Sibel Eraslan
Peygamber Efendimiz, “Cehennem ve cehennem ehli, Riyakâr insanlardan rahatsız olacaklardır” demişti…
Peygamber Efendimiz, “Cehennem ve cehennem ehli, Riyakâr insanlardan rahatsız olacaklardır” demişti…
“Nasıl rahatsız olacaklardır?” diye soruldu…
“Onların üzerindeki ateşin sıcaklığından rahatsız olacaktırlar” buyurdu...
Nedir “Riya”?..
Peygamber Efendimize göre “küçük şirktir”…
Nedir “Riya”?..
“Bu iyi işi yapayım da, sevap kazanmış olurum, aynı zamanda milletin de gözüne girerim” demektir….
İşte o riyakârlara Allah şöyle emrediyor:
“Gidin de kimin için ibadet ettiyseniz, karşılığını da ondan alın.”
Demek istemem o ki…
“Dindar” geçinen insanlarımızın medya önünde olanları, medyadan etkilenen diğerlerini “Allah” ile kandırıyor “Riya” yapıyorlar…
Böyle bir giriş yaptıktan sonra “günün kaybedeni” ilân edeceğim Siber Eraslan kardeşim alınmasın…
Ama son günlerde dikkatle izliyorum kendisini…
Ve (Ne yazık ki) Riyaya düşebilecek kadar yaklaşıyor o keskin çizgiye…
Bugünkü Star’da “Türgev'e dokunmak” başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
“Türgev'e dokunmak, okumaya dokunmaktır, okuyan kızlara dokunmaktır.”
İyi ama…
Bir ülkenin başbakanının oğlu, etkin üyelerinden biri olduğu bir vakfın (TÜRGEV) haksız kazanç elde etmesi için belediyeye gidip de imar değişikliği talebinde bulunur mu?..
Ya da şöyle söyleyeyim:
Onun talebi “Başbakan çocuğu” olduğu için geri çevrilebilir mi?..
Görülüyor ki TÜRGEV için istenen imar izni “haksız, yasa dışı”…
O engeli ortadan kaldırmak için Başbakan’ın oğlu bizzat devreye giriyor…
Girdiğini de bizzat Başbakan açıkladı…
Oysa rahmetli Adnan Menderes, “ticaret yapmak istiyorum baba” diyen oğlu (Merhum) Yüksel Menderes’e, “ben başbakan olduğum sürece sen ticaret yapamazsın” demişti…
Hani Sayın Başbakan, rahmetli Menderes kadar hassastı bu konularda?..
Demek istemem o ki…
İste başı örtülü olsun ister açık; bütün kızlarımızın özgürce okumak haklarıdır…
Evet…
Okumalarına dokunmak o kızlara dokunmaktır…
Ama…
Okuyan kızları haksız kazanç ile okutmak doğru mudur?..
Yani…
Ne pahasına olursa olsun, zilletle okumak mıdır değerli olan?..
Yoksa izzetle okumak mı?..
Türkan Saylan da mealen “okumaya dokunmak, okuyan kızlara dokunmaktır” demiyor muydu?..
Merhume sabahın köründe evinden alınıp karakola götürüldüğünde ve hem de kanser gibi en menhus bir hastalıkla boğuşurken, Sibel Araslan’ın neler yazdığını çok merak ediyorum…
Neden mi merak ediyorum?..
Çünkü…
Riyadan kaçınmak aynı konuda aynı tavrı alabilmektir…
Çünkü…
“Merhamet” ve “iyilik” övgü almak için değil Allah için yapılır…
Bir daha hatırlatayım:
Allah (Riyakârlara) şöyle emrediyor:
“Gidin de kimin için ibadet ettiyseniz, karşılığını da ondan alın.”
Belki de gözümden kaçmış, Türkan Saylan’a yapılanlar için de ağır eleştiriler yapmış, “okumaya dokunmak, okuyan kızlara dokunmaktır” falan demiştir…
Ben hatırlamıyorum ama dediyse kendisinden özür dilemeye hazırım…
Ancak bugünkü makalesi kötü…
Hükümeti ve kendisinin de çalıştığı bir vakfın çıkarlarını Yargıdan, hukuktan üstün tutuyor…
Adaleti değil, kendisinin de içinde olduğu bir gurubun çıkarlarını koruyor…
Riyaya sadece bir adım mesafede duruyor yani…
Umarım ahrette, bugün ibadet ettiği, övdüğü, gözlerine girmek istediği kişilerden karşılık istemek zorunda kalmaz…
Ve işte bu nedenle Sibel Eraslan kaybetti…
Allah cümlemizi sadece kendisine “itaat” eden kullarından eylesin…
Amin…