ANALİZ

Şu Brzezinski’yi assak mı kessek mi n'apsak?..

Bugüne kadar Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin “Esad gitsin” ya da “Esad gidecek” demekten başka; bunun nasıl yapılacağına ilişkin tek bir açıklamalarını okudunuz mu?..

Şu Brzezinski’yi assak mı kessek mi n'apsak?..

ADNAN BERK OKAN

 ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski’nin Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel ile yaptığı söyleşiyi okudunuz mu?..
Okumadıysanız lütfen hemen ve okuyun…

Brzezinski’nin “Türkiye’nin önündeki en önemli meselenin modern toplumla, İslamiyet arasındaki dengeyi tutturmaktır” deyişi tabii ki bizde iki tarafın da itirazıyla karşılanacaktır…
Çünkü…
Cumhuriyetçi Kemalistler  modernlikle İslâmiyet’in bağdaşamayacağına inanıyorlar; 
İslâmcılar ise (mütedeyyin Müslümanlar değil, İslâmcılar)modernliği dinsizlik olarak tanımlıyorlar…
Cumhuriyetçi Kemalistlere göre modernlik; “içki içmek, mini etek giymek, eşcinselliği tercih etmek, v.s.”...
Aynı Cumhuriyetçi Kemalistler özelleştirmeden nefret eder, konvertibilitenin kapitülasyon olduğunu düşünürken “ekonomi yobazı” olduklarının farkında bile değildirler.
İslâmcılar ise bir erkekle bir kadının el ele tutuşmasının, masum birer öpücükle karşılıklı olarak birbirlerini taltif etmelerinin “modernlik”olduğunu sanırlar…
Ve…
O sevimli davranışta bulunanların “dinsiz, ahlâksız” olduğunu iddia edecek kadar gözü kararmış din yobazlarıdır…

Hâsılı…
İki taraf da modernliği yanlış algılıyor…
İki taraf da abarttıklarının ya farkında değil ya da farkında ama işlerine öyle geldiği için karşılıklı olarak birbirlerini anlamak istemiyorlar…
İki taraf da sahada oynadığı futbolun ne menem bir şey olduğunu anlayamadığı halde kendisinin harikalar yarattığını zanneden kibirli yıldız futbolcular gibi…
Oysa Brzezinski usta bir futbol adamı ve maçı tribünden, çıplak gözle ve sahip olduğu büyük bilgi birikimi ve deneyimleriyle izliyor…
Kimin futbolun gereklerini yerine getirdiğini, kimin fanteziyi futbol zannettiğini veya kimin beygir gibi koşunca çok iyi futbol oynamış olacağına inandığını görüyor…

Eğer siz de benim gibi kavramlara hiç değer vermeden önüne gelen kelimeyi (kavramı) dilediği gibi kullananlara öfkelenenlerdenseniz, nasıl da haklı olduğunuzu bir kez daha anlayıp keyifleneceksiniz…

Bakınız Brzezinski ne diyor:
“Ben ABD’nin Suriye konusundaki tepkilerini eleştirdim. Dikkat edin tepki diyorum, politika değil”.

Ey güzel dostlar!..
Erdoğan – Davutoğlu ikilisi de ta en başından beri aynı şeyi yapmıyor mu?...
Yani tek yaptıkları “Esad’a tepki koymak” değil mi?..
Bu ikisi bir konuda “tepki” koymayı “politika yapmak” zannetmiyorlar mı?..

Oysa;
bir insanın “aaa ama bu güneş de çok oldu artık… Sürekli doğudan doğuyor, oysa batıdan doğmalı” diye söylenmesi güneşe tepkidir…
Güneşin doğudan doğuşuna itiraz etmek yerine neden batıdan doğması ve bunun nasıl olması gerektiğine ilişkin stratejilerinin olması ise “politika”
Bugüne kadar Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin “Esad gitsin” ya da “Esad gidecek” demekten başka; bunun nasıl yapılacağına ilişkin tek bir açıklamalarını okudunuz mu?..
Ya da kendilerinden duydunuz mu?..
Tabii ki ne okudunuz ne duydunuz çünkü bu ikilinin Suriye konusunda bir politikaları yok…

Sadece ikisinin değil;
ikiliye destek verenlerin de o konuda söyleyecek bir şeyleri yok.. .
Peki…
Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin her açıklamasına Ahfeş’in keçisi gibi kafa sallayanların Esad’ın nasıl düşürüleceği konusunda bir politikaları yok da;
“Esad kalsın” diyenlerin var mı?..
Yoooo…
Onlar da Erdoğan – Davutoğlu ikilisine tepki koymak için Esad’dan yana tavır alıyorlar…
Siyaseti “tepki koymak, öyle algılamak” olarak tanımlayanların etkin olduğu bir politika ve medya dünyasıyla şu bulunduğumuz yer bile çok büyük şanstır bizler için…
Allah beterinden korusun…
Amin…

ÇOK OKUNANLAR