Selda Taşçı kazandı çünkü…
Sivas ile Başbağlar’ı birbirinin ikamesi gibi algılayan mesajcılara, ya da derin uçurum kenarı perendebazlarına tatlı bir fırça kayıyor...
Yazdığı gazete genelde "başka görüş tanımam arkadaş kendi görüşümden başka" şarkısına ortak söz yazacak güftecilerle mücehhez...
Gelin görün ki Hanımefendi'nin "Zehirli Yeşil Kuşak artıkları" başlığı altında yayımlanan makalesiyle bir günlüğüne de olsa sayfa komşularının günahlarına bile perde oluyor...
Sivas ile Başbağlar’ı birbirinin ikamesi gibi algılayan mesajcılara, ya da derin uçurum kenarı perendebazlarına tatlı bir fırça kayıyor...
"Yüreğimiz ağzımıza getirip bizi öğürtmekten vazgeçin" değilse de "bırakın bu ayrılıkçı ayakları" demek istiyor...
Yok öyle, “Sizin acınız-bizim acımız... Sizin ölüleriniz-bizim ölülerimiz... Sizin katilleriniz-bizim katillerimiz...” diyor...
"İki taze yaranın kabuğunu bir o tarafa bir bu tarafa çekelerken ah bir de iki yakasında durduğunuz o 'derin' uçurumun dibine bakmayı deneseniz!" diye devam ediyor...
Ve daha da diken gibi batıcı olanı:
"Oraya 'aslında' kimi, neyi yuvarlamışlar bir görseniz!
Görseniz de 'millet' kavramının mezarına dönüştürülmeye çalışılan o uçuruma toprak atmaktan vazgeçseniz!" diye o rezil ruhları pas pas ediyor...
Bütün bunları yapan kim mi?..
Selcan Taşçı...
Ve bunları hem de "kemikleşmiş düşünceler, elâstik düşünceleri yener gardaş" düsturu ile yayın yapan Yeniçağ'da yazıyor...
Ve bize göre tabii ki kazanıyor...