Uluç'un, Sarıgül aşkı nerden geliyor?..
Mustafa Sarıgül ki; Ebül Batha'nın, "Ben ona her gün ok atmayı öğretiyordum; ok atmayı öğrenip, kolları da idman kazanınca..."
ADNAN BERK OKAN
Gerçekten inandığınız, güvendiğiniz, sadakatinden, vefasından emin olduğunuz birisi hakkında "şüphe" iması yapılmasına izin verir misiniz?..
Cevabınızı az sonraya saklayın lütfen...
Çünkü...
Sözü, Dünyanın 9. Harikası (8.'si Fatih) Hıncal Uluç'a getireceğim...
Geçtiğimiz salı günü Mustafa Sarıgül'ü çok bir yazısı yayımlandı SABAH'taki köşesinde...
Ve...
Yıllardır her Salı yapılan "Hıncal Uluç ve 'hık' deyicileri" toplantısına gitmedi Mustafa...
Gitmeyince ortak dostları Hıncal'a manalı baktılar, imalı laflar attılar...
(Hıncal'a göre) şakayla karışık "Sarıgül artık gelmez.. Hele sağ kolu Erhan (İşözen) hiç gelmez" diyenler oldu..
Bir iki ortak dost da "Sarıgül aradı mı seni" diye sordular...
Nereden biliyorum?..
Pekiiii...
Hıncal bu "dost şüheleri"ne nasıl karşılık verdi...
Onu yazmıyor...
Yazamıyor...
Ama Mustafa için - tabii ki şaka(!) - neler söylediği biliniyor...
Ve...
Akşam üstü sadece gerçek dostların(!) girdiği kapıdan (o kapıdan girmeyenlerin ise "dost" diye gargara yapıldığı belli oluyor) Mustafa giriyor bahçeden içeri...
Sarılıyorlar, öpüşüyorlar (Hıncal ve Mustafa; eğer işleri varsa analarına küfereden adamı bile sarılır öperler, hiç yüzleri kızarmaz)...
Peki; Salı toplantısına gelmeyen Mustafa akşam maç seyretmeye niçin gitmiştir?..
Bütün gün stratejik hesap yapmıştır da ondan...
"Hıncal'ı silersem mi kazanırım, yazdıklarını (şimdilik) unutursam mı?" diye sorduğu sorulardan "şimdilik yazdıklarını unutursam" cevabı ağır basmış ve gerçek dost(!) kapısı diye tanımlanan delikten, yüzünden eksik etmediği "en içten, en samimi, en kışkırtıcı, en ananı...." gülücüğüyle bahçeye dalmıştır...
Gördünüz...
İki kişi için yapılabilecek en kolay karakter tahlili işte bu yazdıklarımdır...
Çünkü...
Sağlam karakterli insanlar "dostum" dediği bir kişi aleyhinde imalı bile olsa şüphe uyandıran suçlamalara izin vermezler...
Ama...
O Mustafa Sarıgül ki çocuğunun annesine sadakatsizlik ve vefasızlık yapmıştır...
O Mustafa Sarıgül ki kendisini otopark kâtipliğinden alıp milletvekili yapan Bülent Ecevit'i vefasızlıkla yaralamıştır...
O Mustafa Sarıgül ki tam "siyasi hayatı bitti" denildiği dönemde kendisine kucak açmış Deniz Baykal'a demediğini bırakmamış, ihanet bile etmiştir...
O Mustafa Sarıgül ki yola çıkarttığı ve "parti kuracağım" diyerek "umut verdiği", paralarını harcattığı yüzbinlerce yurttaşı yarı yola bırakmıştır...
O Mustafa Sarıgül ki; Ebül Batha'nın, "Ben ona her gün ok atmayı öğretiyordum; ok atmayı öğrenip, kolları da idman kazanınca oklarını bana atmaya başladı" diye tarif ettiği adamın günümüzdeki en somut örneğidir...
Böyle bir adam için " İşte Sarıgül farkı" diyecek, diyebilecek ve onu övebilecek tek kişidir Hıncal Uluç...
Çünkü dünya ve insanlık Hıncal Uluç üstüne kuruludur...
O isterse birisinin onurunu ayaklar altına alabilir...
O isterse "en yakın dostum" dediği birisini satabilir...
Ona hakaret edebilir...
Aşağılayabilir...
Hatta "Kahpe Bizanslı" diye aleyhinde atıp tuttuktan sonra (merhum Özhan Canaydın) ilk gördüğünde o "Kahpe Bizanslıya" sarılıp "seni seviyorum" diye yılışabilir...
O isterse herkese herşeyi yapabilir...
Ama...
Hiç kimse ona dokunamaz...
Hiç kimse onu eleştiremez...
Ve bir kişi ancak ona "sadakat gösterisi" yapıyorsa "iyi insandır"...
Bunlardan biri de Mustafa Sarıgül'dür...
O Mustafa Sarıgül ki Hıncal'ın kişiliğine değil, SABAH gibi bir gazetede sahip olduğu yarım sayfaya sadıktır...
Hıncal Uluç çaptan düştüğü gün kendisini sokakta görse tanımayacak ilk kişi olacaktır...
Değerli dostlar!..
İşte Hıncal Uluç...
İşte Sarıgül Mustafa...
Ama ne yaparsınız ki burası Türkiye'dir...
Burda yaşanır en pespaye çıkarların "dostluk - vefa" diye sunuluşu...
En içten samimiyetlerin ise "yalakalık" diye tanımlanışı burda görülür...
Onurlu, erdemli, tutarlı, sağlam karakterli ama etkinliğini kaybetmiş, zar zor karnını doyuran siyasetçi ve yazarların "ororspu, hırsız, dolandırıcı"; onursuz, erdemsiz, tutarsız, çürük karakterli ama ekonomik ve iktidar gücü olan siyasetçi ve yazarların ise "beyefendi - hanımefendi" diye göklere çıkarıldığı bir medya - siyaset dünyası ancak burada olur...
[email protected]
Gerçekten inandığınız, güvendiğiniz, sadakatinden, vefasından emin olduğunuz birisi hakkında "şüphe" iması yapılmasına izin verir misiniz?..
Cevabınızı az sonraya saklayın lütfen...
Çünkü...
Sözü, Dünyanın 9. Harikası (8.'si Fatih) Hıncal Uluç'a getireceğim...
Geçtiğimiz salı günü Mustafa Sarıgül'ü çok bir yazısı yayımlandı SABAH'taki köşesinde...
Ve...
Yıllardır her Salı yapılan "Hıncal Uluç ve 'hık' deyicileri" toplantısına gitmedi Mustafa...
Gitmeyince ortak dostları Hıncal'a manalı baktılar, imalı laflar attılar...
(Hıncal'a göre) şakayla karışık "Sarıgül artık gelmez.. Hele sağ kolu Erhan (İşözen) hiç gelmez" diyenler oldu..
Bir iki ortak dost da "Sarıgül aradı mı seni" diye sordular...
Nereden biliyorum?..
Pekiiii...
Hıncal bu "dost şüheleri"ne nasıl karşılık verdi...
Onu yazmıyor...
Yazamıyor...
Ama Mustafa için - tabii ki şaka(!) - neler söylediği biliniyor...
Ve...
Akşam üstü sadece gerçek dostların(!) girdiği kapıdan (o kapıdan girmeyenlerin ise "dost" diye gargara yapıldığı belli oluyor) Mustafa giriyor bahçeden içeri...
Sarılıyorlar, öpüşüyorlar (Hıncal ve Mustafa; eğer işleri varsa analarına küfereden adamı bile sarılır öperler, hiç yüzleri kızarmaz)...
Peki; Salı toplantısına gelmeyen Mustafa akşam maç seyretmeye niçin gitmiştir?..
Bütün gün stratejik hesap yapmıştır da ondan...
"Hıncal'ı silersem mi kazanırım, yazdıklarını (şimdilik) unutursam mı?" diye sorduğu sorulardan "şimdilik yazdıklarını unutursam" cevabı ağır basmış ve gerçek dost(!) kapısı diye tanımlanan delikten, yüzünden eksik etmediği "en içten, en samimi, en kışkırtıcı, en ananı...." gülücüğüyle bahçeye dalmıştır...
Gördünüz...
İki kişi için yapılabilecek en kolay karakter tahlili işte bu yazdıklarımdır...
Çünkü...
Sağlam karakterli insanlar "dostum" dediği bir kişi aleyhinde imalı bile olsa şüphe uyandıran suçlamalara izin vermezler...
Ama...
O Mustafa Sarıgül ki çocuğunun annesine sadakatsizlik ve vefasızlık yapmıştır...
O Mustafa Sarıgül ki kendisini otopark kâtipliğinden alıp milletvekili yapan Bülent Ecevit'i vefasızlıkla yaralamıştır...
O Mustafa Sarıgül ki tam "siyasi hayatı bitti" denildiği dönemde kendisine kucak açmış Deniz Baykal'a demediğini bırakmamış, ihanet bile etmiştir...
O Mustafa Sarıgül ki yola çıkarttığı ve "parti kuracağım" diyerek "umut verdiği", paralarını harcattığı yüzbinlerce yurttaşı yarı yola bırakmıştır...
O Mustafa Sarıgül ki; Ebül Batha'nın, "Ben ona her gün ok atmayı öğretiyordum; ok atmayı öğrenip, kolları da idman kazanınca oklarını bana atmaya başladı" diye tarif ettiği adamın günümüzdeki en somut örneğidir...
Böyle bir adam için " İşte Sarıgül farkı" diyecek, diyebilecek ve onu övebilecek tek kişidir Hıncal Uluç...
Çünkü dünya ve insanlık Hıncal Uluç üstüne kuruludur...
O isterse birisinin onurunu ayaklar altına alabilir...
O isterse "en yakın dostum" dediği birisini satabilir...
Ona hakaret edebilir...
Aşağılayabilir...
Hatta "Kahpe Bizanslı" diye aleyhinde atıp tuttuktan sonra (merhum Özhan Canaydın) ilk gördüğünde o "Kahpe Bizanslıya" sarılıp "seni seviyorum" diye yılışabilir...
O isterse herkese herşeyi yapabilir...
Ama...
Hiç kimse ona dokunamaz...
Hiç kimse onu eleştiremez...
Ve bir kişi ancak ona "sadakat gösterisi" yapıyorsa "iyi insandır"...
Bunlardan biri de Mustafa Sarıgül'dür...
O Mustafa Sarıgül ki Hıncal'ın kişiliğine değil, SABAH gibi bir gazetede sahip olduğu yarım sayfaya sadıktır...
Hıncal Uluç çaptan düştüğü gün kendisini sokakta görse tanımayacak ilk kişi olacaktır...
Değerli dostlar!..
İşte Hıncal Uluç...
İşte Sarıgül Mustafa...
Ama ne yaparsınız ki burası Türkiye'dir...
Burda yaşanır en pespaye çıkarların "dostluk - vefa" diye sunuluşu...
En içten samimiyetlerin ise "yalakalık" diye tanımlanışı burda görülür...
Onurlu, erdemli, tutarlı, sağlam karakterli ama etkinliğini kaybetmiş, zar zor karnını doyuran siyasetçi ve yazarların "ororspu, hırsız, dolandırıcı"; onursuz, erdemsiz, tutarsız, çürük karakterli ama ekonomik ve iktidar gücü olan siyasetçi ve yazarların ise "beyefendi - hanımefendi" diye göklere çıkarıldığı bir medya - siyaset dünyası ancak burada olur...
[email protected]