Ülkeyi kurtarmak sana mı kaldı?
Size düşen, seçmenleri tahrik etmek değil, teskin etmek olmalıdır… “Savaşırız, siz ne derseniz o olur” denildiğinde “savaş istemiyoruz!” diye haykırmalarını sağlamaktır…
Benim güzel meslektaşlarım…
Hiçbiriniz savaşın ne olduğunu bilmiyorsunuz…
Hiçbiriniz bir savaşa katılmadınız…
Hiçbiriniz bir savaşta ölmediniz...
Hiçbiriniz bir savaşta kollarınızı, bacaklarınızı, gözlerinizi kaybetmediniz…
* * *
Ancak…
Kimileriniz savaşın diplomasinin en vahşi yöntemi olduğunu biliyorsunuz…
Okuduklarınızdan biliyorsunuz…
Dinlediklerinizden biliyorsunuz…
Çekilmiş gerçekçi savaş filmlerinden biliyorsunuz…
* * *
Pek çoğunuz ise savaşın nasıl bir felâket olduğunu bildiğiniz halde; savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz…
Unutmayın ki…
Bu ülkenin insanları, Devletin adı “Osmanlı İmparatorluğu” iken, savaşlar yüzünden çok büyük acılar çektiler…
On binlerce Mehmetçiğimiz şehit oldu…
On binlerce ana baba, evlatsız…
On binlerce kadın, kocasız…
On binlerce sevgili, yavuklusuz kaldı…
Balkan ve Dünya savaşları; dönemin medyasının attığı “savaş istiyoruz!.. Daha ne bekliyorsunuz?..” manşetleri…
Ve…
İstanbul’daki üniversiteli gençlerin hükümetleri meydanlarda yaptıkları “savaş istiyoruz!” tahrik mitingleri nedeniyle çıktı…
* * *
Ve yine unutmayalım ki…
20. yüzyılın en kanlı savaşlarının sebebi (1. Ve 2. Dünya Savaşı) liderlerin inatlaşmalarıdır…
Hiçbirinin bir milim bile geri adım atmaması…
Uzlaşmaya yanaşmaması…
İki tarafın da taviz isterken ölçüsüz ya da taviz verirken hasis olduğu için öldü on milyonlarca insan…
Evet evet on milyonlarca insan öldü…
Belki de sivillerin de öldüğü, öldürüldüğü ilk savaşlardı 20. Yüz yıl savaşları…
* * *
Ve bugün…
Neyi paylaşamıyoruz arkadaşlar?..
Ya da…
21. yüzyılda fetih mi istiyorsunuz?..
Bakın Batı komşumuz İran’a…
Hem Rusya hem ABD ve hem de Suriye ile nasıl sıcak ilişkiler kuruyor…
Peki ya biz?..
Biz neden İran kadar olamıyoruz?..
Hani düşmanlarımızın sayısını azaltacak, dostlarımızın sayısını arttıracaktık?..
O güzelim ve akılcı hedeften vazgeçtiniz de bizlerden mi saklıyorsunuz?..
* * *
Benim tanıdığım…
Sağduyularından asla şüphe etmediğim, etmek de istemediğim Cumhurbaşkanı ve Başbakan halkını samimiyetle sever…
Ülkelerinin daha çok zenginleşmesini...
Miletlerinin refah ve huzur içinde yaşamasını isterler…
Ama…
Bulundukları yere seçimle geldikleri için, oy aldıkları seçmenlerin heyecanlarını da görmezden gelemezler…
Size düşen benim güzel meslektaşlarım…
Size düşen, seçmenleri tahrik etmek değil, teskin etmek olmalıdır…
“Savaşırız, siz ne derseniz o olur” denildiğinde “savaş istemiyoruz!” diye haykırmalarını sağlamaktır…
Platon şöyle diyordu devleti yönetenlere:
“Neden eski eşyalarını atıyorsun da, eski düşüncelerinden vazgeçmiyorsun?”
Sizler de sevgili gazeteci milleti…
Eskimiş savaş isteriği düşüncelerinizden kurtulun lütfen…
* * *
Son sözüm şu…
Halkımıza, Ortadoğu’nun “ateş” olduğunu anlatın…
Çok uzak durulması ama içine düşecek kadar yakın olunmaması gerektiğini hatırlatın…
Yakup MURAT
[email protected]