ANALİZ

Turgay Ciner, Aydın Doğan'ı niçin unutmasın?

Ne bu ülkenin Başbakan'ına her gün küfür ve hakaret eden Bekir Coşkun'lar, ne de aynı Başbakan'a altın sürahinin bile

Turgay Ciner, Aydın Doğan'ı niçin unutmasın?
ADNAN BERK OKAN

Sevgili Turgay Bey
(Ciner);
Şu "Medya" adı verilen gayya kuyusuna düştüğüm günden beri patronların da "özgür" olmaları gerektiğini savunurum...
Bu özgürlük, dilediği yazarla çalışma, dilemediğini kapıya koyma özgürlüğüdür...
Belki de fazla açık yürekli olduğum için bu ülkenin medyasında patronlar tarafından "en çok" kovulanların başında geliyorum...
Ama hiç sorun etmedim...
Aslan gibi olduğum halde "sağlığım bozuldu biraz dinleneceğim" son yazısıyla veda ettim hepsine, Milliyet hariç...
Orada da "son yazımı yazdım" ama Ufuk Güldemir rahmetli, "bu gazeteden kimse istifa edemez kovulur" dedi...
Aydın Bey'e bunu söylediğimde "genel yayın yönetmeni o, ben karışmam" cevabını verdi..
Ve buna rağmen sesimi çıkarmadım çünkü:
Beni kovduranların bir gün bana muhtaç olduklarını göreceğime dair kendime söz vermiştim...
Ve aynen öyle oldu...
Beni kovduranlar, her satırımdan medet umacak hale düştüler ilerleyen yıllarda...
Ve bir gün "Siyasi danışmanım olur musunuz?" diye rica ettiler...
Ve kabul ettim çünkü o anda işsizdim...
Neyse...
Konum bu değil...

Önce sevimli bulduğum bir fıkra...
Sırat köprüsünden geçilirken Aziz Pier isim isim seslenerek günahkârların hiç zorluk çıkarmadan cehenneme atlamalarını istiyordu:
"Sen atla Simon, sen atla Bob, Sen atla Smith"...
Sıra Co'ya geldiğinde de "sen atla Co" dedi...
Co yürümeye devam etti...
Aziz Pier bir kez daha seslendi:
"Bırak sağır numarası yapmayı Co da atla aşağı!"...

Sevgili Ciner;
Amacım Yiğit(!)i şikâyet etmek değil...
Ama o kadar çok tecrübe sahibi oldum ki kendimi, Truva Kralı Priam'ın her şeyi önceden bilmek ama buna kimseyi inandıramamakla lânetlenmiş kızı Kassandra gibi hissediyorum...

Yiğit
(!) de her kendini savunuşunda benim uyarılarımı, eleştirilerimi görmezden gelip aklımın ucundan bile geçmeyen suçlamalara karşı müdafaa ediyor kendisini..
Yani, "sağır" ayaklarına yatıyor...

Ve diyor ki benim için:
"Hıyar yazdıkça beni patronun gözünde bir numara yaptığını görmüyor... Ben de inadına üstlerine gidiyorum"...

Sevgili Ciner
(!)..
Ne sağırım ne de kör...
Yiğit'in söylediklerini duyuyor, yazdıklarını okuyorum...
Benim yazdıklarımdan veya internet medyasının üstüne gidişinden ötürü Yiğit'i daha çok sevmeniz ve tutmanız ise umurumda bile değil...
Bana ne?..
Yararı da varsa size, zararı da varsa size...
Ama...
Benim işim, medyamızda "Başçavuşun eşeği" konumunda olmamak...
Ben yazarım siz ptron ve yöneticiler dinlersiniz, dinlemezsiniz beni ilglendirmez ama...
Sizin müdürlerinizden biri kişisel kinini ve öfkesini, benim de içinde bulunduğum internet medyasına karşı kusamaz...
Başbakana yaptığı yağcılığın ödülünü ümüğümüzün sıkılması olarak tahsil etmeye kalkışamaz...

Kaldı ki...
Ben, Yiğit'e elindeki medya gücünü yanlış, tehlikeli ve "tek taraflı" kullandığı için sonunda çalıştığı kurumu da "zor" duruma sokacağını söylüyorum sadece...
Daha önce de yazdım...
Bekir Coşkun'u kovmak için öne sürdüğünüz gerekçelerde (bana göre) haklısınız...
Sermaye ve haliyle risk sizin...
Bir yazarın, sizin sermayeniz ve riskinizle, nefret ettiği bir Başbakan'a her gün hakaret etmesine izin vermek ya da vermemek sizin tasarrufunuz...
Siz Bekir'in hakaretlerine izin vermediniz...
İyi ama Yiğit'in yaptığının Bekir'in yazdıklarından ne farkı var?..
Bekir her yazısında Başbakan'a sövüyordu...
Yiğit de her gün Başbakan'ı yağlıyor...
Ha küfür, ha yağlama...

Peki Bekir'i ve Yiğit'i niçin bu kadar çok eleştiriyorum?..
Çünkü...
Bir zamanlar Mesut Yılmaz'dan "arkadaşım Mesut" diye söz edip beyefendinin hasletlerini(!) sayıp döken ya da Tansu Çiller için ise burada tekrarlamaktan utanacağım hakaretleri eden genel yayın yönetmenleri, yazarlar ve gazeteciler tanıdı bu millet!..
Bakın bakalım o arkadaşların (Hayret!.. İki türü de Aydın Bey'in yanında çalşıyorlardı) patronları şimdi neyle meşgul!..
Biliyorsunuz değil mi?..

Sevgili Ciner;
Kuruldukları günden beri ne iktidarların ne de muhalefetin yanında görünen, bütün siyasetçilere eşit yakınlık ve uzaklıkta duran işadamları, şirketler halen dimdik ayakta (Koç, Sabancı, Eczacıbaşı)...
Ya iktidarlarla yıldızı parlayanlar?..
Onlar ne âlemdeler?..
Sayayım mı isimlerini?..
Ben saymasam da siz onları biliyorsunuz...
Tek tek isimlerini yazıp çalışma odanıza asınız lütfen...

Yani sevgili Turgay Bey kardeşim;
Ne bu ülkenin Başbakan'ına her gün  küfür ve hakaret eden Bekir Coşkun'lar, ne de aynı Başbakan'a altın sürahinin bile göremediği vıcıklıkta yağ çeken Yiğit'ler...
Hayr-ül umuri evsatuha...
Bilmeyebilirsiniz, Murat Bardakçı tercüme etsin...

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR