'Tahammül' dedi ama 'tahammül edilemedi'...
"Din" tarif edilebilir bir kurum olduğu gibi; farklı guruplar tarafından değişik şekilde tanımı yapılabilecek bir kurumdur aynı zamanda..
ADNAN BERK OKAN
Prof. Hayrettin Karaman, Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine "tahammüllü" olunması gerektiğini tavsiye etmek yerine, "bir Müslüman hoş olmayan şeyi hoş görmelidir" diye yazsaydı, ne olurdu hiç düşündünüz mü?..
EMM (Eski Merkez Medya) nasıl bir tavır alırdı acaba?..
"Din - Hoşgörü - Tahammül - Empati" anlayışları "benmerkezcilikten ibaret" olan "Kökten Laik" yazarlar görmezden mi gelirdi?.
Yoksa hep birlikte ayağa fırlayıp, "Takiyyeci!" diye çığlık mı atardı...
Söyleyeyim:
"Takiyyeci!" diye bağırırlardı..
"Bakın işte" derlerdi... "Aslında bunlarda hoşgörü falan yok... Sadece hoşgörüyormuş gibi yapıyorlar... Takiyyeci bunlar!.."
Oysa Prof. Karaman dürüst davrandı...
Bir Müslüman ilim adamının yapması gerekeni yaptı...
Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine olunması gerektiğini tavsiye etti...
Ama...
Karşısında hazır kıta saldırmak için bekleyenler tahammül de edemediler, hoşgörü de gösteremediler...
Yamyam oldular, Karaman'ı bir kazan içine atıp, kazanı da suyla doldurdular...
Ve...
Ateşin üzerine koyup kaynatmaya başladılar...
Sevgili dostlar...
"Din" tarif edilebilir bir kurum olduğu gibi; farklı guruplar tarafından değişik şekilde tanımı yapılabilecek bir kurumdur aynı zamanda...
Tolstoy dinin üç değişik anlamı olduğunu yazıyor, "Din Nedir?" isimli kitapçığında.
Tolstoy'a göre dinin birinci anlamı; Allah tarafından insanlara gönderilen malûm, hakiki vahiy ve bu vahyin sonucu olarak Allah'a kulluk etmek.
Mevcut dinlerden birine inanan ve dolayısıyle dinin "yegâne doğru" olduğunu kabul edenler dine bu anlamı atfetmektedir...
Dine atfedilen ikinci anlam, onun bazı hurafe inanışlar toplamı ve bu inanışlardan çıkan hurafe bir tapınma biçimi olduğudur. Bu, genelde inanmayanların veya tanımladıkları dine inanmayanların dine atfettiği anlamdır...
Tolstoy, dine atfedilen üçüncü anlamı ise şöyle tarif ediyor kitabında:
Zeki insanların hem rahatları için ve hem de sıradan kitlelerin tutkularını dizginlemek ve onları yönetmek için geliştirdiği bir önermeler ve kurallar bütünüdür...
Dine ilgisiz kalan ama onu faydalı bir yönetim aleti olarak görenler dine bu anlamı atfetmektedir... (Tolstoy. "Din Nedir?" Akvaryum Yayınevi. 2005. sayfa:69)
Pof. Hayrettin Karaman, dine birinci anlamı yükleyenlerden...
Ve din ilmi görmüş, akademik kariyer yapmış gerçek bir "Din Alimi"...
Ve genelde de tartıştığı "Dinin genel anlamı" değil; Müslümanlık...
Dine ikinci anlamı atfeden "Kökten Laikçiler" Prof. Karaman'ı anlayamazlar...
Demokrasiye inanmadıkları için "hoşgörü" de gösteremiyorlar...
Zihni yapılanmaları "baskı" üzerine geliştiği için "tahammül gösterme" konusunda ise tamamen yeteneksizler...
Bir de Ertuğrul Özkök gibi dine üçüncü anlamı atfedenler var ki; onlar Prof. Hayrettin Karaman'ın inançlarına inanmasalar da "saygı" gösteriyorlar...
Lütfen "dikkat!"...
Ne "tahammül"den söz ediyorum...
Ne de "hoşgörü"den...
Çünkü öyle inançlar vardır ki kabul edilemez ama saygısızlık etmek de insanın içinden gelmez...
Öyle dogmalar vardır ki hem inanmazsınız hem de saygı duymazsınız...
Dogmalardan arınmış bir din (hangisi olursa olsun) saygı duyulası bir kurumdur...
Hayrettin Karaman'ın inançları ise ayrıca "saygıya lâyıktır"...
Tabii ki eleştirebilirsiniz Karaman Hoca'yı...
Ama...
Lütfen saygı...
Hem öyle biraz falan da değil...
Çok büyük bir saygı...
[email protected]
Prof. Hayrettin Karaman, Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine "tahammüllü" olunması gerektiğini tavsiye etmek yerine, "bir Müslüman hoş olmayan şeyi hoş görmelidir" diye yazsaydı, ne olurdu hiç düşündünüz mü?..
EMM (Eski Merkez Medya) nasıl bir tavır alırdı acaba?..
"Din - Hoşgörü - Tahammül - Empati" anlayışları "benmerkezcilikten ibaret" olan "Kökten Laik" yazarlar görmezden mi gelirdi?.
Yoksa hep birlikte ayağa fırlayıp, "Takiyyeci!" diye çığlık mı atardı...
Söyleyeyim:
"Takiyyeci!" diye bağırırlardı..
"Bakın işte" derlerdi... "Aslında bunlarda hoşgörü falan yok... Sadece hoşgörüyormuş gibi yapıyorlar... Takiyyeci bunlar!.."
Oysa Prof. Karaman dürüst davrandı...
Bir Müslüman ilim adamının yapması gerekeni yaptı...
Müslümanlar için, hoş olmayanı hoş görmek yerine olunması gerektiğini tavsiye etti...
Ama...
Karşısında hazır kıta saldırmak için bekleyenler tahammül de edemediler, hoşgörü de gösteremediler...
Yamyam oldular, Karaman'ı bir kazan içine atıp, kazanı da suyla doldurdular...
Ve...
Ateşin üzerine koyup kaynatmaya başladılar...
Sevgili dostlar...
"Din" tarif edilebilir bir kurum olduğu gibi; farklı guruplar tarafından değişik şekilde tanımı yapılabilecek bir kurumdur aynı zamanda...
Tolstoy dinin üç değişik anlamı olduğunu yazıyor, "Din Nedir?" isimli kitapçığında.
Tolstoy'a göre dinin birinci anlamı; Allah tarafından insanlara gönderilen malûm, hakiki vahiy ve bu vahyin sonucu olarak Allah'a kulluk etmek.
Mevcut dinlerden birine inanan ve dolayısıyle dinin "yegâne doğru" olduğunu kabul edenler dine bu anlamı atfetmektedir...
Dine atfedilen ikinci anlam, onun bazı hurafe inanışlar toplamı ve bu inanışlardan çıkan hurafe bir tapınma biçimi olduğudur. Bu, genelde inanmayanların veya tanımladıkları dine inanmayanların dine atfettiği anlamdır...
Tolstoy, dine atfedilen üçüncü anlamı ise şöyle tarif ediyor kitabında:
Zeki insanların hem rahatları için ve hem de sıradan kitlelerin tutkularını dizginlemek ve onları yönetmek için geliştirdiği bir önermeler ve kurallar bütünüdür...
Dine ilgisiz kalan ama onu faydalı bir yönetim aleti olarak görenler dine bu anlamı atfetmektedir... (Tolstoy. "Din Nedir?" Akvaryum Yayınevi. 2005. sayfa:69)
Pof. Hayrettin Karaman, dine birinci anlamı yükleyenlerden...
Ve din ilmi görmüş, akademik kariyer yapmış gerçek bir "Din Alimi"...
Ve genelde de tartıştığı "Dinin genel anlamı" değil; Müslümanlık...
Dine ikinci anlamı atfeden "Kökten Laikçiler" Prof. Karaman'ı anlayamazlar...
Demokrasiye inanmadıkları için "hoşgörü" de gösteremiyorlar...
Zihni yapılanmaları "baskı" üzerine geliştiği için "tahammül gösterme" konusunda ise tamamen yeteneksizler...
Bir de Ertuğrul Özkök gibi dine üçüncü anlamı atfedenler var ki; onlar Prof. Hayrettin Karaman'ın inançlarına inanmasalar da "saygı" gösteriyorlar...
Lütfen "dikkat!"...
Ne "tahammül"den söz ediyorum...
Ne de "hoşgörü"den...
Çünkü öyle inançlar vardır ki kabul edilemez ama saygısızlık etmek de insanın içinden gelmez...
Öyle dogmalar vardır ki hem inanmazsınız hem de saygı duymazsınız...
Dogmalardan arınmış bir din (hangisi olursa olsun) saygı duyulası bir kurumdur...
Hayrettin Karaman'ın inançları ise ayrıca "saygıya lâyıktır"...
Tabii ki eleştirebilirsiniz Karaman Hoca'yı...
Ama...
Lütfen saygı...
Hem öyle biraz falan da değil...
Çok büyük bir saygı...
[email protected]