Süleyman Özışık'tan Büşra Nur Çalar'a tepki: "Biz, başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettür mücadelesini kaybettik! "
Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, şatafatlı mevlid töreniyle gündem olan Büşra Nur Çalar'a ateş püskürdü. Süleyman Özışık, "Eğer o başörtüsünü takan kadın hayat tarzıyla ve aykırı davranışlarıyla, benim inancıma, benim mukaddesatıma kötü söz ettiriyorsa ben bu noktada duramam. Durmam da...." dedi ve "Biz, başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettür mücadelesini kaybettik" diyen vatandaşa hak verdiğini yazdı.
Instagram fenomeni Büşra Nur Çalar'ın bebeği için yaptığı mevlid etkinliği görüntüleri sosyal medyada bomba etkisi yaratmakla kalmadı, gazeteci- yazarların da gündeminde yer aldı.
Şatafatlı mevlid tartışmalarına Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık'da katıldı..
Süleyman Özışık, "Eğer o başörtüsünü takan kadın hayat tarzıyla ve aykırı davranışlarıyla, benim inancıma, benim mukaddesatıma kötü söz ettiriyorsa ben bu noktada duramam. Durmam da...." dedi ve "Biz, başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettür mücadelesini kaybettik" diyen vatandaşa hak verdiğini yazdı.
Süleyman Özışık, şatafatlı mevlid töreniyle gündem olan Büşra Nur Çalar'ın eleştirilmesine karşı çıkanlara hitaben "Bal gibi karışır, istediğim gibi eleştiririm kardeşim." diyerek cümlesini şu ifadelerle devam ettirdi:
"Çünkü ben, yüz binlerce ve hatta milyonlarca insan gibi, o başörtüsünün kafalara özgürce takılabilmesi için bedel ödemiş biriyim. 28 Şubat döneminde başörtüsü zulmünü protesto ettiğim için işsiz kalmış, katıldığım eylemlerde cop yemiş biriyim."
İşte Süleyman Özışık'ın yazısından bir bölüm:
Günlerdir başörtülü bir kadının bebeğine yaptırdığı lüks etkinliğini konuşuyoruz.
Görüntülere bakıyorum.
Mevlid etkinliği desen değil, doğum günü desen o da değil. Ne olduğu, hangi inancı temsil ettiği belli olmayan bir etkinlik işte.
Anne başörtülü, katılımcılar başörtülü...
Ama annenin başörtüsünün üstünde Marilyn Monroe tarzı bir şapka, başörtülü bir kadında olmaması gereken abartılı bir makyaj.
Lüks, şatafat ve görgüsüzlük iç içe geçmiş. Bir bakıyorsunuz şarkı çalıyor, bir bakıyorsunuz Mevlid okunuyor, dualar okunuyor. Katılımcılar bir alkışlıyor, bir ellerini yüzüne götürüp âmin çekiyor.
Görüntüleri alıp yabancı ülkelerden birkaç kişiye gösterseniz, "Bunlar hangi dine tapıyor ya da nasıl bir eğlence yapıyor anlayamadık" diyecekler.
O derece...
Görüntülerin yayınlanmasının ardından benzer onlarca görüntü videosu daha düştü internete. Başörtülü kadınların ultra lüks mekânları kapatıp çılgınca eğlendiği, şarkılar türküler eşliğinde hoplayıp zıpladığı görüntüler...
Belli ki o gecelere katılan başörtülü başka kadınlardan biri sızdırmış görüntüleri. "Biz de eğlenceden anlarız" diyerek herhâlde...
Bazı gazete yazarları bu görüntülerin eleştirilmesi üzerine duyar kasıp, "Bırakın herkes dilediği gibi giyinsin, dilediği gibi yaşasın" yorumları yapıyor, eleştiri sahiplerine bağnaz muamelesi yapıyor.
Kusuruma bakmayın ama ben bu konuda bağnaz olanların arasında yerimi alacağım. Bu nedenle, mesele başörtülüler olunca, "Bırakın herkes dilediği gibi giyinsin, dilediği gibi yaşasın. Size ne? Karışma hakkını nereden buluyorsunuz" sözüne de katılmıyorum.
Ne münasebet?
Bal gibi karışır, istediğim gibi eleştiririm kardeşim.
Çünkü ben, yüz binlerce ve hatta milyonlarca insan gibi, o başörtüsünün kafalara özgürce takılabilmesi için bedel ödemiş biriyim. 28 Şubat döneminde başörtüsü zulmünü protesto ettiğim için işsiz kalmış, katıldığım eylemlerde cop yemiş biriyim.
Çünkü o başörtüsü benim inancımın simgelerinden biridir. Süs olsun diye, kafalara takılan bir aksesuar değildir. Eğer o başörtüsünü takan kadın hayat tarzıyla ve aykırı davranışlarıyla, benim inancıma, benim mukaddesatıma kötü söz ettiriyorsa ben bu noktada duramam.
Durmam da...
Kimin söylediğini bilmiyorum ama çok güzel bir söz duymuştum başörtüsüyle ilgili. "Biz, başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettür mücadelesini kaybettik" demişti vatandaşın biri...
Haksız mı bunu söyleyen kişi?
Etrafınıza bir bakar mısınız?