çözüm sürecinde devletin/iktidarın değişimini anlattı.

Derik'te 13 köylünün faili meçhul cinayetle öldürülmesinden yargılanıp beraat eden Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Musa Çitil YAŞ kararıyla tümgeneral rütbesine terfi etmesini değerlendirdiği yazısında Talu,  "Bir terfi ve tayin dolayısıyla hükümetin özellikle bir mesaj verdiğini düşündüm. Bir şey anlatmak istediler." yazdı.

Talu, köşesinde Musa Çitil'in "çözüm süreci" sırasında Ankara'da bir denetimde, ayağında platin olduğu için esas duruş sırasında zorlanan bir "GAZİ" uzman çavuş'u tekmelediğini, bunun ortaya çıkması sonrasında ise kendisiini "ben onu er sanmıştım" diyerek savunduğunu anımsattı ve "Erler oraya tekme yemek için gidiyordu ya. Analar, babalar, sıvasız haneler “tekmeleyin evladımızı” diyordu!" yazdı.

İşte Talu'nun köşesinden dikkat çeken bölümler:

İKTİDAR/DEVLET MESAJ VERİYOR: İŞTE SİZE O PAŞAYI YOLLUYORUM

Sayın Paşamızın hükümetin yeni “savaş politikası”nda belli ki değerli hale geldiğini, bu yıl terfi ile kalmayıp “en kritik bölge”ye tayin edildiğini söylemeli.

İktidar- devlet bu şekilde mesaj veriyor:

İşte o Paşayı size yolluyorum, diye!

O mesajın sadece “teröristler”e, “yardım ve yataklık”la suçlananlara, ikisi olmasa bile “bölge halkı” olması yetenlere verildiğini sanıyorsunuz.

Öyle sanınca, belki “İyi olmuş; helal” diyorsunuz.

Ama mesaj çifte mesaj.

(...)

AYAĞINDA PLATİN TAKILI GAZİ'YE ESAS DURUŞTA TEKME...

“Barış süreci”nde de Sayın Paşamızın “süreci” başka biçimde tecelli etti.

Burada duyurdum ilk kez. Devamını da yazdım.

Yazımla birlikte araştırma yapan Emekli Uzman Jandarma Derneği Başkanı Adnan Oğuz da doğru olduğunu teyit etti; açıklama yaptı:

Ankara’da bir denetlemede, Sayın Paşamız bir “asker”in esas duruşta esaslı duramadığını fark etmiş ve tez yanına varıp bacağına sıkı bir tekme atmıştı.

Öyle herkesin önünde.

Bir “asker”e böyle tekme zaten başlı başına sorun, ne sorunu, “bildiğin suç”tu.

Ama başka bir sorun ve vicdanen daha büyük bir suç da vardı:

O “asker”, yıllarca “hizmet etmiş”, 1997’de, yani “Savaş süreci”nde çatışmada yaralanmış, o bacağına platin takılmış bir Uzman Jandarma idi.

Öyle bazen keyfi denetimlerde saatlerce ayakta durduğunda haliyle “Gazi bacağı” zorlanıyordu.

İşte o yüzden esaslı duramamış, işte o yüzden Sayın Paşamız o bacağı tekmelemişti.

SAVUNMASI DA MÜTHİŞ: "BEN ONU ER SANMIŞTIM"

Yalanlama olmadı. Tam tersine başka bilgiler geldi.

Sayın Paşamızın sonradan dediği de müthişti:

Ben onu “asker” sanmıştım!

Yani “er” sanmıştı; ere vurmak serbesti ya; orta yaşa gelmiş “Gazi”nin gaziliği bir yana, Uzman Jandarma üniforması belirsizdi ya.

Erler oraya tekme yemek için gidiyordu ya.

Analar, babalar, sıvasız haneler “tekmeleyin evladımızı” diyordu!

TEKMA YİYEN GAZİ AĞIR RİCALARA DAYANAMADI VE...

Sonra şunlar oldu:

Tekme yiyen Gazi önce büyük bunalım yaşadı, şikayetçi olmaya karar verdi.

Sonra tüm komutanlar ve Sayın Paşamız tarafından kuşatıldı. Sonra raporun içeriği ve şikayetçi olmaması için “ağır rica” edildi.

Bu insanların zaten hiç kıymeti yok, şikayet edince dahi genellikle kendileri suçlanıyor ya, şikayetten vazgeçti.

Böylece suçun sümenaltı edilmesi suçuna bile gerek kalmadı.

İyi de oldu!

 “Alttaki asker” Gazi de olsa, kimsenin umurunda değildi…

Paşamız ise, 13 köylüden beraat ve izi kalmış bir tekmenin gizlenmesiyle “Neo-savaş Süreci”nde terfi ile kalmadı; bir de karanlık bir tarihin gözüne soka soka ve köylülerin de alttaki askerlerin de gözüne baka baka “Bölge”ye yollandı.

Kendisinin, kağıt üstünde de olsa, Genelkurmay’a değil, doğrudan “İçişleri”ne,yani hükümete bağlı olduğunu da unutmayalım!

ÇOK OKUNANLAR