Süleyman Soylu ve Metin'in kafası ve CHP kafası

Henüz ilkokula bile gitmiyorum (En az 60 yıl önce.)…
“Deyim” nedir bilemeyecek bir yaştayım yani…
Mağazamızda babam ve arkadaşlarıyla birlikte ben de Galatasaray’ın bir maçını dinliyorum radyoda…
Bir ara “spiker” ahlar vahlar arasında:
“Metin’in (Oktay) kafası dışarı gidiyor” diye bağırıyor…
Ben de ağlamaya başlıyorum aynı anda…
Babam soruyor:
“N’oldu be oğlum?.. Neden ağlıyorsun?.. Gol yemedik ki…”
“Ama Metin’in kafası kopmuş…”
Babamla birlikte herkes basıyor kahkahayı…
Ben ise Metin’in kafası koptuğu için üzüleceklerine kahkahalarla gülmelerini bir türlü anlayamıyorum…
Babam izah ediyor:
“Dışarı giden Metin’in kafası değil, Metin’in kafasıyla çektiği şut be oğlum”…

*

Neden mi anlattım?..
Söyleyeyim…

*

Ben, futbol maçı anlatan spikerin “kafası dışarı gidiyor” dediğinde, dışarı gidenin “futbol topu” değil “futbolcunun kopan kafası” olduğunu zannedecek kadar çocuk ve cahildim…
Belki de zekâ özürlüydüm…
İyi ama…

*

Koskoca CHP Genel başkanı, ekibi ve anlı şanlı gazeteciler; işi siyaset olan (Mafya babası olsaydı anlardım onları ama…) İçişleri Bakanı Soylu’nun “bittin sen” demesinden nasıl olup da “ölüm tehdidi” çıkarıyorlar vallahi billahi hiç aklım almıyor…

AYIP ETTİLER AMA ORTADA SUÇ YOK…

Evet…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya muhalefet partili sözcülerin ve muhalif yazarların haksızlık ve hatta ayıp ettikleri açık…
Ama…

*

Bu ayıpçı ve haksız tiplerin suç işlediklerini iddia etmek de onlara haksızlık ve ayıp değil mi?..

*

Ey güzel insanlar!..
Eğer demokrasiyi içselleştirebileceksek, eleştirinin her türüne açık olacağız…
Yukarıda da anlattım…
CHP sözcüleri ve Soylu muhalifi yazarlar belli ki benim 6 yaşımda sahip olduğum kadar bir zekâya sahipler…
Ama…
Bir insanın zekâ özürlü olması suç değil ki…

*

Lütfen onların yaptığını siz yinelemeyin…
Lütfen kimseyi mesleğini bitirmekle tehdit etmeyin…
Lütfen tahammüllü olun...

AKIL DIŞI BİR POLİTİKADIR…

Her canlı dünyaya doğduğu anda “ölümü kabul etmiş” sayılır.
Ve “ölüm”…
Her canlı için “tek yönlü” tek süreçtir “ölüm”…
Her süreç yarıda bırakılabilir…
Her yoldan dönüş yapılabilir…
Her sözleşmeden cayılabilir…
Ama…
Ölüm, dönüşü olmayan tek yolculuk…
Tanrı ile yapılmış ve bozulması mümkün olmayan tek anlaşmadır.

*

Buna rağmen…
Devletlerin aralarındaki sürtüşmelerde, uzlaşmazlıklarda geri dönüş yapmak yerine…
Ölümü (Savaş = Ölüm.) tercih etmeleri izahı mümkün olmayan, akıl dışı bir politikadır.

CAVİT ÇAĞLAR’DAN MI RİCA ETSEK?..

Türkiye – Suriye krizi başladığında CHP “sorumlu muhalefet” örneği sergilemiş; aralarında yıllarca ve çok başarılı büyükelçilik yapmış milletvekillerinin de bulunduğu bir heyet Suriye Devlet Başkanı Esad’ı ziyarete gitmişti…

*

Bugünler gösteriyor ki…
O günlerde CHP doğru olanı yaparken, hükümet ise yanlışta ısrar ediyormuş…

*

Acaba…
Kemal Bey bizzat Esad’dan randevu alsa…
Yine usta ve deneyimli büyükelçileriyle Şam’a gitse…
Ve…
Türkiye ile Suriye arasında arabuluculuk yapsa fena mı olur?..

*

Yoksa bu konuda da milletçe, bu büyük barışı sağlaması için Cavit Çağlar’dan mı rica etsek?..

“AKILLI” OLDUĞUMU İDDİA EDEMEM…

Julia Roberts ve Richard Gere’in başrollerini paylaştığı 1999 yılı yapımı “Kaçak Gelin/Runaway Bride” filmini ekranda her rastlayışımda bir kez daha izlerim.
Mükemmel bir senaryo…
Muhteşem oyunculuk…
Ve…
Harika replikleriyle defalarca izleseniz bıkmayacağınızdan eminim.

*

Şu anda şifreli kanallardan birinde oynuyor…
Ve yine izledim…
Filmin bir yerinde televizyon muhabiri programı kapatırken şöyle bir dua ediyor:
“Allah sizi küçük bir kasabada yaşayacak kadar akıllı kılsın”…

*

“Akıllı” olduğumu iddia edemem…
Ama…
Küçük bir kasabada yaşamaktan çok mutludan eminim…

ACİLEN EĞİTİLMEYE İHTİYAÇLARI VAR…

Bana göre, Türk hâkimlerin ve Türk futbol hakemlerinin en büyük hatası ne biliyor musunuz?..
Söyleyeyim:
İlk yaptıkları hatayı bir başka hata ile düzeltmek…
Hakkını yedikleri bir tarafın hakkını iade edebilmek için diğer tarafın da hakkını yemek…

*

Bu konuda hem hâkimlerimizin ve hem de hakemlerinin acilen eğitilmeye ihtiyaçları var…