KİTAPLIK

'Şifacı'nın hikayesi bir rüya ile başladı'

Yazar Alev İnan, bu defa mitolojisini kendi yarattığı ‘Şifacı’ adlı fantastik türdeki romanıyla okurlarına -sıradışı bir merhaba- demeye hazırlanıyor!...

'Şifacı'nın hikayesi bir rüya ile başladı'
GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK - Çocukluğundan itibaren İspanya'da yaşamını sürdüren daha sonrasında ise üniversite hayatını Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde tamamlayarak yurtdışında "İletişim" üzerine master yapan Alev İnan, bu dalda kendisini yetiştirdi.

Daha önce kaleme aldığı "Sandığımdaki Tanrılar" ve "Anne Işıkları Açık Bırak" adlı iki öykü kitabı ve "Mucize" adında romanın da yazarı olan İnan, Türkiye'de az sayıdaki kadın fantastik roman yazarlarından birisi olarak kabul ediliyor.

Gazeteci ve yazar Metin Soylu, Alev İnan ile özel hayatı ve kendi mitolojisini yarattığı sürükleyici yeni fantastik romanı "ŞİFACI" üzerine konuştu.

Truva yayınları aracılığıyla tüm seçkin kitapevlerinin raflarında yerini alan "Şifacı" adlı kitabına ilişkin çok özel sırlarını paylaşan yazar İnan "Rüyamda bir şifacıydım, iyi etme gücünün sonsuz olasılıklarına sahiptim ama başka bir dünyada, eski bir dünyada..." diyor.

-Fantastik edebiyata yönelmenizde en büyük etken nedir?
Alev İnan: Çocukluğumu yurtdışında geçirdim ve katı İngiliz disipliniyle öğrenim gördüğüm okulun bir vazgeçilmesi vardı ki o da Çarşamba öğleden sonraları 'Kitap Zamanı' diye adlandırdıkları bir araydı. Öğretmenimizin teatral bir havayla okuduğu ve 'My Preciousssssss' ( Kıymetlimissss..) diye fısıldadığı o anı hiç unutmam; fantastik romanla tanışmam ilk 'The Hobbit:'le oldu. Daha sonraları Yunan, Mısır ve Nordik mitolojiden örneklerle bezenen o Çarşambalar çocukluğumdan itibaren yaşadığım dünyanın ruhuma birkaç dikiş az geldiğini, gerek çevrem, gerek bedenimin ruhuma görünmez bir pranga oluşturduğunu fark ettim. Zaten içe dönük bir çocuktum ve fantastik edebiyatın bana sunduğu en önemli şey gerçek diye algıladığım yaşantımdaki eksiklikleri, hayal kırıklıklarını ve tekdüzeliği beynimin sınır tanımazlığıyla tamamlayıp onarabilmemdi. O andan itibaren kahramanlıklar, canavarlar, ruhlar, cadılar, warloklar ve daha niceleriyle dolu hikâyeler yazmaya başladım. Her hikâyeyle birey olarak biraz daha özgürleştim. Her cadı, canavar içimdeki kötüyü, her peri içimdeki merhameti, her mitolojik kahraman içimdeki cesur'u sakınmadan, korkusuzca çıkarmama vesile oldu. Bilinenin aksine fantastik edebiyat bireyin iyi ya da kötü tüm katmanlarını rahatça açabildiği eşsiz alanlardan biridir, her ne kadar siyah ve beyaz gözükse de fantastik edebiyat yazarın veya okurun çözümleyemediklerini en basit yolda aydınlığa kavuşturur.

Deneme-Kitabınız hangi noktalarda diğer benzer fantastik romanlardan ayrışıyor?
Alev İnan: ŞİFACI fantastik romanın neredeyse tüm özelliklerini barındırıyor olmasına rağmen bazı noktalarda ayrılıyor. Çoğu fantastik romanlarının aksine, kitaptaki tüm kahramanlar, gerek kendi içlerindeki çekişmeler, gerek birbirleriyle olan ilişkileri ve gerek tarihleri ve kavimsel tabiatlarının günümüz yaşantısının içinde yarattığı karmaşadan dolayı derinlikli karakterlerdir. Çoğu fantastik romanda görülen siyah-beyaz, salt iyi ya da kötü karakterlere yer vermeden sadece büyülü ve mistik olay kurgusuyla değil, karakterlerin karmaşık yapılarıyla da okuyucunun dünyasında empati ya da özdeşleşmeye açık zengin bir alan yaratmaya çalıştım.

Bunun yanı sıra fantastik romanın olmazsa olmazlarından sihirli yetenekler, büyüler ve olağanüstü güçleri cömertçe kullanarak kolaycılığa kaçmak istemedim her yeteneği belli kurallar ve koşullar doğrultusunda şekillendirdim ki okuyucuyu fantastik bir gerçeklik duygusundan yoksun bırakmayayım. Kadim Dünya'nın da bir matematiği var. Ama şu da bir gerçek ki kitapta fantastiğe öz ne ararsanız var; aksiyon sahneleri, dünya dışı yaratıkları, mistik, büyülü bir atmosfer, doğaüstü güçler.

ŞANSLI İNSANLARI SEVMEM

-ŞİFACI adlı eserinizi ne kadar süre içerisinde ve nasıl bir ruh haliyle kaleme aldınız?

Alev İnan: ŞİFACI serüvenim gördüğüm bir rüyayla başladı, senaryosu, atmosferi ve karakterleri oturmuş, rüyaların aksine mantığı ve olay örgüsü mevcut, sağlam bir hikâyeyi barındıran o ender düşlerden biri, rüyamda bir şifacıydım, iyi etme gücünün sonsuz olasılıklarına sahiptim ama başka bir dünyada, eski bir dünyada... Meltem'e (kardeşi gazeteci, yazar Meltem İnan) anlattım, o koca gözleri fal taşı gibi açıldı ve her zamanki çözümcü ve pratik halleriyle "Alev hemen yazıyorsun!" dedi. Bu kitapta onun emeği çoktur.

-ŞİFACI'da "Şans" temasını ağırlıklı bir şekilde işlemişsiniz, Neden?
Alev İnan: Ben Şansa çok inanırım ve bildim bileli şanslı insanları sevmem. Bence Şans emeğin, inancın, aklın ve zekânın baş düşmanıdır. Hepsini bertaraf edip, vasatın müttefiki olmaya karar verdiği an yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz, oturur seyredersiniz; ruhsal ataletin kaynağıdır şans ve adalet kavramını allak bullak eden tek unsurdur. Daha önce söylediğim gibi çözümleyemediklerimden yazarak kurtuluyorum, sanırım Şifacı'da bu konunun üzerine giderek Şans kavramıyla ilgili tüm hesaplaşmalarımı tamamladım ya da öyle sanıyorum ama yine de şanslı insanları sevmem. Tıpkı kitabımda olduğu gibi riskli bir karar almadan evvel kendi kendime sorarım "Bugün ne kadar şanslısın Alev" diye... Kendime güvenemediğim konu şansımdır, kompleksimdir, 'Şansını kendin yaratırsın' sözüne de hiç itibar etmem; Şans sebepsiz ve bağımsızca işini görür, her ne kadar Yeni Çağ kişisel gelişim kakofonisi aksini iddia etse de inanın bana oralarda bir yerde ne yaptığını bilmeyen, sarhoş bir mevcudiyet Şans.

-Kitabınız zengin bir mitolojiye ev sahipliği yapıyor ve bir de Kadim Dünya'ya özgün bir dil yaratmışsınız, yazıtlar, bilmeceler, şarkılar, ninniler, büyüler...
Alev İnan: Doğru, kitapta zengin bir mitolojik yapı yaratmaya çalıştım. Kadim Dünya'nın her dört kavmine ait efsaneleri, mitleri, tarihi geçmişleri, gelenekleri, dine ve yasama bakış açıları ayrıntılı bir şekilde sunulduğundan, okuyucuda "Acaba ben hangi kavimden olurdum?" sorusunu uyandıracak bir gerçeklik yaratıyor. Ama en çok üzerinde durduğum nokta Kadim Dünyalıları bahşedilmiş büyülü yetenekleri, kişisel ve kültürel özellikleriyle günümüz dünyasına nasıl asimile oldukları, insanoğullarına nasıl uyum sağladıkları ya da sağlayamadıkları, çarpık yenidünya yapılanmasını ele alarak gözler önüne sermekti.

Kadim Dünya'nın antik diline gelince, o öylesine oldu, kavimlerin kültürel geçmişini biraz daha pekiştirmek istedim ama tercümeleri var, merak etmeyin.

Deneme-ŞİFACI fantastik bir roman, peki hiç mi konusu itibariyle bir gerçeklik payı yok mu?
Alev İnan:
Kitap baştan aşağı yaşadığımız dünyanın gerek tarihsel, politik, toplumsal gerçeklerinden esinlendiği gibi yer yer benim gerçeklerimden de ipuçları taşıyor. ŞİFACI hayatın her katmanına ve evrene dair kendi kendime sorduğum ve çözümleyemediğim tüm sorulara bir cevap arama niteliğinde aslında, ama dolaylı, fantastik bir yoldan, başta olmak üzere de bireysel bir meseleme eğiliyorum; Şansla ilgili alıp veremediğim nedir?

"BEN BU KİTABIN 109. SAYFASINDAYIM"

-Bu fantastik roman gerçek olsaydı. Siz bu kitabın hangi sayfasında olmak isterdiniz?
Alev İnan:
Ben bu kitabın 109'uncu sayfasının son paragrafında olmak isterdim.

-Kitabın bir başka özelliği daha dikkatimi çekti ve eminim fantastik edebiyat okurunun da ilgisini çekecektir; zamanımızda fazlasıyla tüketilmiş vampirizm, falcılık, medyumluk ve şifacılığın kökenine ve gerçekliğine yeni bir yorum getirmişsiniz...
Alev İnan: Evet, örneğin Drakula ve vampir gibi kavramların aslında insanoğlu tarafından ne kadar çarpıtıldığını, esasının kavimlerden birine dayandığı 'gerçekliğini' savunmakla kalmayıp, modern dünyanın mitlerine bambaşka bir yorum getirmeyi amaçladım böylece. Aslında eskiyip yıpratılan bazı mitleri sil baştan yeni bir soluk kazandırmak istedim. Drakula'nın ayaklar altına alınmasından rahatsızım.

-Biraz modern insandan da rahatsızsınız galiba, kitabınızda onlardan insanoğlu diye bahsediyorsunuz ve Kadim Dünyalıları o kategorinin dışında bırakıyorsunuz.
Alev İnan: Kadim Dünyalılardan 'varlık' diye söz ediyorum böylece diğer varlıklardan ayırmıyorum (hayvan, ağaç vs). Burada az çok insanoğlunun (ki Kadim Dünyalılardan çok sonra yaratılmışlar) büyüklük illüzyonuna atıfta bulunuyorum, yarattığı bu illüzyonla doğayla arasına koyduğu mesafeye, kendini tüm evrenden ayrıştırdığı ve tüm olan bitenin kendiyle ilgili olduğu yanılgısının altını çiziyorum. İnsanoğlunun bu dayanaksız kibrine rağmen bireysel arayışında ne kadar zavallı duruma düştüğünü aslında arada derede kalmaktan başka hiçbir yol kat edemediğine değiniyorum, bu yüzden de modern zamanlarda Kadim Dünyalıların maşaları olmaktan öteye gidemiyorlar.

-Kitabınızda ŞİFACI'nın kadim dünyasından günümüze kadar uzanan dört kavimle okuyucuları buluşturdunuz. Peki, siz kendinizi hangi kavimden hissediyorsunuz?
Alev İnan:
Her kavim aslında değişik dönemlere ait değişik dünya kültürleri, tarihleri ve zaman zaman sosyal yapılarından etkilenmiştir. Örneğin Şifacılar'da (Kuradorlar) Osmanlı'dan çok şey bulabilirsiniz, Kadim Dünya'daki meskenleri Bursa'daki tarihi Cumalıkızık evlerinden esinlenilmiştir.

>Fortuniler (Şanslılar): Yıldızların tek sahibi Fortuniler modern zamanların astrologları, medyumlarıdırlar... İnsanoğulları ise maşaları... Yeteneklerini sapkın bir ideal uğruna kullanıp Şans'ın peşine düşmüşlerdir... Şans'ın mekânı yıldızların işaret ettiği yerdedir ve Fortuni onu bulup çıkarmıştır. Şimdi tek ihtiyaçları Despera'nın sırrını çözmektir...

>Mortagular (Susuzlar): Fortuniler'in soykırımından kurtulan, atalarının öcüyle tutuşan huzursuz ruhlar... Fortuniler'in ezeli düşmanları... Karanlık yetileri ve kanlı alışkanlıklarına modern cağ insanını alet eden ve kendi yararına kullanan Susuzlar... Dünyanın sunduğu tüm nimetlerine aç ve susuz...

>Kuradorlar (Şifacılar): Kadim Dünya'nın şifacıları, yenidünyanın hekimleri... Tüm kavimler arasında en inançlı, tutucu, kuralcı yapıya sahip varlık sever ırk. Tarihleri boyunca tarafsız kalmayı seçtiler... Ama kadim zamanda işlenmiş korkunç bir suça göz yummanın kefaretini ödeme vakti gelmiştir artık...

>Arbolalar (Ağaç Adamlar): Topraktan dünyaya gelmiş Ağaç Adamlar'dır onlar... Fortuniler'in 'yabani' diye hor gördükleri basit varlıklardır. Diğer kavimler ve doğa ana arasındaki köprüdürler... Doğanın dilinden anlar, doğanın dilinden konuşurlar. Yenidünyaya uyum sağlayamamış şehir dışındaki hayatlarını tercih etmişlerdir... Yaklaşan felaketten onlar da kaçamayacaklardır...

Kendimi hangi kavimden hissettiğime gelince ondan önce kesin bildiğim bir şey var o da babamın Arbolalar yani Ağaç Adamlar kavminden geldiğidir, insanoğullarından değildi o, doğa adamıydı. Karmaşık olmayan, düz, hayvanlarla insanlarla olduğundan daha iyi iletişim kuran dışarıdaki adamdı; Gunan'dı o. Bana gelince Şifacılar'dan olsaydım hanemde yaşadığım iki büyük kaybı yaşamazdım ama ne yazık ki insanoğullarındanım; bütün zaaflarım, yanılgılarım ve çaresizliğimle.

-ŞİFACI yalnızca Türkiye'de mi okunacak? Avrupa'da farklı dillere çevrilmesi konusunda bir çalışmanız olacak mı? Veya teklif geldiğinde değerlendirecek misiniz?
Alev İnan:
. Bu konuyu aklıma soktuğunuz için teşekkür ederim... Şifacı görseli zengin bir kitap..

-Peki, fantastik roman yazarı olarak hayatın anlamı size göre gerçeklerle yüzleşmek mi yoksa hayallere dalıp orada mı yaşamak?
Alev İnan: Eskiden olsa gerçeklerle yüzleşmek derdim, o zaman dağları devirecek cesarete sahiptim, gerçeklerle yüzleşecek kadar gücüm olduğu varsayımı ve kibri vardı üstümde, şimdi ise tıpkı Vanilla Sky filminde olduğu gibi beni ideal bir hayal dünyasının içinde uyutun ve hiç uyandırmayın, ama 'Teknik Desteği' sağlam olsun. Filmi seyredenler anlar....

- Yalnız kalmayı sever misiniz? En çok neden?

Alev İnan: Hayal kurmak, kitabımı günlük yaşamın müdahalesi olmadan rahatça yazabilmek için; saatlere bağlı kalmadan, hesap vermeden; hesap verecek yaşı geçtim artık.

- Hayata bakış açınız nasıl? Bardağın dolu tarafından mı bakmak işinize geliyor yoksa boş tarafından mı? Neden?
Alev İnan: Boş tarafından. Hayal kırıklığına uğrama olasılığını azaltıyor. Bir de bardağın masa kenarında kayıp içindekilerle birlikte yere düşüp kırılma olasılığı da var (gülümsüyor) en azından o tarafından bakmıyorum.

KARTAL OLMAYI İSTERDİM

-Sosyal yaşamınızda neler yaparsınız?

Alev İnan: En başta spor, zorlu dönemlerimin üstesinden ne okuyarak ne yazarak ne de entelektüel olarak adlandırılabilecek başka bir uğraşla gelebildim, ter içinde kaldığım günlük spor sayesinde kendime geldim, özellikle açık havada koşuyla karışık yürüme, pilates ve yüzmeyle. Sinemaya fazlasıyla düşkünüm, tiyatroya çok gitmem, kitap okurum ama sanıldığı kadar çok değil. Beni müzik besler, en sevdiğim uğraşım gerek gitarım gerek başka bir enstrüman eşliğinde şarkı söylemek. Bir dahaki sefere dünyaya gelseydim şarkıcı olurdum; piyano eşliğinde solo...

Deneme-Hayatınızın büyük bir bölümü yurt dışında geçti. Yurt dışında mı yoksa Türkiye'de mi yaşamak zor? Neden?
Alev İnan:
Bunları düşünmüyorum artık, orada ya da burada yitirdiklerimiz aynı değil mi?

- Dünyaya İnsan olarak gelmeseydiniz. Tanrı'dan bir hayvan mı yoksa bitki olarak mı gelmeyi isterdiniz?
Alev İnan: Kartal olmayı isterdim, tepeden, uzaktan, acımasız, mağrur, her zaman uçup kaçabilme olasılığıyla...

-Yeni kitap projeleriniz olacak mı?
Alev İnan: Ben hiçbir kitabımı gündeme veya başka etkenlere göre projelendirmediğimden, konular, hikâyeler anlık beliriverirler, o saniye ne yapıyorsam bırakır yazmaya başlarım, ŞİFACI'dan sonra o anı henüz yaşayabilmiş değilim.

ÇOK OKUNANLAR