'Şimdi rağbet zengin ile güzele'
Yıllar önce Sezar’ı bıçaklayarak öldürmüştüm ama tarih benden bahsedip ünüme ün katmasın diye zavallı Brütüs’e yıkmıştı suçu…
Son yaptığım analizin başlığı içinde “Bilgi” geçiyordu, okunma rekoru kırdı…
Ama tersine…
“En az okunma” rekoruydu bu…
Neden?..
Çünkü işimiz yok “gerçek bilgi” ile…
Çünkü “dedikodu” istiyoruz…
Çünkü “özel hayatları” merak ediyoruz…
Çünkü “kavga” bize keyif veriyor…
“Yanlış” mı?..
Değil?..
Peki, “yalan” mı?..
O da değil…
Yanlış değil çünkü bilgi bizi eğlendirmiyor…
Onu kullanacak bir yerimiz de yok…
Hem zaten şu “google” mudur nedir çıktığından beri en kolay ulaşılan şey “bilgi”…
Eeeee…
Ne yapacağız gerçek bilgiyi?..
Hoş…
Google da birçok konuda yalan yanlış bilgiler veriyor ama olsun…
Mehmet Y. Yılmaz haftalardır, köşesinde yayımladığı bir dörtlüğün sahibini arıyor…
“Özdemir Asaf" diyen de varmış, Can Yücel olduğunu söyleyen de…
Ömer Hayyam’a kadar uzatan olmuş…
Yine de kime ait olduğunu öğrenememiş Yılmaz…
Keşke yakın dostu, ağabeyi Hıncal Uluç’a sorsaydı…
O da bilemezse Fatih Altaylı “garanti” bilirdi…
Şaka bir yana günümüz dünyasında “Bilgi” işte böyle bir şey…
Bazı dandik web sözlüklere bakıp doğru bilgilere ulaştıklarını zannedenler bile var…
Birisi o sitelere girip “Adnan Berk Okan: Kennedy’yi öldüren adam” diye yazsa inanan milyonları bulur…
Hâlbuki ben yıllar önce Sezar’ı bıçaklayarak öldürmüştüm ama tarih benden bahsedip ünüme ün katmasın diye zavallı Brütüs’e yıkmıştı suçu…
B. Ahmet Yavuz da benzerini yaşadı…
Halkın istediği bilgiyi veren analizleri 100 bine yakın okuyucu tarafından tıklanırken, kendisinin kim olmadığını anlatan, başlığında bir çekicilik de bulunmayan analizinin ziyaretçisi pek olmadı nedense…
Demek ki “gerçek bilgi” ile pek fazla ilgilenmediğimiz iddiası “yanlış” da değil…
Şöyle söyleyeyim…
Siz şimdiye kadar “entelektüel” makaleler yazan Erdal Şafak ve Mehmet Barlas’ın “En çok” okunan sıralamasında yer aldığını gördünüz mü?...
Görmediniz…
Görebileceğinizi de sanmıyorum…
“Eh… Onlar da sanatçılardan birinin başına gelen ve kendisinin de tanık oldukları bir olayı anlatır okunma rekoru kırarlar” demeyin lütfen…
Meselâ Barlas kimi yazacak?..
Münir Nurettin Selçuk’u mu?..
“Efendim?... Serdar Ortaç’ı ya da Seda Sayan’ı mı yazsın?”…
Eh işte orasını bilmem…
Orası, Barlas’ın bileceği iş…
Barlas okunmak için kime çakar bilmem ama meselâ Erdal Şafak bir gün, küfürler savurarak Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın kaç kocadan dul kalıp, kaç kocaya gittiğinden veya ne bileyim Deniz Baykal’ın dallamalıklarından (!) söz etse…
Okunma rekorunu öyle bir rakamla kırar ki Engin Ardıç bir daha yazmaya utanır!...
Başka bir örnek daha…
Ahmet Altan, Pazar günü öyle bir yazı yazmıştı ki, tadını alabilmek için kim bilir kaç kez okudum…
Ama sanırım aynı yazısı, askerlere hakaretler yağdırdığı makaleleri kadar asla okunmamıştır…
Sevgili B. Ahmet Yavuz…
Sen de, ben de, bizler de içimizden gelenleri değil, medya leşkerlerinin (“sıfat” Selâhattin Duman’dan alıntıdır) dalaşmalarını, didişmelerini, güreşmelerini, yalanlarını, dolanlarını, yatlarını, katlarını, aşklarını, meşklerini (ille de fasıllarını) yazmaya devam edeceğiz…
“Şimdi rağbet zengin ile güzele” diyen Türküdeki gibi…
Şimdi rağbet, çakana, çakala, soyana, sövene vs…
Adnan Berk Okan
20.07.2009