ANALİZ

Tayyar, Metiner ve Balbay n'olacaklar şimdi?..

Milletin vekili olamayınca da haliyle kendilerini seçen liderlerin “kapı kulları” olarak yapacaklar mesleklerini…

Tayyar, Metiner ve Balbay n'olacaklar şimdi?..

ADNAN BERK OKAN

Zavallı “gazeteciler”
Zavallı “Fanatik partililer”
Zavallı “ideolojik köleler”
Aylardır kimisi işinden oldu...
Kimisi eşinden…
Kimi canını kaybetti, kimi malını…
Neden?..
Bazıları “Ergenekooonnnn, bir büyük çetedirrrr!.. Her gördüğü yerde ezilmelidiirrrr!” diye bağırdıkları için…
Diğer bazıları ise “Ergenekon mergenekon yoktur… Güzel cumhuriyetimizde yargı ve TSK özgür, siviller kakadır, vesayet şarttır” diye çıldırdıkları için…

{"Ergenekon davalarının demokrasimizin kurtuluşu olduğunu haykıranlar hiçbir şey kaybetmediler... Hepsi en kral gazetelerde, en tartışmacı kanallarda en yüksek paralara iş buldular" diyenlere nerede yanıldıklarını az sonra anlatacağım...}

Sonuç?..
Tırışkadan nağmeler, köpüklü olsun kahveler…
Bağırdılar, çağırdılar, ekranlarda karşılıklı olarak birbirlerini yediler…
Neden?..
İktidar ya da muhalefet partisi liderlerinin gözüne girip "Milletvekili" olabilmek için...
Ama…
Sonunda iktidardan ve muhalefetten sadece toplam üç gazeteci girebildiler genel başkanların gözüne...
Ve...
Sadece üç gazeteci/yazar “aday” gösterildiler…
Oysa iktidara yağ çekip, muhalefete küfür-kâfir girişenlerle; muhalefete yağ çeken, Başbakan'a küfür-kâfir girişenlerin hepsi "seçilebilir sıradan" adaylık bekliyorlardı...
Hatta iktidar ve muhalefet partisinin Parlamentodaki sıraları "Yazı İşleri Odası"na dönüşecekti neredeyse...

Ama olmadı işte...
İktidar; Şamil Tayyar ve Mehmet Metiner’i (ne tesadüf!.. İkisi de STAR)…
Muhalefet Mustafa Balbay’ı aday gösterdi…
Tayyar
ve Metiner malûm: Başbakan’a “en akıcı yağı çeken” iki güzide yazar…
Balbay
ise “Ergenekon’un Alamet-i farikası”

 Peki…
Siyasetçi” sınıfına yükselen(!) bu üç meslektaşımız “Milletvekili” olabilecekler mi?..
Lütfen dikkat!..
“Parlamenter olacaklar mı?” diye sormadım…
“Milletvekili” olabilecekler mi dedim?..

Tabii ki “Olamayacaklar”…
Sadece “Parlamenter” olarak kalacaklar…
Çünkü Milletvekili olmak için halk tarafından seçilmiş olmak şart…
Oysa bu üç arkadaşın üçünü de “genel başkanları” seçti halk değil…
İçlerinden biri; “Ama ben temayülde birinci çıktım?” diyebilir...
Onu benim külâhıma anlatsın…
YSK’dan görevli hâkim mi vardı yapılan seçimde?..
Pşşşıııkkkk!...

Demek istemem şu:
Milletin vekili olamayınca da haliyle kendilerini seçen liderlerin “kapı kulları” olarak yapacaklar mesleklerini…
Ve...

Gelecek gazeteci nesline "kötü örnek" olacaklar...
Uyanık gazeteciler halk için değil, siyasi partilerin genel başkanları için çalışmayı tercih edecekler...

Çek yağı genel başkana;
Gir parlamenter dünyasına!..
Dokunulmazlık garanti...
Bol sıfırlı maaşla olursun emekli...

Peki...
Sadece Şamil Tayyar, Mehmet Metiner ve Mustafa Balbay mı "Parlamenter" olacaklar?..
Hayır, sadece üçü değil…
CHP’de 23 ilden “ön seçim” kazanıp gelenler ve “Bağımsız” seçilecek olanlar dışında kalanların tümü…

Çünkü…
Partisi ne olursa olsun diğerleri; “hukukun üstünlüğü”ne değil; “genel başkanlarının üstünlüğü”ne ve kendilerine “maaş” verecek “Devlet’in üstünlüğü”ne “Biat” edecekler…

Zannetmeyin ki ön seçim kazananlar liderlerin seçtiklerinden daha çaplı...
Asla öyle bir iddiaya sahiplik etmem...
Aksine...
Oldum olası mevcut sistemde "ön seçime karşıyım"...
Ama mevcut sistemde...
Çünkü mevcut sistem "Yöneten Parti Modeli"...
Yani teşkilâtların parlamenterlerden çok daha güçlü olduğu bir sistem...
Eğer "Başkanlık Sistemi"ne geçersek liderler milletvekili seçemezler...
Ve bir de "dar bölge seçim sistemi" uygulaması olursa...
Halk kendi temsilcisini doğrudan kendisi seçer...
Yani mevcut sistemde "ön seçim" olursa "çapsızlar" geliyor meclise...
Genel başkan seçerse, "köleler"...

Neden "Başkanlık Sistemi"?..

LDP (Liberal Demokrat Parti)'yi kuran ekip olarak hepimizin mutabık olduğu kurum "Başkanlık Sistami" idi...
Çalışacak, çabalayacak ve halkımızı "Başkanlık Sistemi"ne ikna edecektik...
Sonra da genel başkanımız Besim Tibuk'u "Başkan" seçecektik...
Olmadı...
Halk bizi anlayamadı(!)...

Ama...
En azından bizim partiyi kurduğumuz yıl (1994) doğanlar bunu mutlaka anlayacaklar...
Başbakan Erdoğan'ın "Başkanlık Sistemi" talebini en iyi anlayanlardan biri olmamın sebebi tartışmayı başlatan ve siyasi partileştiren ekipten biri (Kurucu Genel Başkan Yardımcısı) oluşumdur...
Ve en son bu seçim öncesi Genel Başkanların "Tek seçici" olduklarını görünce mevcut sisteme isyanım artarken, "Başkanlık Sistemi"nin erdemine ve yararlarına olan inancım daha da arttı...

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR