Uluç, Barlas’a neden teşekkür etti?..
Bir yandan önündeki dosyalara bakarken, öte yandan gazeteleri mi okuyacak; “eliyle hamur ovalar, gözüyle dana kovalar” misali…
GAZETECİLER.COM - Doğrusu pek hoşumuza gitti…
Gerçi birbirlerine girseydiler daha iyi iş(!) çıkarırdık ama olsun…
Böylesine “düzeyli” tartışsınlar, canımızı alsınlar…
Gerçi Hıncal Usta yine “zeytinyağı” gibi üste çıkmak istiyor ama o kadar demagojik takılıyor ki biz bile(!) yemiyoruz…
Önce makalesinden bazı satırlar…
Mehmet Barlas'a teşekkürler..
Yazısını okur okumaz Mehmet Barlas'ı aradım, teşekkür etmek için.. "Bu millete bir tartışma, bir fikir tartışması nasıl yapılır, dersini veriyorsun" dedim.. "Ellerine sağlık.."
Fikirlerin ters olması tartışma getirir. Tartışma da gerçeğe yaklaşılmasını hızlandırır..
Bu tartışmayı fikirler, hoş iğnelemeler, hatta hafiften dalga geçen bir mizahla süsleyebilirseniz eğer, hakaret etmeden, kırıcı olmadan, okuyanlar da keyif alır "Ah uzatsalar" derler hatta içlerinden..
Mehmet'le tartışmak bir zevk..
"Yazışmakla olmaz" dedi.. "Bodrum'dayım, şimdi.. Benim evi görmedin.. Görsen bayılırsın.. Gel birkaç gün kal da, burada tartışalım.."
***
Sevgili Mehmet ne demek istediğimi anlayacak kadar cindir.. Ama anlamak işine gelmiyor.. Gelse, kaybedecek biliyor. Çünkü haklı olduğumu biliyor.. Bu yüzden konuyu başka mecralara çekmeye uğraşıyor ustaca..
O kadar ustaca ki..
Son yazısına girerken anlattığı "Köye girmeden, köylünün "G" sine giren elektrik öyküsünü aslında ben yazmalıydım. Çünkü o öykü benim tezimi özetliyor..
Benim teknoloji ile sorunum yok.. Benim sorunum insanla.. Anlatabildim mi sevgili Mehmet.. İnsanla..
Gazeteyi teknoloji değil, insan hazırlar..
Teknoloji hazırlasaydı..
Bu işe başladığım 1957'den bu yana, teknolojik gelişmeler, bilim kurgu filmlerini geride bıraktı.. O zaman gazeteler de, 1957'dekilerin çok ama çok ötesinde olmalıydı..
Öyle mi peki?..
Bu hızla gelişen teknolojiyi daha iyi gazete çıkarmak için mi kullandık?. Bu soruya "Evet" diyor musun Mehmet.. Sorum bu..
1950-60'lı yılların muhabirleri, haber, röportaj yazarları bugün var mı?. Bugün köşe yazarından ve elinde teyp "Soru- cevap" yapanlardan başka kim var?. Sorum bu..
Ve de canlı sorum..
Tüm Türk medyasını da içine alarak soruyorum..
Son bir ay içinde, sabah bakarken seni sarsan, eşine, dostuna, arkadaş, meslektaşına "Gördün mü, okudun mu" deme ihtiyacı duyuran bir, tek bir gazetecilik olayı söylesene bana.. Bir haber, bir başlık, bir yazı, bir röportaj, bir fotoğraf, bir resim altı, bir karikatür?. Sıkılma say, ben okurum. Bakalım kaç tane sayabileceksin..
Erdal (Şafak) dün "O gazetecilik bitti" demeye getiriyor.. İnsanların artık uzun uzun okuyacak vakti yokmuş..
Yapma Erdal.. Her sabah Fransız gazeteleriyle geliyorsun gazeteye.. Kaç yazı okuyorsun günde?..
Ben Amerikan ve İngiliz gazetelerini okumaya doyamıyorum.. Kocaman kocaman, uzun uzun yazılar dolu hepsi..
Şu satırları bir kere daha okuyalım lütfen…
Okuyalım ki Hıncal Usta’nın aslında gazeteleri okur (işadamı, mühendis, hâkim, savcı, avukat, doktor, eczacı, esnaf, öğrenci ve diğer meslek gurupları) için değil, “kendisi” için istediğini daha kolay anlayalım.
Yapma Erdal.. Her sabah Fransız gazeteleriyle geliyorsun gazeteye.. Kaç yazı okuyorsun günde?..
Ben Amerikan ve İngiliz gazetelerini okumaya doyamıyorum.. Kocaman kocaman, uzun uzun yazılar dolu hepsi..
Asıl sen yapma Koca Usta!..
Asıl sen yapma?..
Erdal (Şafak) tabii kucaklayıp da gelecek Fransız gazetelerini…
Onun işi o…
“Gazeteleri okuyup, gazete yapmak”…
Sen elbette didik didik edeceksin bütün gazeteleri…
Senin de işin bu…
Okuyacak, sana çakan varsa cevap verecek, yoksa çaksınlar diye tahrik edeceksin…
Haliyle uzun uzun okuyacaksın gazeteleri…
Peki ya bir hâkim ne yapacak?..
Bir yandan önündeki dosyalara bakarken, öte yandan gazeteleri mi okuyacak; “eliyle hamur ovalar, gözüyle dana kovalar” misali…
İşadamı…
Mühendis…
Savcı…
Avukat…
Doktor…
Eczacı…
Esnaf…
Öğrenci ve diğerleri?..
Onlar işlerini güçlerini bırakıp günde 5 saat gazete mi okuyacaklar?..
Yapma be usta!..
Bırak şu hayata sadece kendi pencerende bakma huyunu…
Neyse sevgili okur…
Daldık ve biraz uzattık ama sayfalar dolusu yazan koca Usta’ya da kısa yorum yapılmıyor ki...