MEDYA KÖŞESİ

Taha Akyol, 'İslamcılık bitti' tartışmasında topa girdi!

Hürriyet yazarı Taha Akyol, bugünkü yazısında İslami düşüncenin partizanlık seviyesine düştüğünü yazdı.

Taha Akyol, 'İslamcılık bitti' tartışmasında topa girdi!
GAZETECİLER.COM -

İslami çevrelerin son dönemdeki tartışma konusu "İslamcılık bitti mi?" sorusu etrafında yürüyor. Zaman Genel Yayın Müdürü Dumanlı "İslamcı medya bitti" diye yazdı önce. Ardından "Türkiye'de İslamcılığın Doğuşu" konulu doktora tezinde, Namık Kemal ve 'Yeni Osmanlılar' hareketinin İslamcılığını araştıran Mümtazer Türköne  ir süre önce de dile getirdiği  "İslamcılık öldü" tezini yeniden yazdı.
Ardından, Ali Bulaç İslamcıların devletle bütünleşmesinin İslami düşünceye zarar verdiğini savunan bir yazı yayınladı.

Hükümete yakın duran isimlerden Kemal Öztürk ise Yeni Şafak'taki köşesinde İslamcılık öldü diyenleri eleştirip, bunun sorumlusunun Gülen cemaati olduğunu savundu.

Tüm bunlar olurken, Hürriyet yazarı Taha Akyol da konuya hızlı bir giriş yaptı. Akyol, bugünkü yazısında İslami düşüncenin partizanlık seviyesine düştüğünü yazdı.

Hükümeti ve AK Parti'yi savunmak için geliştirilen komplo teorilerinin "İslamcılık" düşüncesine zarar verdiğini belirten Akyol, güç fetişizmine kapılmamış samimi İslamcıların içinde bulundukları bu durumdan kurtulmaları gerektiğini anlattı.

İşte o yazıdan çarpıcı bölümler:

SIĞ DÜŞÜNCELER

İşin bu polemik tarafı beni çok ilgilendirmiyor. Benim önemsediğim konu şudur: Bugün ilim ve düşünce düzeyinde yüksek değere sahip bireysel istisnalar olmakla beraber, siyasi hareket olarak İslamcı düşünce çok düzey kaybetmiş, hatta önemli oranda partizanlık seviyesine düşmüştür.

Kemal Öztürk, İslamcı hareketin bu halini "sığ sulara çekilmek" olarak niteledi, büyük düşüncelerin ancak "okyanus derinliğinde bulunacağını" yazdı, haklı olarak. (Yeni Şafak, 3 Temmuz.)

Hiç şüphesiz 19. yüzyıldaki Yeni Osmanlılar'ın ve 20. yüzyıl başlarındaki Meşrutiyet İslamcılarının derinliğini, zihin zenginliğini, ufuk genişliğini dikkate alırsak, bugünkü 'Siyasi İslamcılık' hareketi çok "sığ" kalmaktadır. AKP'yi savunmak için geliştirilen komplo teorileri, çatışmacı coşku ve siyasi militanlık maalesef İslam düşüncesindeki zenginliği de tasavvufi derinliği de siyaset yolunda harcamaktadır.

HÜRRİYET VE EŞİTLİK

Tarihteki zengin ve parlak İslam düşüncesinin en verimli tartışma konularından biri olan "irade hürriyeti" üzerine bir tartışmayı bugün görüyor muyuz?! Rönesans'a kapı açan İbn Rüşd'lerden vazgeçtim, yaşadıkları çağa göre Cevdet Paşa, Mansurizade, Filibeli Ahmet Hilmi gibi zirveler bugün var mı?

Namık Kemal'in dahil olduğu Yeni Osmanlılar ve Said Nursi'nin dahil olduğu İkinci Meşrutiyet İslamcıları, insanların dinleri ne olursa olsun kanun önünde "eşit" olmasını ve devlet görevlerine girmelerini savunmuşlardı. "İstibdat" dedikleri otoriterliğe itiraz etmişler, "hürriyet" fikrini savunmuşlardı.

Bugün ise eski fetvaları tekrarlayıp "vatandaşların eşitliği" ilkesini reddeden, inanç ve hayat tarzlarına göre devletin ayrım yapmasını savunan ve buna da "İslami demokrasi" diyen İslamcılarımız var!

Modernitenin geliştirdiği kavramlar olan "hürriyet" ve "eşitlik" konularını irdelemeyen ve içermeyen bir düşünce 21. yüzyılda "asrın idrakine hitap" edebilir mi?!

KÜLTÜREL MİRAS?

Böylesine devasa düşünce sorunları dururken, İslam devleti, İslam siyaseti, cihatçılık gibi motivasyonlar çağımızda Müslüman gençleri ilim ve itildalden uzaklaştırıyor; militanlık üretiyor. İslam dünyasındaki feci sorunları araştırmak yerine, siyasi İslamcılar "üst aklın komplosu" deyip geçiyorlar!

Sorunlar yumağından bilhassa fıkıh öğretimine dikkat çekmek isterim. Muhterem Hocamız Ali Bardakoğlu'nun "Fıkıh Çözüm mü Üretir, Sorun mu?" konulu akademik tebliğini, İslam kültüründeki fıkıh/hukuk sorunu üzerine düşünmek isteyen herkese önemle tavsiye ederim. (Anadolu İlahiyat Akademisi Dergisi, Sayı 2, s. 147-178)

Özetle, İslam düşüncesini siyasi asabiyetin tasallutundan kurtarmak herhalde öncelikle güç fetişizmine kapılmamış samimi İslamcıların görevi olsa gerek.

ÇOK OKUNANLAR