Serdar Turgut bu defa mizah falan yapmıyor...
Amacım, iktidar medyasının tarihi önemi çok yüksek bu tezkere konusunda CHP – HDP çizgisinde...
ADNAN BERK OKAN
Bir şeyi kullanmak veya kullanabilmek için ille de o şeyin “Mucidi” olmak gerekmez…
Yani…
Şu “Meret” cep telefonlarını kendimiz icat etmedik diye kullanamayacak mıyız?..
Ne demek mi istiyorum?..
Söyleyeyim…
Sözü Serdar Turgut’un HaberTürk Gazetesi’nde başlığı altında yayımlanan makalesine getireceğim…
Girişi de Serdar’ın makalesine hemen tamamen katıldığımı ama bazı eksikler olduğunu hatırlatmak amacıyla yazdım…
Önce Serdar’ın ne yazdığına bir bakalım birlikte…
Serdar makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
“Ben Amerika’nın IŞİD’i Ortadoğu bölgesine kalıcı sürdürülebilir bir düzen getirmek için kullandığını düşünüyorum.”
Az sonra da şunları yazıyor Serdar:
“İngiltere-Amerika geleneğinin Ortadoğu’ya bakışında her tür uçtaki örgütü bizzat kendileri kurup sonra da bunları bölgede kendi çıkarları için kullanma yaklaşımları vardır.”
Yani…
Serdar da kimi komplocular gibi “IŞİD’i ABD kurdu” demeye getiriyor…
İşte o tespitine katılmadığımı söylemek için girişi yaptım…
Yani…
ABD’nin IŞİD’i kullandığı konusunda Serdar'la hemfikirim…
Ki...
ABD'yi yöneten kadrolara helâl olsun …
“Büyük devlet” işte öyle yapar…
Ama…
IŞİD’i kurduğuna inanmadığım gibi ihtimal bile vermiyorum…
Neden mi?..
Çünkü…
Siyasi tarihini bildiğimi zannettiğim ABD kendine uygun şartlar üreten değil, meydana gelmiş şartları kendi lehine çok iyi değerlendiren bir ülke…
Şu anda yaptığı veya yapmak istediği de işte o…
Yani…
ABD genelde ortalığı karıştırmaz…
Ama…
Eğer ortalık karışmışsa müdahale edip “oyunun galibi” olmaya bayılır…
11 Eylül 2001 gününü hatırlayın lütfen…
Dünya tarihinin en feci terör saldırısında ABD beş bine yakın yurttaşını kaybetmişti.
O günlerde akıl tutulması yaşayan komplo teorisyenleri o uçakları İkiz Kulelere ABD yönetiminin bilerek ve 5 bine yakın yurttaşını salt Afganistan ve Irak’a askeri müdahale edebilmek için gönderdiğini iddia etmişlerdi…
Aman Allah’ım…
Ne palavralar atıldı o günlerde…
Ne senaryolar üretildi…
Ve halen benzer palavralar halen atılıyor ve inanmaya hazır müşterisi de çok…
Şimdi de “IŞİD’i ABD kurdu” palavraları revaçta…
Oysa aklı başında ve olaylara soğukkanlı bakan bütün siyaset uzmanları o saldırıların bir terör saldırısı olduğunda hemfikirdi…
Ey güzel insanlar!..
Her ülkenin yöneticileri kendi halklarının ve haliyle ülkelerinin çıkarlarını ön plânda tutarlar…
Ve…
Bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için her yolu denerler…
Bu strateji yeni de değildir…
İlk resmi ağız açıklaması 17. Yüzyılda Fransa Başbakanı Kardinal Richelieu tarafından yapılmıştı…
İki kelimeden ibaret bir açıklamaydı bu:
“Raison d'etat”…
Yani…
“Dış politikada en önemli şey ülke menfaatidir…”
Ya da “Hikmet-i Hükümet” demektir…
Bu gün de aynı “İlke” geçerlidir…
Ve…
Ben ABD’nin kendi ülkesinin çıkarlarını en iyi koruyan devlet olduğuna inanıyorum…
Ve hatta, karışıklıklardan kazanmasına “Akıllı ve dürüst kabadayı modeli” diyorum…
Bilenler bilir…
Ünlü ve saygın kabadayılar sorun çıkarmaz, çıkan sorunları çözerlerdi…
Ve işte o nedenle çoğu zaman resmi güvenlik güçlerinin bile saygısını kazanmıştırlar…
Karaktersiz sahte kabadayılar ise sadece “Nifak” sokmakla uğraşırlar, her tarafa başka türlü konuşurlardı…
Uzatmayayım…
Medyamız gerek IŞİD ve gerekse de “Tezkere” konusunu çok sığ tartışıyor…
Ben, yazılı metni okuyuncaya kadar “Tezkereye evet” denilmesinden yanaydım…
Çünkü…
Sınır dışı harekât yapacak idiysek eğer...
Bunun amacının Rojova Bölgesini IŞİD'e bırakmamak, bölge halklarının can güvenliğini sağlamak olacağını düşünüyordum...
Ve ayrıca...
Bugünkü şartlar 2003 yılı 1 Mart tezkeresinden çok farklı…
Bugün Türkiye bölgedeki yeni yapılanmada mutlaka masada olmalı…
Yeter ki “Gerçekçi” olunsun…
Yeter ki asıl hedef IŞİD olsun…
Ama…
Tezkerede asıl amacın IŞİD’e müdahale olmadığını görünce, “Evet” denilmesinin nasıl da büyük tehlike olduğunu gördüm ve tezkereyi desteklemekten vazgeçtim…
Bu tezkerenin ABD ve Batılı gelişmiş ülkelerin yanı sıra diğer Arap ülkeler tarafından da kabul edilemeyeceğini düşünüyorum…
Çünkü…
Bu tezkerenin asıl amacı Esad’ı yıkmak…
Oysa bu şartlarda Esad’ı yıkmak ne ABD’nin, ne de diğer ilgili ülkelerin kabul edebilecekleri bir “Sonuç”…
Deyin ki “Esad” yıkıldı…
Ne olacak?..
Ordusu da dağılacak…
Bu kimin işine yarayacak…
Zavallı ve güçsüz ÖSO’nun mu?..
Yoksa IŞİD’in mi?..
Elbette IŞİD’in işine yarayacaktır…
Eeeeee…
Hani ABD ve koalisyonun amacı bölgeyi IŞİD’den kurtarmaktı?..
Haaaa...
Derseniz ki "Esad hele bir gitsin, ondan sonra da IŞİD'i haklarız"...
İşte o çok zor...
IŞİD Suriye'yi le geçirdikten sonra Esad'ın güçlü harp teçhizatına da (Hava, kara ve deniz kuvvetlerine) de sahip olacaktır ki...
Ondan sonra IŞİD'le başa çıkmak çok zor...
ABD yardım mı eder?..
Yahu halen mi ders almadınız?..
Geçiniz…
Bu tezkere, sadece meşru Suriye devletiyle değil bizim kendi Kürtlerimizle de papaz olmaktan başka işe yaramayacağı gibi…
Eğer Suriye’yi işgal etmeye niyetimiz varsa…
Düşüncesi bile felâket!..
Asıl işte o zaman başımız belâya girecektir…
Neyse…
Amacım siyasi analiz yapmak değil…
Amacım, iktidar medyasının tarihi önemi çok yüksek bu tezkere konusunda CHP – HDP çizgisinde yer almamasını eleştirmek…
Çünkü…
Bu tezkerenin bu şekilde kabulü 1. Dünya Savaşı’ndakinden çok daha büyük bir siyasi harakiri yapmaktır…
Tam da “Ekonomik Kriz” söylentilerinin son 12 yılda ilk defa “Gerçekçi” bir iddia olduğu dönemde Suriye’yi veya PYD’nin hâkim olduğu bölgeyi işgal etmek; 3.5 yıl önce Suriye konusunda yapılan hatanın üstüne tüy dikmektir…
Daha da öte…
ABD ve koalisyonun kazanması halinde (Ki mutlaka kazanacaklar… Hem de Türkiye’ye rağmen kazanacaklar) bizi masaya bile almayacaklardır…
İktidar ve muhalif medya ilk defa rekabeti bırakıp; ülkenin geleceğinin tehlikeye atılmaması için Hükümet’e karşı birlik olmalıdır…