MEDYA KÖŞESİ

Uğur Vardan'dan zorunlu 'Neşeli Hayat' açıklaması!

Sinema yazarı Uğur Vardan, "Sorunlu bir habere zorunlu bir açıklama" başlıklı yazısında "Neşeli Hayat ve eleştirmenler" tartışmasına açıklama yaptı.

Uğur Vardan'dan zorunlu 'Neşeli Hayat' açıklaması!

Sinema yazarı Uğur Vardan, "Sorunlu bir habere zorunlu bir açıklama" başlıklı yazısında "Neşeli Hayat ve eleştirmenler" tartışmasına açıklama yaptı. Ve Ayşe Özyılmazel de yazıda nasibini aldı.

'Sorunlu' bir habere zorunlu bir açıklama
   
Geçen hafta servisimizin ‘hınzır’ ikilisinden önce stajerimiz Burak (Kuru), ardından da Bener (Onar) benle kafa geçmek adına, “Uğur ağbi ya, sana bu yapılır mı? Yılların adamısın, seni koydukları yer neresi?” diye ‘provokasyon’a girişirken, yanımızdan geçen Kültür Sanat’ın Erkan ağbisi (Aktuğ), her zamanki gibi “N’olmuş ki?” sorusunu yöneltti ve iş birdenbire başka bir şekle büründü. Hikâye şuydu; BKM, Yılmaz Erdoğan’ın ‘Neşeli Hayat’ filmine yazılan övgü dolu cümlelerden bir bukle yapmış ve ‘övgücüleri’ de sırayla alt altta dizmişti. Erkan işe dahil olunca, meseleyi gazetemizin mutena kalemi Kemal Yılmaz’a aktardı. O da köşesinde, benim ve Murat Özer’in, ‘övgü sıralaması’nda altlara düşmemizi ti’ye alan bir not düştü. Söz konusu not, Kemal Yılmaz’ın geçen pazartesi günkü makalesinde yer aldı.
O gün, yazıişlerinden bir grup arkadaşla birlikte çay-kahve içerken, konuyu dillendirdiğimizde İsmet (Berkan), “Oğlum, şimdi yanlış anlayacaklar. Bazıları meseleyi gerçek sanabilir” dedi. Ben de İsmet’e, “Yok be ağbi, o kadar da değil. Hem kim yanlış anlar ki? Yılmaz Erdoğan ve BKM’cilerin yanlış anlayacağı yok ki. Zaten mizahla bu kadar haşır neşir olanlar da yanlış anlarsa işimiz var” cevabını vermiştim. O gün sabah öngösterimde Serdar Akar’ın  ‘Gecenin Kanatları’nı izlemiştik. Öğleden sonra Hürriyet’in Kelebek ekibinden Mevlüt Tezel aradı ve filme ilişkin eleştirmenlerden görüş aldığını söyledi. Bu arada ekledi de: “Ağbi, yarın bizde manşetsiniz. Kemal Yılmaz’dan haber yaptık.” Ben de “Hayırdır inşallah”la geçiştirirken, espriye espri ekleyeceklerini ve gırgır bir soruşturmaya soyunacaklarını düşünmüştüm. Lakin işin aslının öyle olmadığını ertesi sabah gördüm. Sağolsun, aynı gün Ertuğrul Özkök’ün yazısında övgülere boğduğu Kelebek eki, şef Selim Akçin eşliğinde ‘muhteşem’ bir habere imza atmıştı. Kemal Yılmaz’ın esprisini ‘copy paste’ yapıp, hiçbir şey eklemeden, kafa geçmek için yazılan metni manşete taşımışlar, yorum olarak da “İlanda, sinema yazarı Uğur Vardan’ın ve SİYAD Başkanı Murat Özer’in alt sıralarda olması gerginlik yarattı” ifadelerini kullanmışlardı.
Akçin’i tanırım, eski mesai ve birkaç halı saha maçı itibarıyla da top arkadaşımdır, mutfakta olmasına rağmen kalemi de iyidir ve zekidir de. Zaten Kemal Yılmaz’ın metnini, dalga geçmek üzere yazdığını fark etmek için de ‘özel’ bir zekâya ihtiyaç yoktur. Lakin fikir kimden çıkmış bilmiyorum ama Akçin’in başında bulunduğu Kelebek, ancak okullardaki duvar gazetelerinde yapılacak cinsten, tanıdıklarına pis bir şaka olsun diye kaleme alınan çocukça bir işe girişmiş ve sonuç itibarıyla, maksadı çok çok aşmıştır.
Aslında bu konuyu yine de görmezden gelecek ve “Bu ayıp onlara kalsın” diyecektim ama önce Bursa’dan dokuz yaşındaki yeğenim arayıp, “Dayı, sen gerçekten de bunun için kızdın mı?” diye sorunca tepem attı. “Küçücük bir çocuğa bile rezil oldum” diye düşündüm. Gelen onca telefonda durumu açıklama ve dalga geçmelere muhatap olma da cabası... Ama asıl darbe, ‘oltaya hemen takılan’ Sabah-Günaydın yazarı Ayşe Özyılmazel’in önceki günkü, ‘Allah aşkına bırakın bu Maksim havalarını!’ başlıklı yazısından geldi. Sağolsun, Selim Akçin ve ekibi, beni aynı ligde hayatım boyunca mücadele etmeyeceğime emin olduğum insanların çizgisine çekti. Ey Allahım, ben kimlerin yazısına meze olmuş, kimlerin o bomboş köşelerini doldurmak için malzemeye dönüşmüştüm. Dolayısıyla, bu ‘Kelebek etkisi’ hakkında bir savunmaya soyunmak ve bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Son olarak bir zamanlar 500 binlik tirajıyla ‘Dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi Gırgır’ı çıkarmış, edebiyatında Aziz Nesin’leri, sinemasında Kemal Sunal’ları, Cem Yılmaz’ları, Yılmaz Erdoğan’ları, Şahan Gökbakar’ları yaratmış ve bu yüzden sık sık “Mizahtan anlarım” havasına giren bir topluma, bu tür bir malzemeyi takla attırarak (ya da attırmayarak) pazarlamak da, ayrı bir gazetecilik mahareti olsa gerek...

UĞUR VARDAN / RADİKAL

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar