ANALİZ

Sırrı Sakık'ın oğlunun ölümü ve sosyal medya

Sırrı Sakık’a kızıp onun siyasi tavır ve düşüncelerinden hoşlanmayanların, oğlunun ölümü üzerinden intikam almaları....

Sırrı Sakık'ın oğlunun ölümü ve sosyal medya

ADNAN BERK OKAN

 

Geçenlerde HaberTürk ekranlarında “Irkçılık” masaya yatırıldı…

Ne kadar “vahşi” ve insanlık dışı olduğu yakın tarihimizden de örnekler verilerek anlatıldı…

Prof. Beril Dedeoğlu geri kalmışlığın İslâm’ın değil İslâm ülkelerini yönetenlerin ayıbı olduğunu çünkü geri kalmışlığa din veya ırkların değil, zihniyetin sebep olduğunu savundu…

Irkçılık ve geri kalmışlığa sebep olan zihniyeti görmek için tarihe değil, günümüz Türkiye’sine bakmanın “yeterli” olduğunu düşünüyorum…

Hem ırkçılığın, hem dinciliğin ve hem de mezhepçilikle birlikte “Dinsizliğe Dayalı Kökten Laisizm”in kendileri gibi olmayanlara karşı takındıkları tavır yüreğimi yakıyor...

Tarihte atalarımızın karşılıklı yaptıkları savaşları bugün de sürdürme hevesleri içimi burkuyor; tiksiniyorum…

Ülkemizde bireyin özgürlüğü için mücadele verileceğine; “ırkçılık” ön plâna çıkarılıyor…

Güneydoğu’da veya başka bölgelerde ekonomik veya siyasal özgürlükleri kısıtlanmış milyonlarca “yurttaş” olduğu bir gerçek…

Ama bugüne kadar bu acı çeken, fukara ve siyasi baskı altında yaşayan insanlar için “bireysel taleplerde bulunan” olduğunu görmedim…

Sadece ve sadece “Kürtlere özgürlük, Kürtlere refah!” gibi “ırkçı” temelli talepler ve o “ırkçı” temelli taleplere dayalı vahşi bir terör var…

 

Ve…

 

Yurttaşların büyükçe bir bölümü de bu “ırkçı” temelli taleplere karşı çıkarken bir başka “ırkçı temelli itiraz”lara sığınıyorlar: Türkçülük…

Sözü önce Sırrı Sakık’ın ölen oğluna ve o ölüm üzerine sosyal medyada “Türk ırkçısı” kimi barbarların yaptıkları “çirkin, iğrenç, insanlık dışı” yorumlara getirip sonra da “milli bayram” adı altında Yunan halkına karşı yapılan nefrete dayalı kışkırtmalara geçeceğim…

“Evlât acısı hiçbir acıya benzemez” derdi on dört yaşındaki amcamı kaybeden rahmetli babaanneciğim…

Sırrı Sakık’ın oğlunun hem ellerinin arasından kayarak ölüme gittiğini okuyunca dudaklarımdan gayrı ihtiyari:

“Evlât acısı hiçbir acıya benzemez” cümlesi döküldü...

Hem de birkaç kere…

Daha sonra da o ölümün üzerinde tepişen, halay çeken magandaların sosyal paylaşım sitelerindeki hırıltılarına baktım; midem bulandı…

 

Neden böyle?..

 

Niçin ölüm üzerinden intikam almayı, ölüm üzerinden sevinmeyi tercih ediyor bu insanlar?..

Çünkü…

Medyada (iki tarafta da) bu düşmanlıklardan beslenenler var…

Çünkü Medyada (iki tarafta da) bu düşmanlıklar biterse kendilerine olan ihtiyacın da biteceğine inananlar var…

“Kürt Irkçılığı” adı altında fukara bölge insanlarını istismar ederek silâh ve uyuşturucu işinden milyarlarca dolar kazanan gözü dünya malına doymayan arsızlar, yüzsüzler bir yanda;

“Türk milliyetçiliği” adı altında ama aslında “Türk ırkçılığı” yaparak savaşı körükleyen ve yine milyarlarca dolar uyuşturucu ve silâh geliri elde edenler diğer tarafta…

Ve…

Her iki tarafın da beslediği medya yüzsüzleri, medya arsızları…

Evet evet ne yazık ki sadece Güneydoğu bölgesi ve terörle ilgili değil…

Bu ülke medyasında halen Kurtuluş Savaşı ticareti yaparak servet sahibi olanlar var…

 

Örnek mi?..

 

30 ve 31 Ağustos 2012 tarihli kimi gazeteler.

Bunlar sözüm ona siyasal iktidara muhalefet etmek amacındaydılar…

"Atatürk düşmanı" olarak suçlayacaklar, iktidar partisine oy veren ama aynı zamanda Atatürk ilke ve inkılâplarına da bağlı milyonlarca seçmeni iktidar partisinden soğutacaklar...

İşte bunun için; artık bütün gelişmiş demokrasilerde “hamasetten uzak” kutlanan milli bayramların “kaldırılmak üzere” olduğu yalanını haber yapmışlar, aynı yalan haberden yola çıkarak “iğrenç bir Yunanistan düşmanlığı” körüklemişlerdi...

O günkü haberleri ve sözde “Zafer Bayramı kutlamaları” adı altında “Yunanistan düşmanlığı” yapan köşe yazarlarını okuyan delikanlıların Yunanlıları sevmesi mümkün mü?..

O günkü haberleri ve kimi köşe yazarlarını okuyan delikanlıların Yunanlılardan nefret etmemelerine imkân var mı?..

Efendiler;

Gelişmiş ülkeler milli bayramlarını niçin daha büyük bir olgunlukla kutluyorlar biliyor musunuz?..

 

Çünkü...

 

Milli bayramlar; geçmişten kaynaklanan kini, nefreti, öfkeyi tetikleyip “ölüm” haline dönüştürüyor…

Daha çok kin,

daha çok nefret,

daha çok öfke,

daha çok kan üretmekten başka hiçbir işe yaramıyor...

Ama dedim ya...

İçimizde öyleleri var ki halen;

savaşı barışa,

intikamı sevgiye,

nefreti, saygıya tercih ediyorlar...

“Barış, herkesle barış!” diyenlere azgınca saldırıyor; “hayır!” diyorlar;

“daha çok kan, daha çok kin, daha çok nefret!”...

 

Ama...

 

İntikam almak istedikleri, dedelerini denize dökmekle gurur duydukları halkın bankasından milyonlarca reklâm parasını kapmaktan da utanmıyorlar...

Evet…

Okurlarını Yunanlılara ve Yunanistan’a düşman etmek için adeta özel bir çaba gösteren o sözünü ettiğim gazetelerden birinde bir Yunan milli bankası olan Finansbank’ın tam sayfa ilânı vardı...

Olmasın mı?..

Elbette olsun…

Olsun ama düşmanlık olmasın…

Kin tohumları yeşertilmesin…

Nefret aşılanmasın…

Yani;

İki ülke de birbirinden banka da alsın, evlilik de yapsın; turizmin en kralının keyfini karşılıklı yaşasın...

Ama…

Bir milli bayram gününde iki ülkede de,

“sizin dedelerinizi denize döktük, kanınızı, canınızı aldık” diye böbürlenen gazeteler ve yazarlar olmasın…

 

Son

 

Yazımı yine Sırrı Sakık’ın oğlunun ölümüyle bağlayayım:

Sırrı Sakık’a kızıp onun siyasi tavır ve düşüncelerinden hoşlanmayanların, oğlunun ölümü üzerinden intikam almaları ne kadar iğrenç bir vahşetse;

dedelerimizin savaştığı o eski meydanlarda toprağa gömülü kanları yerinden çıkartıp yeşertmek ve AB tam üyesi olduğunda aramızdaki sınırları bile kaldıracağımız Yunanistan’ın üzerine boca etmek bir o kadar iğrenç bir vahşettir…

 

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR