Türk Popüler müziğinin sorunları (değil yazının konusu)
Başlık Türk pop müziğinin sorunları değildir, dikkatli okuyun. Popüler müziğin sorunlarıdır.
Başlık Türk pop müziğinin sorunları değildir, dikkatli okuyun. Popüler müziğin sorunlarıdır.
Önemli bir sorun da zaten popüler müziğin kendisidir.
Popülerlik kaygısı sanatın her türlüsünün en büyük düşmanı iken aslında popüler müziğin sorunları ibaresi de sorunun cevabını kendi içinde veriyor gibi.
Dünün Ferdi Tayfur’u bugün Mustafa Ceceli iken ve dünün Kibariye’si Sıla şeklinde vücut bulmuşken pop müzikten bahsetmek biraz komik olabilir.
İsterseniz bir başka yazıda da bu tür komiklikler yapabilirim, ama şimdi konumuz başka. Bundan on sene önce Arabesk müziğin içindeki acı miktarını konuşurken bugün ‘damar pop’ şarkılardan bahsetmemiz acının daha başka bir türlüsü.
O halde niye bu hale geldi popüler müzik?
Pop mu popüler mi geyiğine girmenin gereği yok, bu okuyucunun zekasıyla alay etmek demek.
Tabii ki pop değil popüler.
Acısa da öldürmez, ama içinde batı enstrümanları kullanamak da bir şarkıyı pop yapmaz.
Hoş diğer yandan popülersen de kimse pop musun sormaz.
Adın popçuya çıkmışsa, gırtlak nağmelerine kimse bakmaz.
Eskiden, ama çok eskiden değil, rahmetli Müslüm Gürses’in şarkılarında kendini jiletleyenler, şimdi Sıla’nın şarkılarında aynı şeyler söylenmesine rağmen niye masa üstünde göbek atar?
Bu Türk pop müziğinin değil, değişen sosyal yapının kendisinin bile kaldıramayacağı seri ruh hali değişikliklerinin bir sonucudur.
Orhan Gencebay, ‘Batsın bu dünya’ derken şarkı sözlerinin alt metninde ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, adaletsizlik ve garibanı ezen düzene isyan varken, ne zaman ki bu şarkı gece klüplerinde çalınmaya başlandı, bir gecede 2 bin Tele harcayan gece klübü efradının kaçan sevgiliye, iptal edilen ihaleye ve gidemediği Karaipler tatiline isyanı haline geldi.
o halde Orhan Gencebay da popüler kültürün bir askeri mi oldu, yoksa kendi kendine hamam böcekleri gibi sürekli evrim geçiren popülerlik canavarı onu da mı yuttu
*
Sorular, sorular, sorular…
Cevabı bı kendi içinde olup da yüksek sesle söylenmeyen sorular.
Ajda Pekkan popüler müziğin ölümsüz tanriçasıysa ve memlekette 40 yaşın altında pop star kalmamışsa, kim en popüler ise Kral odur, alem de ona göre budur.
Popülerlik pop mop tanımaz. Ankara’nın bağları bazen ezer geçer popu, bazen de Volkan Konak’ın dilinden ‘Cerrahpaşa’…
O zaman ne diye soruyorsunuz pop mu popüler mi diye?
Tabii ki popüler.
Popu kim takıyor zaten. Popçular çoğalmış diyorlar, yalan söylüyorlar.
Popçu diye bir şey varsa zaten, çoğalsın. Popçu, tüpçü, postçu…
Popçu muslukçu gibi bir şey mi?
O zaman sanat nerede?
Ahmet Şafak Demirci’nin bir kitabı yayınlandı bundan 5 sene önce : ‘Şöhret Sanatı Öldürdü, Cinayeti Ben Gördüm’ diye…
Cinayet milyonların gözü önünde işlendi. Faili de biziz.
Her önümüze gelen şöhreti en kısa sürede yiyen, önce yücelterek şöhret manyağı yapan, en ufak tökezlemesinde de sırtına ilk binen bizler…
Yazının başlığını unutun.
Bu bir müzik meselesi değildir.
Bu kumaşı özensiz dokunmuş bir insan güruhu hikayesidir.
Tercihleri, yüceltmeleri, artırmaları ve eksiltmeleriyle kendine ‘yüce’ sıfatını yakıştıran bir milletin kendi sanatını ve sanatçısını cüceleştirme senfonisidir.
Bu müzik bize çok bile…
2’den fazla harcanan notaya yazık…
Önemli bir sorun da zaten popüler müziğin kendisidir.
Popülerlik kaygısı sanatın her türlüsünün en büyük düşmanı iken aslında popüler müziğin sorunları ibaresi de sorunun cevabını kendi içinde veriyor gibi.
Dünün Ferdi Tayfur’u bugün Mustafa Ceceli iken ve dünün Kibariye’si Sıla şeklinde vücut bulmuşken pop müzikten bahsetmek biraz komik olabilir.
İsterseniz bir başka yazıda da bu tür komiklikler yapabilirim, ama şimdi konumuz başka. Bundan on sene önce Arabesk müziğin içindeki acı miktarını konuşurken bugün ‘damar pop’ şarkılardan bahsetmemiz acının daha başka bir türlüsü.
O halde niye bu hale geldi popüler müzik?
Pop mu popüler mi geyiğine girmenin gereği yok, bu okuyucunun zekasıyla alay etmek demek.
Tabii ki pop değil popüler.
Acısa da öldürmez, ama içinde batı enstrümanları kullanamak da bir şarkıyı pop yapmaz.
Hoş diğer yandan popülersen de kimse pop musun sormaz.
Adın popçuya çıkmışsa, gırtlak nağmelerine kimse bakmaz.
Eskiden, ama çok eskiden değil, rahmetli Müslüm Gürses’in şarkılarında kendini jiletleyenler, şimdi Sıla’nın şarkılarında aynı şeyler söylenmesine rağmen niye masa üstünde göbek atar?
Bu Türk pop müziğinin değil, değişen sosyal yapının kendisinin bile kaldıramayacağı seri ruh hali değişikliklerinin bir sonucudur.
Orhan Gencebay, ‘Batsın bu dünya’ derken şarkı sözlerinin alt metninde ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, adaletsizlik ve garibanı ezen düzene isyan varken, ne zaman ki bu şarkı gece klüplerinde çalınmaya başlandı, bir gecede 2 bin Tele harcayan gece klübü efradının kaçan sevgiliye, iptal edilen ihaleye ve gidemediği Karaipler tatiline isyanı haline geldi.
o halde Orhan Gencebay da popüler kültürün bir askeri mi oldu, yoksa kendi kendine hamam böcekleri gibi sürekli evrim geçiren popülerlik canavarı onu da mı yuttu
*
Sorular, sorular, sorular…
Cevabı bı kendi içinde olup da yüksek sesle söylenmeyen sorular.
Ajda Pekkan popüler müziğin ölümsüz tanriçasıysa ve memlekette 40 yaşın altında pop star kalmamışsa, kim en popüler ise Kral odur, alem de ona göre budur.
Popülerlik pop mop tanımaz. Ankara’nın bağları bazen ezer geçer popu, bazen de Volkan Konak’ın dilinden ‘Cerrahpaşa’…
O zaman ne diye soruyorsunuz pop mu popüler mi diye?
Tabii ki popüler.
Popu kim takıyor zaten. Popçular çoğalmış diyorlar, yalan söylüyorlar.
Popçu diye bir şey varsa zaten, çoğalsın. Popçu, tüpçü, postçu…
Popçu muslukçu gibi bir şey mi?
O zaman sanat nerede?
Ahmet Şafak Demirci’nin bir kitabı yayınlandı bundan 5 sene önce : ‘Şöhret Sanatı Öldürdü, Cinayeti Ben Gördüm’ diye…
Cinayet milyonların gözü önünde işlendi. Faili de biziz.
Her önümüze gelen şöhreti en kısa sürede yiyen, önce yücelterek şöhret manyağı yapan, en ufak tökezlemesinde de sırtına ilk binen bizler…
Yazının başlığını unutun.
Bu bir müzik meselesi değildir.
Bu kumaşı özensiz dokunmuş bir insan güruhu hikayesidir.
Tercihleri, yüceltmeleri, artırmaları ve eksiltmeleriyle kendine ‘yüce’ sıfatını yakıştıran bir milletin kendi sanatını ve sanatçısını cüceleştirme senfonisidir.
Bu müzik bize çok bile…
2’den fazla harcanan notaya yazık…