ANALİZ

Tam da isminle müsemmaymışsın be Nagehan!..

Sen sen ol şehvetin her türünden kaçın… Şehveti ise "merak" körükler...

Tam da isminle müsemmaymışsın be Nagehan!..
ADNAN BERK OKAN

Sevgili Nagehan (Alçı);
Sen henüz muhterem babanda portakal çiçeği bile değilken ve hatta belki de doğmana henüz yarım asır varken, Muzaffer Hepgüler (kim olduğunu da sen araştırıp öğren bir zahmet) merhum, sahnede oynadığı sırada spontane olarak "kalleş ayakkabı!" demişti... "Hep arkadan vurur!"...
Espri öyle tuttu ki biz yeni yetmeler birbirimizi kızdırmak için "kalleş" demez, "ayakkabı gibisin ulan!" derdik...

Sözü, Yıldıray Oğur'un senin için söylediği bir cümleye getirmek istiyorum sevgili Nagehan...
Unutmuş olamazsın çünkü Yıldıray'ın söylediklerinin henüz dumanı tütüyor üstünden...
Şöyle demişti yanlış hatırlamıyorsam senin için:
"Beni arkamdan vurdu!"...
Yani...
"Kalleş!"..
Sen dün "özür" diler gibi bir özeleştiri yaptın ama geç kaldın ...
Hayır hayır...
Ne özürde geç kaldın, ne özeleştiride...
Geç kalışın, aklının başına gelişiyle ilgili...

Bak Nagehan;
"Özür", bilmeyerek işlenen bir "kusur", farkında olmadan ve elbette hiç istenmeden yapılan bir "hata" için dilenir...
Kasti eylem ve söylemlerden sonra dilenen "özür", hakaretten beterdir...
Küfürdür...
"Sen salağın tekisin... Sana istediğimi söyler, dilediğim kötülüğü yapar sonra da özür dilerim ve seni yine kendime ram ederim" demektir...
Kasti eylem ve söylemlerden sonra yapılan "özeleştiri"; "oh olsun... İstediğim oldu... Başına öyle bir belâ sardım ki bundan sonra sana nefes almak bile haram" diye diş bilemektir...

Şahsen...
Kasti olduğundan şüphe duymadığım kalleşlikleri hiç unutmadım, hiç affetmedim...
Gayri ihtiyari veya o anlık (ve hatta benim tahriklerimden kaynaklanan) öfkeyle söylenmiş her sözü, yapılmış her eylemi ise en çok beş saniye sonra unuttum...
Yani, yanlışlıklara karşı hafızam balıktan bile zayıftır...

Sevgili Nagehan;
Yıldıray Oğur'u bilmem, tanımam...
Ama göründüğü kadarıyla çok kırgın sana...
Yoksa en ağır hakaret sözcüğü olan "Kalleş"in açılmış hali olan "beni arkamdan vurdu" üç kelimesini yan yana kullanmazdı...
Ama yine de o Yıldıray'ın hassasiyeti...
İsterse senin yaptığın kalleşliği unutur...
İsterse, beynine kazır çivi yazısı gibi...

Değerli kardeşim;
Mevlâna, Mesnevi'nin bir yerinde şöyle diyordu:
"Tavus kuşunun kanadı düşmandır kendisine. Nice padişah vardır ki güç ve gösterişleri sebep olur helâklerine…"

Güzel bir kadınsın Nagehan;
Ve...
Henüz çok gençsin, öğrenemedin belki de...
Ben hatırlatayım, Mevlâna'dan esinlenerek:
Güzellik ve zenginlik insan başının en büyük iki belâsıdır...
Maddi zenginliğini bilmem ama fiziki zenginliğin mâlum...
Yani...
Tavuskuşunun muhteşem kanatları gibi, senin de güzelliğin düşman olabilir kendine...
O halde yapman gereken daha az dikkat çekmek, kasti söylem ve eylemlerden kaçınmaktır...

Evet Nagehan;
Mesleğinde de iyi işler yaptın bugüne kadar...
Bundan sonra da yapacaksın inşallah...
Ama...
Bu süreçte bir tek şey yapmayacaksın:
Hiç kimseyi hedef göstermeyeceksin...
İşte onu yaparsan gün gelir kendin de "hedef" olursun...

Sen Yıldıray'a sadece "kalleşlik" ettin belki de...
Ama...
Bu arada bir başkası için çok daha kötüsünü yaptın Nagehan...
O insanın hayatını tehlikeye attın...
O kadar ki...
Hem devletin içindeki bazı karanlık emellileri tahrik ettin "kötülük" yapmaya...
Hem de mevcut terör örgütlerinin en acımasızını saldın o kişinin üstüne...

Yani Nagehan;
Ne kadar özür dilersen dile...
Ne kadar özeleştiri yaparsan yap, ok yaydan çıktı...
Yayı boşaltmadan önce verecektin kararını...
Oysa sen oku bıraktın, şimdi geri çağırıyorsun?..
Supergirl müsün sen?..

Ve son olarak Nagehan;
Sen sen ol şehvetin her türünden kaçın…
Şehveti ise "merak" körükler...
Bir insanın (erkek - kadın fark etmez) başının en çok, merak ve bir başka şeyden belâya girdiğini bilecek yaştasın güzel kardeşim...
Bak işte “gazetecilik şehveti” dediğin ama bence bir arkadaşının haber kaynağını deşifre etme merakın yüzünden bir hayatı tehlikeye attın!..

Roberto Benigni'nin yönetip başrolünü oynadığı "Hayat Güzeldir" filmini hatırlıyor musun Nagehan?..
Hani oğlunu, o esir kampının aslında bir eğlence yeri olduğuna inandıran babanın dramını...
Kim bilir?..
Belki "Balıkçı" da kendince küçük bir “mutluluk” oyunu oynuyordu...
Ne bileyim; meselâ “önemli adam” rolü oynuyordu belki de...
Sen işte o adamı çakalların önüne itip bıraktın…
Hem de önce kanını akıtıp, çakalları kan kokusuna çekerek yaptın bunu…
İnşallah bir mucize gerçekleşir ve olmayan vicdanlar bu defalık insafa gelir…
Kim bilir?..
Belki de önüne gelene sallayan erkek arkadaşının gazete içi rekabetinde kullanıldın?..
Çok da mümkün hani...

Not: TDK, nagehan için şöyle diyor: Ansızın, birdenbire, vakitsiz.

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR