Taraf ahkam kesip para vermiyor
Medyada kadın gazeteci olmak işte böyle bir şey... Yalı kızı Mehveş Evin ile ilginç bir söyleşi...
Zeynep KURTBAY /İNTERNETHABER
Amcazade Hüseyin Paşa’nın 14. göbekten torunu olan Mehveş Evin, hiç aklında bile yokken girdiği medya dünyasında hep sağlam adımlar attı. İngilizce ve Almanca bilgisiyle Dış Haberler Servisi’nde çalışmaya başladığı Sabah Gazetesi ona okul oldu. Kısa zamanda çıtayı yükseltti. Güçlü ve kendinden emin duruşu ona hep yeni kapılar açtı. Dergi ve ilavelerde yaptığı yöneticilik kesmedi onu. Erkek egemen medyada Nurcan Akad’dan sonra yayın yönetmenliği koltuğuna yaklaşabilen ikinci kadın gazeteci oldu. Dünya medyasını, yeni trendleri hep yakından takip etti.
Sonra birden, tepeye bu kadar yakınken yeniden ilavelere döndü. Şimdi Milliyet Gazetesi’nin Cadde’sinde yazıyor. Yazdığı köşe için belki de tartışılacak yeni bir tanım ortaya atıyor, ‘‘Köşe muhabiriyim ben’’ diyor.
Mehveş Evin, söyleşimizin ikinci bölümünde Vatan Gazetesi’nden sonraki Akşam macerasını, Serdar Turgut’lu çalışma günlerini ve sonrasını bakın nasıl anlattı…
Akşam’a geçiş nasıl oldu?
2004’te Akşam’ın yayın koorditanörlüğü teklifi geldi. Serdar Turgut toparlamıştı, yeni dönmüştü gazeteye, işinin başındaydı. Gazetecilikten anlayan ona yardımcı olacak birine ihtiyaç vardı. Sabah döneminden tanıdığım Ömer Erdem önermiş beni. Ben de ‘OK’ dedim. Değişikti hem gazete hem yeni bir heyecan… Akşam yenilenme dönemine girmişti.
SERDAR TURGUT SANILDIĞI GİBİ SEKSİST DEĞİL
Mehveş Evin'li dönemde Akşam Gazetesi'nin A takımı... Yayın Koordinatörü Levent Ertem, Serdar Turgut ve Görsel Yönetmen İlhami Davutoğlu baki..
Siz Nurcan Akad’dan sonra üst yönetime yükselen en yakın kadın gazeteci oldunuz. Nasıl bir duyguydu erkek egemen medyada son söz sahibi olmak?
Akşam benim için değişik bir tecrübe oldu. Erkek egemen zihniyet her yerde var. En az gördüğüm yer de Akşam oldu. Serdar Turgut hiç öyle değil. Hani seksist yaklaşımları filan da çıktı ya.. Kadınları ayrı bir yere koymaz. O anlamda ayrımcı değil.
TWİTT ATAN GAZETECİLER ÇEŞME BAŞINDA BEKLEŞEN MAHALLE KADINLARI GİBİ |
Trendlerin takipçisi olduğunuz için merak ediyorum gazeteciler arasında yükselen trend twitter’a ne diyorsunuz? Siz aktif misiniz, takipçi misiniz? Ben aktif değilim. Valla twitter’ı dedikodu sahasına dönüştürdüler. Mahalleli kadınlar çeşme başında toplanmış gibi bir durum var. Benim bu kadar vaktim yok açıkçası. Zaten insanlar ortada olmasa da hepsinin kendilerini ifade edecek alanları var. Zaten kendilerini ifade ediyorlar. Her yerde onlar var. Biraz mahrem kalsınlar da merak edelim kardeşim. Biraz zamanım olsa girerim ama yok yani bu çok zaman alan bir şey. Bir yandan da gazeteciler için malzeme tabii ki. Dedikodu medyada sevilen bir şey değil mi zaten? Medyadaki erkekler kadar dedikoducu olmamıştır |
SOYUNMA ODASINDAKİ ERKEK GEYİĞİ
Neden kadınları çok zor alıyorlar aralarına?
Sadece Türkiye’de değil bu. Hani vardır ya soyunma odasındaki erkek geyiği. Herkes birbirine havluları filan şaklatır. Bu adamlar da sabahtan akşama kadar beraberler. Belki politik olarak da çok doğru olmayan ama yapmak istedikleri muhabbetler var. Bu arada kadınlar da çıkıp ‘’Hmmm siz ne kadar şöylesiniz böylesiniz’’ deyince rahatsız oluyorlar. Öyle alışmışlar, 90’lı yıllardan kalan bir medya refleksi bu: kadınlığı ön plana çıkarmak. Serdar Turgut’la yaptığım geyiği asla unutamam. Çoğu kadın böyle şeylerden hiç hoşlanmıyor. Erkekler de o geyiği bir rahatlama gibi görüyor. Geyik çevirme işinde de birazcık kendilerini toparlama gereği hissediyorlar aralarında kadınlar olunca, rahatsız oluyorlar.
Nasıl geyikler bunlar? Serdar Turgut’la yaptıklarınız ya da diğerleri?
Anlatılmaz. Gazete ortamı gerçekten de hep bu muhabbetlerin olduğu yerdir. ‘’Kırmak istiyor musun uğraşmak istiyor musun’’ bütün mesele orda.
Siz, kırmak istediniz mi?
Evet kırmak istedim. Akşam’daki çıkışım da buydu zaten.
Akşam’ı nasıl buldunuz? Sabah geleneğinden gelmiş bir gazeteci olarak?
Akşam Sabah’tan sonra çok farklı geldi… Bambaşka bir mantalite ile yönetiliyor. Sabah daha gazeteci odaklıdır, Akşam daha idari odaklıydı.. Müessese olarak da ne yazık ki elindeki şansı çok iyi değerlendiremiyor. Aslında çok büyük bir medtya grubu. Kağıdı, dağıtımı çok pahalı bir iş. Para koymayınca da büyüyemiyorsun. Akşam az maliyete kilitlenen bir yerdi. Az maliyet az maliyet… Patronun hadi demesi lazım. Patronun güvenmesi lazım. Bir dönem bu oldu, adımlar atıldı ama bir dönem olarak kaldı. Bu koşullara rağmen Akşam’da epey uzun kaldım. Akşam’dayken yeni medyayı takip etme şansım oldu.
Mehveş Evin'in medyada ilk yılı. Sabah Dışhaberler Servisi. Emre Oral (sol başta) Milliyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı. Güney Öztürk (soldan ikinci) Vatan Gazetesi Yazıişleri Müdürü ve Orhan ağabey...
SERDAR TURGUT BENİ BUNALTTI YAZMAYA BAŞLADIM
Aynı zamanda günlük köşe yazılarına başladınız ilk kez… Yılllardır gazete ilaveleri, dergiler yönetirken bambaşka bir Mehveş Evin gördük Akşam’da. Trendleri kovalayan, dünyayı takibe alan Evin’den öte siyasete dair yazılar yazan; analizler yapan…
Evet Akşam’da ilk kez yazmaya başladım. Kendi kendime ‘’Bu kadar işin içindesin bunları takip ediyorsun, üretiyorsun neden yazmayasın ki’’ dedim. Yazıişlerinden bunaldığım için yazmak istedim. Serdar da beni bunalttı. O da bana hayır yazamasın demedi. Ama sonradan idari görevden alınınca daha rahat yazdım. Yayın yönetmenlerinin köşe yazarı olmaması lazım. İkisinin ayrı olması lazım.
TARAF AHKAM KESİYOR AMA PARA VERMİYOR |
''Taraf ailenin şımarık çocuğu gibi. İnsanlar aylardır para alamıyor orada. Gazetecilik üzerine ahkam kesip de sen adamlarına para ödemiyorsan orada çok büyük bir problem var demektir. Orada bir yöneticilik zaafı var. Bazı konularda evet çok vurucu çok eleştirilmesi gereken işler yapıyorlar. Ama bazı taraflardan da sırf vurmak için yapılan bir yayıncılık anlayışı var. Olgunlaşmazsa sırf bir dönemin maşası olarak kalır.'' |
Serdar Turgut’la çalışmak zor muydu ki?
Evet Serdar’la çalışmak çok zordu ama çok da eğlenceliydi.
KAVGA EDERDİK AMA BARIŞIRDIK SONRA
Neydi zorluğu?
Çok sık karar değiştirirdi. Kavga da ederdik ama barışırdık sonrasında. Dünyayı takip eder kitaplar alır, birazcık paylaşabilceği gibi birileri olursa çok mutlu olur. Başkalarının etkisinde kalıp kafası karışıyordu. Çok çabuk karar değiştiriyordu. Bazen ikna etmek zor oluyordu. İkna çabaları bazen çok sıkıcı olabiliyordu. Ama bu her gazetede olabilir. Yayın yönetmeni istemez, yazı işlerinin içine sinmez. Doğal sürecin bir parçası bu.
Ya İsmail Küçükkaya?
İsmail gayet enerjik… Elindeki şartlarla farklı bir gazete yapmaya çalışıyor. Haber ağırlıklı bir gazete var elinde. İnsanlar orada maaşlarını alamazken ve bununla ilgili bir şey söylenemezken bir şey yapması mümkün değil. Hiçbir yayın yönetmeni için mümkün değil.
Siyaset dışında medya analizleriyle de dikkat çektiniz Akşam’da.
Akşam’da yeni medyayı takip etme şansım oldu. İngiltere’de yeni gazetecilik üzerine master düzeyinde bir programa katıldım. Bu arada Bilgi Üniversitesi’nde e-MBA master’ı yaptım.
Akşam’da bu tür eğitimlere önem mi veriliyor?
Evet veriliyor. Veriliyor da devamının gelmesi lazım. Devamı gelmeyince pek bir manası olmuyor.
İŞTEN ÇIKARMALARI BEN YOKKEN YAPTILAR
Akşam’da bir yönetici de olarak toplu işten çıkarmalarla ilgili çok tepki aldınız. O nasıl bir duyguydu? Geceleri uykunuzun kaçtığı oldu mu?
Akşam atılım yapacak diye çoğu da benim oraya getirdiğim adamlardı. İş için çağırdık. Böyle bütçeler filan yapıldı kondu, o bütçeleri farklı şekilde yapabilirdik ben karşı geldim, kendimce böyle şöyle diye… O sırada Levent’i İngiltere’ye götürmem gerekiyordu. O sırada olmuş. Ben de yapıyorum yaptım. Ben olsam en azından bu şekilde yapılmasını engellerdim. O benim için büyük sıkıntı oldu. Neden benim arkamdan yapıldığına da anlam veremedim. Kendimi de sorumlu hissettim tabii.
İsmail Küçükkaya geldi. Akşam’da yeni bir göreviniz oldu. Web sitesi size teslim edildi.
Akşam’ın sitesi ölü bir siteydi. Hiç güncellenen bir site değildi. Ayıp bir şeydi, bu çağda bir gazetenin güncellenmeyen sitesinin olması. Yazılım hazıladık. Gazeteport’tan içerik desteği aldık.
Mehveş Evin şimdilerde ntvmsnbc.com'u yapan Ebru Çapa ile Liberal Bakış'ın Haftasonu eklerinin editörlüğünü yaparken... [page_end]
GAZETELERİN İNTERNET SİTELERİ ÇOK DEMODE BENCE
Yenilediğiniz site içinize sindi mi peki?
Yani o şartlarda sindi. Az da olsa ilan almaya başladık. Tabii ekstra hiçbir şey koymayınca üzerine öyle kalıyor. Sonra Akşam’da geleceğe dair bir yatırım görmeyince manası olmadığını düşündüm.
Peki yeri gelmişken ve bu konuya çok kafa patlatmışken siz soralım; diğer gazetelerin internet sitelerini nasıl buluyorsunuz?
Demode buluyorum. Çıplaklık da magazin de sırf hit almak için konuyor.
Yabancı medyada durum nasıl? Orada da kadın fotoğrafları, seks bu kadar öne çıkıyor mu?
Bu kadar yok. Evet var. Ama bulvar gazetelerinde var. Gazetenin kendi içeriği de bulvar gazetesi. Yani şu an Habertürk’ün o yanar dönerli haberlerinin dışında bir yenilik yok. Dünyada artık internet siteleriyle yazıişleri birleştiriliyor. Bu tabii editoryal kadro için ayrı bir külfet. Bizde internete gönderilem yorumlar internet sitesinin kendisine dava açılmasına sepep oluyor.
İnternethaber ve gazeteciler.com’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence gayet iyi gidiyor. Zaten bağımsız olanlar iyi gidiyor. Gazeteport da öyle. Bu işler insanla oluyor. Bir insana 10 işi birden yükleyemezsiniz. NTV’nin haber sitesini de beğeniyorum.
KÖŞE YAZARLARININ HEPSİNİ GEREKSİZ BULUYORUM. VAROLAN ŞEYLERİN ÜZERİNE AHKAM KESMEK SAÇMA GELİYOR BANA..
Günlük gazetede siyaset yazıları yazarken şimdi Milliyet’te ilavelerde yazı yazıyorsunuz.
Artık her önüne gelen siyaset yazıyor. Aslına bakarsan politika yazmak hepsinden kolay. Ben köşe yazarlarının hepsini gereksiz buluyorum. Bakarsanız o onu dedi bu bunu dedi haricinde bir şey yok. Ana gazetede yazmanın başka türlü bir ağırlığı, etraftan önemsenen bir tarafı olduğu doğru. Ama bu benim çok da umrumda değil.
Sahaya çıkıyorsunuz. Sultanahmet’te turist kılığına giriyorsunuz. Mesela plastikle ilgili her türlü detayı yazıyorsunuz… Cadde’de yazdığınız köşe biraz Hıncal Uluç’un sahasını da andırıyor. Nasıl bir tarz bu? Bir modeliniz var mı?
Tam tanımını söyleyeyim. Ben kendi kendime ilan ettim, ‘Köşe muhabirliği’ diyorum. Bir yandan haber yapıyorum. Oturdukları yerden yazan köşeciler öyle çok ki… Haftada 6 gün yazıyorsa varolan şeylerin üzerine ahkam kesmek çok saçma geliyor bana. Açıkçası haftada 6 gün yazmaktansa daha haber gibi yazılarla doldurmayı daha eğlenceli görüyorum. Herkese farklı gelen şey o… Dergicilikten gelen bir şey de var.
Milliyet’in yeni yayın döneminin yeni yüzü Cadde. Milliyet Cadde kendini nereye koyuyor?
Varolan magazin eklerinden farklı olarak biraz daha yaratıcı daha habere dönük üzerinde daha kafa yorulması gereken işler yapılıyor. Daha hareketli.
Okur refleksleri nasıl?
Daha iyi. Milliyet’in daha çok okunmasından dolayı okurum da arttı. Akşam’da daha ciddiydi..
Seveniniz mi çok, nefret edeniniz mi?
Okurlar takip ediyor… Çok ağır eleştiri yapan da var. İnsanlar saydırmaya bayılıyor. İnternette mail atmayı bir küfür olarak alıgılayanlar var. Buna karşın Milliyet’yette çok daha yapıcı ve destekleyici mailler geliyor.
Yıl 2000. Sabah'ın kızlar korosu... Mehveş Evin'in yönetiminde haftasonu ekleri kadrosu... Kimler yok ki... Sibel Arna, Mutlu Tönbekici, Elif Ergu, Buket Aşçı, Adalet Can, Aslı Perker, Sinan Akyüz, Yasemin Şahinkaya, Aysun Öz ve bendeniz...
VE ALBÜMDEN DAHA NELER NELER... YENİ YÜZYILIN SON GÜNÜ VE DİĞER KARELER
Korkmaz Yiğit döneminde Yeni Yüzyıl'ın kapandığı gün. Dev kadro... Say say bitmez. Başta ustayı analım öyleyse, Necdet Saraç'ı... Başka kimler mi? Aytekin Hatipoğlu, Haşmet Babaoğlu, Mehveş Evin, Kemal Kök, Kerem Çalışkan, Memed Güler, Faruk Eren, Adalet Can, Tolga Bozoğlu ve dahası...