MEDYA KÖŞESİ

Temelkuran, Dumanlı'nın kitabını kritik etmiş!

Ece Temelkuran bugün Ekrem Dumanlı'nın hikaye kitabı 'Anlık öyküler' kitabını kritik etmiş. Gazeteci edebiyatta neyi ıskalar?

Temelkuran, Dumanlı'nın kitabını kritik etmiş!

GAZETECİLER.COM - Zaman gazetesinin tepe ismi Ekrem Dumanlı'nın hikaye kitabı 'Anlık öyküler'i duymuşsunuzdur. Milliyet yazarı Ece Temelkuran bugün Dumanlı'nın kitabını kritik etmiş. Temelkuran Dumanlı'nın kitabı gazeteci refleksleriyla yazdığını ve bu nedenle bazı şeyleri ıskaladığını

"Edebiyat sessizlikte başlar. Tıpkı Bolero’nun en başındaki o sessizliğin içinden, sanki kendi kendine oluşmuş gibi tınlamaya başlayan sesler gibi. Ya da ‘taşın fazlalığını atınca ortaya çıkan heykel’ gibi, sessizlikteki fazlalıkları atınca ortaya çıkan şey edebiyattır. Bu yüzden içinden her zaman biraz sessizlik olmalı. Şöyle mi demeli yoksa:
Edebiyat, söylediğinden ziyade neyi söylemeden bırakmaya cesaret ettiğinle ilgilidir.
Elimde Ekrem Dumanlı’nın yazdığı ‘Anlık Hikâyeler’ kitabı var. ‘İntihar’ öyküsünün ilk cümlelerini okuyunca düşündüm yukarıda yazdıklarımı. Çünkü...

Yazının Güney Yarımküresi
“Çık-git! Çık git! Çık-git!
Gerçekten ‘çık-git’ mi diyordu duvar saati; yoksa o, duyduğu ritmik sesi kendi kendine iki keskin cümleye mi dönüştürüyordu?”
Böyle başlıyor hikâye. Edebiyat, “Çık-git!..” ile başlıyor, “Gerçekten ‘çık git’ mi diyordu duvar saati; (...)” ile sürüyor... Ama işte, cümlenin gerisinde, edebiyat bitiyor, gazetecilik ya da gazeteciliğin kanımıza karıştırdığı kanser, yazıya bulaştırdığı açıklama gayreti bulaşıyor edebiyata. Eğer cümleyi “Gerçekten ‘çık-git’ mi diyordu duvar saati?” diye bitirmeye cesaret edebilirsek edebiyatçı oluyoruz, sonrasını getirince... Orası, yazının Kuzey Yarımküresi! Her şeyi açıklamak zorunda olduğumuz gazetecilik belasının kol gezdiği, gitgide buna alıştığımız yarımküresi. Edebiyat ise, yazının Güney Yarımküresi’nde, bahtsız yarımküresinde cereyan ediyor. Biraz tozla bulanık, sessizlikle biraz boynu bükük yarımküresinde... "

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar