MEDYA KÖŞESİ

Sevilay Yükselir yandı, bitti mahvoldu!..

Sevilay Yükselir, bugünkü makalesine; “Yandım! Bittim! Mahvoldum ben!” diyerek başlıyor.

Sevilay Yükselir yandı, bitti mahvoldu!..
Gazetecilerimiz nedense, kendi ayaklarına basıldığında “çığlık” atmayı biliyorlar…
Oysa aralarında Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda, AB ülkeleri (aday adayları dahil) arasında (Hatta Sırbistan’dan bile sonra) en son sırayı aldığını bilmeyen yok ama...
Hapis cezası yemeden, bu konuda sesini çıkaran da pek yok...
Aralarında Nikaragua, Tanzanya, Kuveyt gibi ülkelerin yer aldığı “kısmen özgür” ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye'de basın özgürlüğü için tek satır yazı yazmamış kişilerin cezayı yedikten sonra ses çıkarmaya da hakları olmasa gerek…
Adnan Berk Okan
GAZETECİLER.COM
Sevilay Yükselir, bugünkü makalesine; “Yandım! Bittim! Mahvoldum ben!” diyerek başlıyor.
Avukatı Banu Yılmaz’ın, "Sana kötü bir haberim var. Ergenekon savcılarından Kasım İlimoğlu davasından ceza aldın ne yazık ki. Mahkeme seni 11.5 ay hapse mahkum etti!" deyişini “şaka” zannettiğini ve "Hah haha ha....11.5 ay mı? Dolu dolu mu şekerim? İndirimi yok mu yani bunun?" diye gevrek gevrek güldüğünü.
Ve avukatının; "Sevilaycığım...Ben şaka yapmıyorum...Gerçekten dolu dolu 11.5 aylık bir hapis cezan var artık!" diyerek kendisini ciddiyete davet edince, önce dilinin tutulduğunu aktarıyor
Şöyle devam ediyor…  
Sonra gözüm karardı... Ve birden Digitürk'ün şu müptelası olduğum film kanalı Moviemax geldi gözümün önüne... Birkaç ay evvel orada izlediğimde inanılmaz etkisinde kaldığım Nothing but the truth adlı film!
Hani şu, Washington D.C'de bir gazetede muhabir olarak çalışan Rachel Armstrong'un CIA ajanını deşifre ettiği için yaşadığı korkunç dram! Film, şerit gibi geçti gözümün önünden... Rachel'in yaptığı haberin kaynağını açıklamadığı için hapsi boylaması ve sonrası... Gardiyanların muamelesi falan derken, aklıma birden 8 yaşındaki oğlunun onu cezaevinde ziyaretinde, "Anne sen neden buradasın?" dediği sahne geldi. İşte o an kendimden geçtim ve "Aman Allah'ım bu korkunç bir durum" deyiverdim Banu'ya...
Beni teskin etmek için, "Korkacak bir durum yok!" falan dese de ben kendi filmimi kurgulamaya devam ettim yutkuna yutkuna...
"Yok Banu" dedim. "Bak benim oğlan onunkinden daha büyük! Tam 13 yaşında! Yani daha aklı başında! Bir de çok muhalif bir tiptir. Kesin diyecek ki; 'Yaptığını beğendin mi kadın? Bak mahvettin ailemizi!"
Ne saçmaladığımı tam olarak anlayamadığı için haklı olarak sordu; "Kimin oğlu? Ne oğlu? Neden bahsediyorsun sen Allahaşkına?" diye...
Bir çırpıda anlattım ona Rachel'in dramını...
 
Efendim…
Sevilay Yükselir’in bu kadar tantanadan sonra başına ne geldiğini veya yanmış, bitmiş, mahvolmuş olup olmadığını
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar