Tuna Kiremitçi kaybetti çünkü...
Gerçi yazdığı romanının yayımlanma sürecinde "reklâm kokulu" bir evlilikle gündeme geldi ama olsun...
Bir yazar "mış" ile biten anlatımlardan etkilenerek "roman" yazabilir...
Hatta...
Bir yazar hiç bir öykü veya rivayet dinlemeden sadece hayal gücünün ürettikleriyle de bir roman yazabilir...
Ama...
Bir köşe yazarı, "mış"lı anlatımlardan esinlenerek birisinin aleyhinde makale döşenemez...
Hem de adını vermeden ama saçının telinden ayak tırnağına kadar tarif ederek asla...
Tuna Kiremitçi iyi bir romancı (bizce)...
Yazı dili de çok güzel...
Gerçi yazdığı romanının yayımlanma sürecinde "reklâm kokulu" bir evlilikle gündeme geldi ama olsun...
O evlilik onun roman yazarlığına leke süremez...
Fakat...
Aynı Tuna Kiremitçi, Cüneyt Özdemir'in adını vermeden ama tarif ederek ve sadece "mış"la biten anlatılara dayanarak öyle bir karalama yapıyor ki köşesinde; rezalet!..
Hani soyadından mülhem "kiremit" atsa iyi...
Alenen "bok" atıyor...
Az konuşup çok dinlemesiyle tanınan Cüneyt Özdemir'i, Manisasporlu Makukula'dan daha "geveze" biri gibi tanıtıyor okuruna...
Okuyanlar Cüneyt Özdemir'in işini gücünü bırakıp köşe başında insan kolladığını; onlara Tuna Kiremitçi aleyhinde "dedikodu" yaptığını bile düşünebilirler...
Hâsılı...
Her ikisi de işlerini çok iyi yapan ancak biri (Cüneyt Özdemir) kavgalı eski ortağı için bile tutuklandığı zaman "iyi şeyler" yazacak kadar sağlam bir karaktere sahipken; diğerinin (Tuna Kiremitçi) kendisine "lâf" taşıyan dedikoducuların ağzına bakıp, "mış"la biten anlatımları "gerekçe" gösterip meslektaşını (hem de aynı gurupta çalışıyorlar) aşağılaması, karalaması, iftira atması son derecede gayri ahlâki...
Haliyle ve bu gayri ahlâki makalesiyle Tuna Kiremitçi kaybetti...
Hatta...
Bir yazar hiç bir öykü veya rivayet dinlemeden sadece hayal gücünün ürettikleriyle de bir roman yazabilir...
Ama...
Bir köşe yazarı, "mış"lı anlatımlardan esinlenerek birisinin aleyhinde makale döşenemez...
Hem de adını vermeden ama saçının telinden ayak tırnağına kadar tarif ederek asla...
Tuna Kiremitçi iyi bir romancı (bizce)...
Yazı dili de çok güzel...
Gerçi yazdığı romanının yayımlanma sürecinde "reklâm kokulu" bir evlilikle gündeme geldi ama olsun...
O evlilik onun roman yazarlığına leke süremez...
Fakat...
Aynı Tuna Kiremitçi, Cüneyt Özdemir'in adını vermeden ama tarif ederek ve sadece "mış"la biten anlatılara dayanarak öyle bir karalama yapıyor ki köşesinde; rezalet!..
Hani soyadından mülhem "kiremit" atsa iyi...
Alenen "bok" atıyor...
Az konuşup çok dinlemesiyle tanınan Cüneyt Özdemir'i, Manisasporlu Makukula'dan daha "geveze" biri gibi tanıtıyor okuruna...
Okuyanlar Cüneyt Özdemir'in işini gücünü bırakıp köşe başında insan kolladığını; onlara Tuna Kiremitçi aleyhinde "dedikodu" yaptığını bile düşünebilirler...
Hâsılı...
Her ikisi de işlerini çok iyi yapan ancak biri (Cüneyt Özdemir) kavgalı eski ortağı için bile tutuklandığı zaman "iyi şeyler" yazacak kadar sağlam bir karaktere sahipken; diğerinin (Tuna Kiremitçi) kendisine "lâf" taşıyan dedikoducuların ağzına bakıp, "mış"la biten anlatımları "gerekçe" gösterip meslektaşını (hem de aynı gurupta çalışıyorlar) aşağılaması, karalaması, iftira atması son derecede gayri ahlâki...
Haliyle ve bu gayri ahlâki makalesiyle Tuna Kiremitçi kaybetti...