Turgut, hastayı darı olmadığına inandıracak mı?..
Darılar darı olmaya, tavuklar da tavukluk yapmaya daha çoookkk uzun süre devam edecekler;
ADNAN BERK OKAN
Sevgili kardeşim Serdar Turgut;
Görüyorum ki kafan çok karışık...
Yok efendim, "haksızsın" demek istemiyorum...
Aksine çok haklısın...
Daha şurada ne kadar zamandır zenci Türklerle birlikte olmaya başladın ki?..
Hele biraz daha zaman geçsin anlarsın...
Onları daha yakından tanıdıkça eski yazarlık türüne dönmeyi bile tercih edebilirsin...
Ne demek istediğimi de hemen açayım bu arada...
Bugün "Konsept Belirlemek" başlığı altında yayımlanan makalene getireceğim sözü...
Bilindiği kadarıyla kendin pek fazla gülmesen de mizaha meraklısın...
O halde bildiğini zannettiğim bir Aziz Nesin öyküsünü hatırlatayım önce...
Aziz Usta yaz sıcağında Anadaolu'nun bir taşra şehrinden diğerine yaptığı otobüs yolculuğunu anlatır öykülerinden birinde...
Yanında oturan yolcu, halkımızın ayaklarının çok koktuğundan ve buna rağmen uzun otobüs yolculuklarında ayakkabılarını çıkarıp leş gibi kokan çoraplarıyla oturduklarını; diğer yolcuları rahatsız ettiklerini anlatır...
Şikâyetini ise kedi ölüsü gibi kokan ayaklarını Nesin'in burnuna uzatarak şöyle tamamlar:
"Ben de ayakkabılarımı çıkarıp otururum yolculuk yaparkene ama benim ayaklarım kokmaz arkadaş..."
Sevgili Serdar;
Aziz Nesin'in tanıtmaya çalıştığı o kafa henüz azalmamış (alt küme - orta küme - üst küme bütünümüzde) çoğalmıştır...
O kafa sadece ayak kokmasında değil, fikir kokmasında da aynıdır...
Çünkü...
O kafaya göre kendisinin dışındaki herkesin fikri yanlıştır...
O kafa işte o yüzden önceleri işine geldiği için köşe verdiği bilge bir hanımefendiyi işlerine gelmeyen ilk yazısından sonra gazeteden kovar (Zaman, Alev Alatlı)...
O kafa işte o yüzden, halkın alt kültür kümesine ait milyonlarcasını aşağılayarak "elitizm" yaptığı gerekçesiyle gazetesinden kovulan bir hanımefendi yazarı sahiplenir...
Aama sonra birden aynı "elitizm" kendi gazetesinde tekrarlanınca hanımefendinin yazılarına son verir (VATAN, Mine Kırıkkanat)...
Bir de fıkra sevgili Serdar...
Adamın biri kendini darı sanıyordu...
Psikoloğa gidip derdini anlattı...
Birkaç seans sonra doktor adamı, "darı olmadığına" ikna etti...
Teşekkür edip ayağa kalktı adam...
Hızla odadan çıkıp kapıyı çekti...
Çok az sonra kapı yeniden açıldı.
Az önceki adam başını uzattı:
"Doktor bey, ben darı olmadığıma inandım da buna dışarıda bekleyen tavukları nasıl inandıracağım?"
Hâsılı Serdar;
Darılar darı olmaya, tavuklar da tavukluk yapmaya daha çoookkk uzun süre devam edecekler; ne yazık ki...
Biliyor musun?..
Bu acı, soslu gerçeği yıllardır yediğim için seni çok romantik gördüm bu yazında...
[email protected]
Sevgili kardeşim Serdar Turgut;
Görüyorum ki kafan çok karışık...
Yok efendim, "haksızsın" demek istemiyorum...
Aksine çok haklısın...
Daha şurada ne kadar zamandır zenci Türklerle birlikte olmaya başladın ki?..
Hele biraz daha zaman geçsin anlarsın...
Onları daha yakından tanıdıkça eski yazarlık türüne dönmeyi bile tercih edebilirsin...
Ne demek istediğimi de hemen açayım bu arada...
Bugün "Konsept Belirlemek" başlığı altında yayımlanan makalene getireceğim sözü...
Bilindiği kadarıyla kendin pek fazla gülmesen de mizaha meraklısın...
O halde bildiğini zannettiğim bir Aziz Nesin öyküsünü hatırlatayım önce...
Aziz Usta yaz sıcağında Anadaolu'nun bir taşra şehrinden diğerine yaptığı otobüs yolculuğunu anlatır öykülerinden birinde...
Yanında oturan yolcu, halkımızın ayaklarının çok koktuğundan ve buna rağmen uzun otobüs yolculuklarında ayakkabılarını çıkarıp leş gibi kokan çoraplarıyla oturduklarını; diğer yolcuları rahatsız ettiklerini anlatır...
Şikâyetini ise kedi ölüsü gibi kokan ayaklarını Nesin'in burnuna uzatarak şöyle tamamlar:
"Ben de ayakkabılarımı çıkarıp otururum yolculuk yaparkene ama benim ayaklarım kokmaz arkadaş..."
Sevgili Serdar;
Aziz Nesin'in tanıtmaya çalıştığı o kafa henüz azalmamış (alt küme - orta küme - üst küme bütünümüzde) çoğalmıştır...
O kafa sadece ayak kokmasında değil, fikir kokmasında da aynıdır...
Çünkü...
O kafaya göre kendisinin dışındaki herkesin fikri yanlıştır...
O kafa işte o yüzden önceleri işine geldiği için köşe verdiği bilge bir hanımefendiyi işlerine gelmeyen ilk yazısından sonra gazeteden kovar (Zaman, Alev Alatlı)...
O kafa işte o yüzden, halkın alt kültür kümesine ait milyonlarcasını aşağılayarak "elitizm" yaptığı gerekçesiyle gazetesinden kovulan bir hanımefendi yazarı sahiplenir...
Aama sonra birden aynı "elitizm" kendi gazetesinde tekrarlanınca hanımefendinin yazılarına son verir (VATAN, Mine Kırıkkanat)...
Bir de fıkra sevgili Serdar...
Adamın biri kendini darı sanıyordu...
Psikoloğa gidip derdini anlattı...
Birkaç seans sonra doktor adamı, "darı olmadığına" ikna etti...
Teşekkür edip ayağa kalktı adam...
Hızla odadan çıkıp kapıyı çekti...
Çok az sonra kapı yeniden açıldı.
Az önceki adam başını uzattı:
"Doktor bey, ben darı olmadığıma inandım da buna dışarıda bekleyen tavukları nasıl inandıracağım?"
Hâsılı Serdar;
Darılar darı olmaya, tavuklar da tavukluk yapmaya daha çoookkk uzun süre devam edecekler; ne yazık ki...
Biliyor musun?..
Bu acı, soslu gerçeği yıllardır yediğim için seni çok romantik gördüm bu yazında...
[email protected]