RÖPORTAJ

'Senarist Gülse'yi öldürmek istiyorum!'

Kanal D'nin sevilen dizisi Yalan Dünya'nın senaristi ve oyuncusu Gülse Birsel, Ayşe Arman'a konuştu.

'Senarist Gülse'yi öldürmek istiyorum!'
GAZETECİLER.COM - Kanal D'nin sevilen dizisi Yalan Dünya'nın senaristi ve oyuncusu Gülse Birsel, Ayşe Arman'a konuştu. "Senarist Gülse'yi öldürmek istediğim günler oluyor" dedi...


Bu ülkede onu kıskanmayan var mıdır bilmiyorum. Gülse Birsel hepimizin kahramanı. Herkesi cuma akşamları 'Yalan Dünya' ile televizyonun karşısına kilitledi. O kadar ki, bu konudaki yeteneğini kabul ettik. Katılana kadar güldük, esprilerini, yarattığı tipleri birbirimize anlattık, hayatımıza geçirdik. Tek bir diziyle 10'a yakın karakter yarattı, hepsi kendi çapında fenomen oldu.

Gülse'yi dizi devam ederken yakalayamadım, kısmet bugüneymiş. Onun meşhur ettiği Bodrum Bitez Dondurmacısı'nın önünde buluştuk ve ikili fotoğraf çektik, diğer fotoğraflar Zeynel Abidin'e ait. Uzun süredir görüşemediğimiz için uzun oldu röportaj. İki gün daha devam edecek...

Müthiş bir iş yapıyorsun! Bu kadar sıkıntılı bir dönemde bu ülkeyi güldürüyorsun. Üstelik, mizah erkektir anlayışına da meydan okuyorsun. Bu durumun sana yüklediği sorumluluğun farkında mısın?
- Değilim galiba! Çok sorumlu hissedersem, kendimi kadın hareketi veya bir sanat akımının temsilcisi gibi görürsem, ağırlaşıp komedi yazamayabilirim. Bence sen de uyandırma beni!

Alçakgönüllülük bir tarafa, Türkiye'yi güldüren kadınsın. Mizahçı erkekler seni kıskanmıyor mu?
- Yok canım, çoğu arkadaşım zaten. Mizahçılar arasında, belki de az sayıda olduğumuz için, 'biz bir takımız' anlayışı hakim. Bir avuç insanız, bizi koruma altına almalılar! Bu yüzden aramızda sempati var. Gizli gizli haset edip, evde küçük Gülse bebeklerine iğneler batıran varsa onu bilemem!

20 KİŞİLİK YAZIM EKİBİM VARMIŞ

Kulağına gelen dedikodular, çamur atmalar yok mu peki?
- "Tek başına yazmıyormuş, 20 kişilik gizli ekibi varmış!" gibi şeyler... Ya da "Bu hikâye, falan hikâyeye benziyor, orada da adamın genç sevgilisi vardı. Kesin oradan apartmış" diyenler oluyor. Geçen gün sanatsal hırsızlık iddialarıyla dalga geçen bir haberde, "Yalan Dünya' çok güzel ama senaryosu 'Avrupa Yakası' zamanında gelmiş Gülse'ye. O da oradan alıp yazmış diye iddia ediliyor!" şeklinde bir cümle okudum! Nereden gelmiş, kim yazmış, kim göndermiş belli değil. Allah'tan yazdığım senaryoları notere tasdik ettiriyorum.

Komikmiş...
- Daha komiği de var: Bir-iki sene önce İzmir'den bir adam çıktı, avukatlar tutmuş, Sütçüoğlu Apartmanı, onların apartmanıymış. O apartmanda yaşayanlar, 'Avrupa Yakası' karakterleriymiş, Burhan da komşusuymuş, onlara telif ödemem için bana dava açacakmış! Bu kadar delinin arasında, hangi dedikoduyu, çamur atmayı ciddiye alayım ki?

90 dakika boyunca, yüksek tempoyla devam eden bir şeyden söz ediyoruz. İlgiyi hep yukarıda tutmayı nasıl başarıyorsun?
- Çırpınarak! Sağlığımı masaya koyarak. En lüzumsuz zorluk da süresi. Niye 90 dakika? 40 yapalım, her sahne, her hikâye, daha kompakt, daha tempolu ve daha komik olsun. Her bölüme altı hikâye koyuyorum, yazık değil mi? Üstelik komedi, drama gibi değil. Müzik eşliğinde, beş dakika Selahattin'le bakışılsa, Gülistan deniz kenarında duygulu duygulu yürüse, kim seyreder? 'Avrupa Yakası' 45 dakika olarak başladı, o zaman diziler öyleydi. Sekiz yıl içinde niye 130 dakikalara geldik? Sadece parasal değil, reytingle ilgili açgözlülükten! Bir program ne kadar uzarsa, reytingi o kadar yükseliyor. Biz şu anda 85 dakika civarı yapıyoruz, kısa bir diziyiz yani! Karşımızdaki diziler, 120-140 dakika civarı. Biz bittikten sonra 40 dakika daha devam ediyorlar. Seyirciler de alıştı, şikayet ediyorlar "Hop diye başlayıp bitiyor 'Yalan Dünya', niye öyle" diyorlar!

YAZDIKLARIMI KİMSEYE OKUTMUYORUM

Kime okutuyorsun yazarken?
- Okuttuğum kimse yok. Yazıp bitirip direkt yapım ekibine, rejiye, oyunculara yolluyorum. Ama bittiği andan itibaren o beş-altı saat önemli. Yönetmenimiz Jale'den hep gerçekçi yorumlar gelir mesela. O özellikle arayıp "Çok güldüm" diyorsa tamamdır.

Oyuncular ne kadar ekliyor, ne kadarı doğaçlama?
- Neredeyse, sıfır doğaçlama! Oyuncunun katkısının başımın üzerinde yeri var. Ama sit-com'da anlık doğaçlama, tempoyu bozabilir. Birinin doğaçlaması neşelidir, bırakırsın, bu sefer öteki der ki, "Benim de kafamda harika esprilerim var, onu da kullanın!" Ama belki harika değildir! Sonu yok bunun. İyisiyle, kötüsüyle bir kişinin kalem sorumluluğunu alması gerekiyor.

DİZİDEKİ YÖNETMEN SİNAN ÇETİN DEĞİL

Peki işin ticari kısmında hiç kazıklanmadın mı? O işleri nasıl öğrendin, yönettin? Sinan Çetin hikâyelerinin aslı ne?
- Kazıklanmışımdır belki. Ama birinci önceliğim, para kazanmak olmadı hiç. İşin iyi olması daha önemli. Bana daha az para versinler ama iyi kadro kurulsun, iyi dekor yapılsın, plato birinci sınıf olsun, üşümeden, terlemeden insani şartlarda çalışalım. Sinan Çetin'le kavga dövüş, 'dizideki yönetmen karakteri o muymuş' vesaire hikâyeleri külliyen palavra. Bizim dizi hakkında uydurulan palavra bol zaten. Herkes bir şeyler yazıp çiziyor. Biz de tüm zamanların en sorunsuz setinde oturup "Vay be" diye merakla okuyoruz!

ÇOK OKUNANLAR