Umur Talu iki meslektaşı için yazdı
Gazeteler; gelişlerini ve varlıklarını okura bir şekil önemle sunduklarıyla yol ayırdığında, onlardan vazgeçtiğinde; okura, izleyiciye, çalışanlara, hele gidene daha etraflı izah edebilmeli.
İşte Talu'nun meslektaşları için yazdığı o yazıdan çarpıcı bir bölüm:
Şimdi sütun komşularımdan iki kişi öyle damdan düşerek gitti: Yiğit Bulut ile Ece Temelkuran.
Fikren bana epey uzak Bulut ile toplam beş dakika sohbetim olmamıştır herhalde. İki merhaba, o kadar.
Fikren daha yakın görünen Temelkuran ile ise, en fazla beş dakikalardan toplam bir, bir buçuk saat olmuş mudur bilemem.
(Yani bu yazı “arkadaş” için değil, “meslektaş” için.)
Epeydir tercih ettiğim “mesafeler”den kaynaklanıyor bu.
Sadece fikrî değil, fizikî! Hani “durduğun yer” filan da diyorlar ya.
Belki yanlış ama, “fikrî bağımsızlık, hatta yalnızlık”ı, galiba “fizikî uzaklıklar”la da örmüşüm; sokak hariç.
Buraya davet edildiklerine, yazdıklarına, sorumluluk üstlendiklerine göre; ikisi de Habertürk için değerli olmalıydı.
Gazeteler; gelişlerini ve varlıklarını okura bir şekil önemle sunduklarıyla yol ayırdığında, onlardan vazgeçtiğinde; okura, izleyiciye, çalışanlara, hele gidene daha etraflı izah edebilmeli.
Bunu, 16 yıl uğraştığı gazeteden, kendi bir yana, Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Zeynep Oral, Duygu Asena ile hep birlik kovulup gidişleri tek satır haberle duyurulmayan; iki kelime kovulma ilanını mahkemede alan birinin acı hatırasıyla söylüyorum.