Seni gidi hanutçu Oray seniiiiii....
Elbette gidip görecek varsa düşüncelerinde bir yamukluk düzelteceksin… Yok, sen haklıysan her şeye rağmen direneceksin…
ADNAN BERK OKAN
Ah Oray ah!...
Kaç kez uyardım seni, meslektaşlarına “Hanutçu deme” diye..
Kaç kez işaret fişeği fırlattım ki uyanasın…
İstedim ki Yunus’un şu dörtlüğünü hatırlayasın:
“Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker
Bir Molla Kasım gelir”
Bak işte sen de gitmişsin “Hanut” geziye…
Hem de neredeyse kanlı – bıçaklı olduğun ve her fırsatta eleştirdiğin Cemaat’in konuğu olarak, cemaatin parasıyla gitmişsin…
Bir dakika, bir dakika…
Ben “business – class uçtum” deme..
O zaman da ben sana derim ki:
Yok kardeşim…
Sen cemaatin ödediği normal bilet üzerine fark ödedin…
Yani oturduğun koltuğun bir kısmının bedelini cemaat ödedi…
İtiraz edersen, senin Ferhat Boratav’a yaptığın maliye zaptiyesi rolünü ben sana karşı oynarım: Göster bilet faturasını…
Neymiş..
Yerel yemekleri sevdiğin için kendi yemeğini birlikte gittiğin arkadaşlarından ayrı yemişsin?..
Velev ki öyle?..
Hangi otelde yattın?..
Yoksa otelin de yerelini mi arayıp buldun?..
O halde söyle bakayım hangi otelde kaldın?..
Göster bakayım faturasını; göster, göster!..
Cevap veremiyorsan ben söyleyeyim: Cemaatin konuklarıyla aynı otelde kaldın?..
Meslektaşlarından hiç ayrılmadın…
Yani en azından otel, yol (bir kısmı) sabah kahvaltıları ve akşam yemekleri "Hanuttu"...
Ancak…
Ayıp değil ki be Oray?..
Tabii gideceksin…
Elbette gidip görecek varsa düşüncelerinde bir yamukluk düzelteceksin…
Yok, sen haklıysan her şeye rağmen direneceksin…
Yani:
Uçak paranı verdiler…
Yattığın otel odasının faturasını ödediler…
Birkaç öğün de yemek ısmarladılar diye kalemini, fikrini, kimliğini, kişiliğini satmayacaksın…
Ben sana işte bunları anlatmaya çalıştım her “hanutçu” yazından sonra…
Oray;
Nefi’nin kendisine “kelp” diyen Şeyh-ül İslâm Tahir Efendi için yazdığı dörtlüğü hatırlıyor musun peki?..
Şöyleydi:
Tahir efendi kelp demiş bana
iltifatı bu sözde zahirdir.
Maliki mezhebim benim, zira
itikatımca kelp Tahir’dir..
Hâsılı Oray…
Vazgeç meslektaşlarına çamur atma huyundan…
Çünkü bundan sonra yapacağın her tür sorgulama, sana Nefi’nin dörtlüğü olarak geri dönecektir…
Bilmem anlatabildim mi?..
[email protected]
Ah Oray ah!...
Kaç kez uyardım seni, meslektaşlarına “Hanutçu deme” diye..
Kaç kez işaret fişeği fırlattım ki uyanasın…
İstedim ki Yunus’un şu dörtlüğünü hatırlayasın:
“Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker
Bir Molla Kasım gelir”
Bak işte sen de gitmişsin “Hanut” geziye…
Hem de neredeyse kanlı – bıçaklı olduğun ve her fırsatta eleştirdiğin Cemaat’in konuğu olarak, cemaatin parasıyla gitmişsin…
Bir dakika, bir dakika…
Ben “business – class uçtum” deme..
O zaman da ben sana derim ki:
Yok kardeşim…
Sen cemaatin ödediği normal bilet üzerine fark ödedin…
Yani oturduğun koltuğun bir kısmının bedelini cemaat ödedi…
İtiraz edersen, senin Ferhat Boratav’a yaptığın maliye zaptiyesi rolünü ben sana karşı oynarım: Göster bilet faturasını…
Neymiş..
Yerel yemekleri sevdiğin için kendi yemeğini birlikte gittiğin arkadaşlarından ayrı yemişsin?..
Velev ki öyle?..
Hangi otelde yattın?..
Yoksa otelin de yerelini mi arayıp buldun?..
O halde söyle bakayım hangi otelde kaldın?..
Göster bakayım faturasını; göster, göster!..
Cevap veremiyorsan ben söyleyeyim: Cemaatin konuklarıyla aynı otelde kaldın?..
Meslektaşlarından hiç ayrılmadın…
Yani en azından otel, yol (bir kısmı) sabah kahvaltıları ve akşam yemekleri "Hanuttu"...
Nefi'nin şiirinin anlamını açıklamadığım için sitem edenlerden özür diliyor, biraz gecikerek de olsa kısaca tercüme ediyorum: Bilindiği gibi Nefi, Maliki mezhebindendir. Şeyh-ül İslâm Tahir Efendi ise Hanefi.. Maliki mezhebinde kelp - köpek çok temiz bir hayvan olarak kabul edilir... Hanefilikte ise köpek "pis" bir hayvandır ve insanlar için söylendiğinde "hakaret"tir... Tahir adı Arapça'da "temiz" anlamına gelir... Nefi o kadar büyük ustadır ki; şiirinde Tahir Efendi'ye "temiz" demiş görünürken aslında "köpek ben değilim, sensin" demektedir... Yani, günümüz Türkçesiyle diyor ki Nefi: Tahir Efendi bana "köpek" diyerek belli ki iltifat etmiş, beni övmüş zira benim mezhebim Malikilik'e göre kelp -(köpek) temizdir (tahirdir). |
Ancak…
Ayıp değil ki be Oray?..
Tabii gideceksin…
Elbette gidip görecek varsa düşüncelerinde bir yamukluk düzelteceksin…
Yok, sen haklıysan her şeye rağmen direneceksin…
Yani:
Uçak paranı verdiler…
Yattığın otel odasının faturasını ödediler…
Birkaç öğün de yemek ısmarladılar diye kalemini, fikrini, kimliğini, kişiliğini satmayacaksın…
Ben sana işte bunları anlatmaya çalıştım her “hanutçu” yazından sonra…
Oray;
Nefi’nin kendisine “kelp” diyen Şeyh-ül İslâm Tahir Efendi için yazdığı dörtlüğü hatırlıyor musun peki?..
Şöyleydi:
Tahir efendi kelp demiş bana
iltifatı bu sözde zahirdir.
Maliki mezhebim benim, zira
itikatımca kelp Tahir’dir..
Hâsılı Oray…
Vazgeç meslektaşlarına çamur atma huyundan…
Çünkü bundan sonra yapacağın her tür sorgulama, sana Nefi’nin dörtlüğü olarak geri dönecektir…
Bilmem anlatabildim mi?..
[email protected]
Nefi'nin şiirinin anlamının açıklamadığım için sitem edenlerden özür diliyor, biraz gecikerek de olsa kısaca tercüme ediyorum: Bilindiği gibi Nefi, Maliki mezhebindendir. Şeyh-ül İslâm Tahir Efendi ise Hanefi.. Maliki mezhebinde kelp (köpek) çok temiz bir hayvan olarak kabul edilir... Hanefilikte ise köpek "pis" bir hayvandır ve insanlar için söylendiğinde "hakaret"tir... Tahir adı Arapça'da "temiz" anlamına gelir... Nefi o kadar büyük ustadır ki; şiirinde Şeyh-ül İslâm Tahir Efendi'ye "temiz" demiş görünürken aslında "asıl köpek sensin" demektedir... Yani, günümüz Türkçesiyle diyor ki: Tahir Efendi bana "köpek" diyerek belli ki iltifat etmiş, beni övmüş zira benim mezhebim Malikilik'e göre kelp - köpek temizdir - tahirdir. |