MEDYA KÖŞESİ

Siz misiniz Ardıç Kuşu'nu bu kadar kızdıran?

"Mustafa Sarıgül'den çok korkuyorum" falan diyerek, partili arkadaşını yumruklama başarısı(!) gösteren Sarıgül ile kafa buluyordu...

Siz misiniz Ardıç Kuşu'nu bu kadar kızdıran?
Çok kızmış çookkk...
Acaba Viyana seyahati bitti de ülkesine mi döndü Ardıç?..
"Belâlılar Kenti" İstanbul mu bozdu asabını?..
Yoksa bu kadar gün bekler miydi bu öfke selini boşaltmayı üstlerine üstlerine...
Efendim...
Engin Ardıç malumunuz, Viyana'da "kebap" yapıyordu günlerdir...
Keyfi de pek yerindeydi...
"Mustafa Sarıgül'den çok korkuyorum" falan diyerek, partili arkadaşını yumruklama başarısı(!) gösteren Sarıgül ile kafa buluyordu...
GAZETECİLER.COM da tuttu Onun bu itirafını(!) manşete çekti...
Vay efendim vay!..
Siz misiniz başkası ile kafa bularak kebap yapan Ardıç Kuşu ile kafa bulan!..
Bir çaktı ki...
Sesi Caddebostan'dan gelir...
Nasıl mı?..
Okuyalım:
 
 
Serseriliği bırakırsanız, ben de itişmeyi bırakırım. Ciddi olacaksanız, ben de olurum.
Çamur atıp kaçmayacaksanız, ben de dik dururum. Adam olacaksanız, ben de efendilik ederim.
Ama adam olacaksınız, "cüdam" değil...
"Atatürk'e ve cumhuriyete en ağır hakaretler..." diyorsanız, örnek vereceksiniz, kanıt göstereceksiniz.
"İspat müddeiye aittir" eğer azıcık da olsa hukuk biliyorsanız... Suçluyorsanız, kanıtlayacaksınız. "Havaya sallıyorsanız", okuyucunun sandığınız kadar ahmak olmadığını da bilmelisiniz.
Nitekim savcılar da ahmak olmadıkları için, hiç kovuşturmadılar... Çamurunuz dilinize bulaştı. Ancak kendi müşterinizin düşüncesiz, okuduğunu anlamaktan aciz kesimini hoş tutmaya yaradı. Yaptığınız "sayın muhbir vatandaşlık" sökmedi. Ayıbı da yakanıza yapıştı kaldı.
Ama kaçak güreşmek yok bundan böyle... "Milyonların nefretini kazandı" diyorsanız, kaç milyon olduğunu söylemeniz gerekir. Nasıl saydığınızı da...
Sizin tuttuğunuz partiyi tutmayanın mutlaka vatan haini "olmayabileceğini" de unutmadan!
Adam olacaksanız, "Sarıgül'den korkuyor" gibi düşük zekâ ürünü çamurları bir yana bırakacaksınız, örneğin...
Madem onun avukatlığına soyundunuz, ondan ses çıkmıyor, siz cevap verin. Adam gibi ama.
Mustafa Sarıgül'e birkaç soru sordum. "Samimi" olarak sorduğumu da açık seçik belirttim. Yanıt yerine "istihza ve iftirayla" karşılaştım, genellikle başıma geldiği gibi.
Yaptığınıza "gazetecilik" diyorsanız, bana uymaz.
Yeniden samimi olarak soruyorum, öğrenmek istiyorum: Sayın Sarıgül, neyi nasıl değiştirecek?
 
Burada duralım biz de Büyüka ve Toroğlu gibi...
El hak Ardıç kuşu doğru soru soruyor?..
Yahu Bu Sarıgül nam kabadayılar kralı tutun ki Başbakan oldu?..
Ne yapacak?..
Kürt sorununu çözecekmiş?..
İyi de Bay sarıgül!..
Senden kaynaklanacak devasa sorunları kim çözecek?..
Çözüm üreten Başbakan için Başbakan'ın bizzat yaratacağı sorunları çözen bambaşka bir hükümet daha mı kuracak bu millet yani?..
Tövbe, tövbe...
 
“Oynat Uğur” deyip Ardıç Kuşu'ndan devam edelim:
 
Bilelim de belki hoşumuza gidecek, aklımıza yatacak yahu!
"Değişim" kelimesi dilinden düşmüyor ama neyi nasıl değiştireceğini hiç söylemiyor.
Bunu sorgulamak, hepimizden önce kendi yandaşlarına düşmez miydi? Somut olarak bilgi istemek, hakkımızdan önce, görevimiz değil midir?
Kürt meselesine bulduğu çözüm de "iktidara gelince parti başkanlarını toplayıp görüşmek"...
Ciddiye alınacak bir yanı varsa, alalım.
Yoksa, azıcık dalgamızı geçeriz... İşimiz bu!
 
Ve...
Ardıç belki de yazarlık hayatının en büyük doğrularını sıralamaya başlıyor...
Biz de inanıyoruz zira, "geme alınacak adam değildir" deeee...
Ah şu küfrü de olmasa tadından yenmeyecek...
Bir denese...
Belki küfürsüz de yazabilir çünkü yeni fikirler üretebilecek kadar zeki, çevik ve ahlâklı...
Engin Ardıç'ın makalesini nasıl bitirdiğini de
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar