Turgay Ciner neden çığlık atıyor?
Mealen; “ülke topraklarının altında trilyonlarca dolarımız yatıyor efendiler!” diyordu…
ADNAN BERK OKAN
Turgay Ciner’in enerji üretimiyle ilgili yaptığı konuşmayı dinlediniz mi bilmem…
Ben dinledim…
Ve dinledikten sonra da ekran karşısında ayağa kalkıp alkışladım…
Neden mi?..
Çünkü…
Yıllık neredeyse 80 milyar dolar cari açık veren Türkiye’de birilerinin halen ve salt küçük kişisel hesaplar nedeniyle kömürden elektrik üretimine karşı çıkmaları vahşettir…
Rezalettir…
Hele doğalgazdan elektrik üretimi için 100 bin megavat teşvik verilirken kömürden elektrik üretimi için sadece 2 bin megavat teşvik verilmesi, “ey cari açık gel ve bizi yut!” demektir…
O kadarla da kalınmıyor…
İthal kömürden enerji üretirseniz devlet yolunuzu kolayca açıyor…
Eh…
Sondaj sorununuz da yok…
Kömür hazır geliyor dışarıdan…
Yerli kömürden enerji üretirseniz bir de milyonlarca dolarınızı ve zamanınızı yutan sondaj sorunu var…
Ama olsun…
Siz sondaj sorununu da dert etmiyorsunuz…
Neden?..
Çünkü…
Ülke ekonomisine ve cari açığın kapatılmasına katkı yapacak, binlerce işsize iş ve aş verirken ucundan üç – beş de siz kazanacaksınız ya…
Sondajın meşakkati umurunuzda bile değil…
Ama…
Gelin görün ki Devlet bürokrasisi (Elbette siyasal iktidarın emriyle) karşınıza dikiliyor heyula gibi:
“Yassah hemşerim!” dercesine…
Nasıl mı?..
Ruhsat vermemek için bin bir zorluk çıkararak…
Şimdi aklıma geldi…
Üniversitede çiçeği burnunda bir öğrenciydim…
O dönemde bugünkü kadar tanınmış olmayan ama yerli üretim yaparak büyümeyi kafasına koymuş bir işadamı büyüğüm şöyle demişti:
“12 Mart muhtırasını Amerikalılar yaptırdı demek ahlaksızlıktır. 12 Mart muhtırasını ithalattan para kazananlar verdi. Çünkü Demirel ithal ikamesi işinde o kadar ileri gitti ki eğer muhtıra olmasaydı seksen yılına varmadan ithalât kesilir, ihracatta patlama olurdu”…
Ciner’i dinlerken o büyüğümün sözlerini hatırladım.
Ciner öylesine samimiydi ki…
Ve fakat…
Öylesine acılı bir ses tonuyla konuşuyordu ki…
Yakın gelecekte başımıza büyük bela açma ihtimali yüksek olan cari açığın vereceği zararı adeta gözlerimle görüyordum…
Evet…
Ben bir gazeteciydim…
Ve işim gazeteciği yazmaktı…
Ama…
Ben gazeteci olmadan çok önce bir iktisatçıydım…
İş dünyasının içinden gelip de yazar olmuştum…
O halde; cari açığın kapanmasına destek olacak yerli kömürden enerji üretimine hangi akıl ve vicdanın engel olduğunun bütün kamuoyumuzca bilinmesi için elimden geleni de gelmeyeni de yapmalıydım…
Keşke imkânım olsaydı da Ciner’in konuşmasının o bölümlerini lazerle gökyüzüne yazıp, herkesin okumasını sağlayabilseydim…
Ciner öyle şeyler anlatıyordu ki…
Meselâ; kömürle elektrik üretiminin pek sevilmediğini, karşı çıkıldığını oysa Batılı ülkelerden Almanya’nın elektrik üretiminin yüzde ellisini, Polonya’nın ise % 90’ını kömürden ürettiğini hatırlatıyordu…
Şehir efsanesi haline getirilen, “kömürle elektrik üretim çevreyi bozar” yalanını ise “iki ülke de yemyeşil” diyerek yıkıyordu.
Başka?..
Yerli kömürden enerji üreten en büyük guruplarından biri olarak zengin kömür yataklarına sahip Türkiye’nin çok ucuz fiyatla elektrik elde edebileceğini söylüyordu…
Bunun için yapılması gereken kömürden elektrik üretimini engellenmek değil, teşvik etmekti…
Ama gelin görün ki Devlet yerli kömürden enerji üretimini engelliyor buna karşılık ithal kömür ve pahalı doğalgazdan elektrik üretimini ise teşvik ediyordu…
Şöyle diyordu Ciner:
“Kuzeydeki ülkeden bir kilovat saati 3 sente elektrik almak yerine 9 – 10 sente doğal gazdan elektrik üretmek cari açığı daha da arttırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor…”
Ne dersiniz?..
Bu acı gerçeği öğrendikten sonra Devleti yüksek bir aklın yönettiğini savunabilir misiniz?..
“Ve” diyordu Ciner…
“Maden ruhsatlarının % 90’ın halen Devlete ait”…
Kim sorarsa Türkiye liberal ekonomiye uyum sağlıyordu…
Oysa koyu bir Devlet Kapitalizmi uygulaması acımasızca hüküm sürüyordu…
Dünyanın en büyük arsa sahibi ya da toprak ağası olan T.C. Devleti aynı zamanda dünyanın en büyük maden yatakları sahibiydi de…
Nereden mi çıkarıyorum?..
Ciner’in anlattıklarından elbette…
Sadece Elbistan kömür havzasında 250 milyar dolar doğal gaz karşılığında kömür madeni rezervi olduğunu açıklıyordu Ciner…
Yani…
Mealen; “ülke topraklarının altında trilyonlarca dolarımız yatıyor efendiler!” diyordu…
Dikkat lütfen…
Sadece Elbistan havzasındaki rezerv 250 milyar dolardı…
Ülkenin diğer kömür bölgelerini de işin içine katarsanız sanırım 2 trilyon doları bulacaktır…
Bu üretimi 40 yıla yaysanız, sadece kömürden enerji üreterek yıllık cari açığı 50 milyar dolar azaltabiliriz…
“Ama” diyordu Ciner mealen;
“Devlet sahip olduğu maden ruhsatlarını özel sektöre devretmiyor… Yer altında ne kadar kömür ne kadar demir olduğunu ne kendisi biliyor Devlet, ne de bizim öğrenmemize imkân veriyor”…
Yani ey güzel insanlar!..
Yer altı maden kaynaklarının devlet tarafından özel sektöre devredilmesi durumunda başımızın en büyük belâsı olan cari açıktan kurtulacağımıza inanıyor Ciner…
Bu arada beni sevindiren bir gazetecilikten söz etmeden geçmeyeceğim…
Medyamız Ciner’in o açıklamalarını medya rekabeti açısından değil ülke ekonomisine katkısı açısından gördü ve haber yaptı…
Yani medyamız bu konuda sınıfı geçti…