Selahattin Çakırgil kazandı...
Selahattin Çakırgil, mükemmel bir “insanlık” ve hatta “strateji” dersi veriyor… Ve… Kazanıyor…
Selahattin Çakırgil bugünkü STAR’da “‘Kralımızın atı bana baktı!’ diyen ‘yanaşma’ tipler..” başlığı altında yayımlanan yazısında mükemmel bir “insanlık” ve hatta “strateji” dersi veriyor…
Ve…
Kazanıyor…
‘KRALIMIZIN ATI BANA BAKTI!’ DİYEN ‘YANAŞMA’ TİPLER..
Siyaset, cemiyet halinde yaşayacak şekilde kodlanarak yaratılmış olan insan’ın, toplum hayatını tanzim etme san’atıdır ve bu tanzim etme, kaçınılmaz olarak iktidar gücünü ve onun ele geçirilmesini de gerektirir. Böyle olunca iktidar gücünü elde etmek için yığınla yöntemler kullanır. Bu yöntemlerin içinde âdilâne, mâkul ve mantıkî olanları olduğu gibi; sırf rakibi, karşı tarafı bertaraf etmek için her türlü entrikayı mübah gören bir anlayış da kendisini hissettirir. Bu da siyasetin girdabına düşen insanı bir canavara dönüştürüp, çirkinlikler bataklığında tanınmaz hale getirebilir.
Esasen, ilahî irade kaynaklı dinlerin, vahy-i ilahînin özü de, insana yardımcı olmayı, sûreten olmanın ötesinde sîreten, rûhen de insanca yaşayabilmesini, kalabilmesini hedefler.
Hz. Ali‘ye, ‘Senin siyaset bilmediğin, rakibinin ise çok kurnazca siyasetler izlediği‘ söylendiğinde; onun, ‘Eğer siyasetten murad entrika, hile ise, Allah’dan korkum olmasaydı, vallahi, hiç kimse entrika ve hile kurmakta benimle yarışamazdı..‘ dediği rivayet olunur.
Ki, hele de ‘zer ve zor‘, altın ve silah gücüne dayanılarak kurulan sosyal düzenlerdeki siyasî oyunlar daha bir böyledir ve bu konuda bütün insanlık tarihi yığınla korkunç siyasî mücadele örnekleriyle doludur.
***
Bizim toplum düzenimizdeki siyasî mücadeleler de farklı değildir.
Hattâ, aynı inanç sisteminin ilk döneminde bile, müslümanların sînesine saplanan Kerbelâ hançeri hükmünü hâlâ da sürdürmektedir. Keza, nice saltanat sistemlerinin kurulması veya korunması esnasında hattâ aynı aile içinde, baba-oğul, kardeşler veya hanım sultanların sergiledikleri korkunç ve acımasız boğuşmaların feryadları, çığlıkları tarihimizin dehlizlerinde hâlâ da yankılanmaktadır. Cumhûriyet adına oluşturulan diktatörlük sırasında işlenen cinayetlerin feryadları ise hâlâ da boğulmuş halde tutulmakatdır.
***
Bu durum günümüzdeki siyasî mücadelelerde de gözlenmektedir. Ve bu siyasî mücadeleler sadece rakib güç odakları arasında değil, hattâ aynı güç ve iktidar odağının destekçisi olan medya organlarında mevzilenmiş bazı kalemşörler arasında bile sergilenmekte ve bunu yapanlar kendilerini şu veya güç odağına veya Reis’e, lider’e yakın göstermekte veya onun adına mücadele vermek üzere konuşlandıklarını hissettirmeye çalışmaktadırlar.
***
Görüşler elbette eleştirilebilir ama, bunun için yalan ve iftiralardan meded umulduğunu veya açık veya kapalı tehditlerde bulunulduğunu hele de son zamanlarda daha yoğunluklu olarak görmüyor muyuz? Aynı hareketin içinde yer aldıkları görüntüsü verenler arasında var olan ve ahlâkî sınırları zorlayan bu karalamalar, çamur atmalar çekilmez boyutlarda.. Hele bazıları, ‘Hele şu referandum geçsin..‘ diye basitleşiyorlar.. Kimileri de, sanki savcıları harekete geçirecek gücü varmış gibi, ekranlardan onlara direktif verir havasında konuşuyorlar.
Bu gibiler Stalin Rusyası‘ndaki ünlü bir başsavcıyı hatırlatıyorlar.. O başsavcı, Çarlık rejimine en hızlı hizmetleri sunarken, komunist dönemde de Stalin’in en acımasız zulüm mekanizmasına dönüşmüştü.
***
Bazıları, ‘Hiç bir fikir ızdırabı çekmeden ve ‘Reis‘ adına, lider adına tetikçilik yapan bu nevzuhûr kişilere ‘Reis’in izni var mıdır?‘ diye soruyorlar.
Sanmıyorum..
Yıllar boyu Demirel’e saldıran birisinin sonra ona yaklaşması üzerine rahatsız olanlara Demirel, ‘Oradan bize havlıyacağına, buradan o tarafa havlasın..‘ dermiş.
Siyaset bu (mu?)!
***
Bu pespâyelikler, ‘Reis‘ adına yapılsa da, Reis’in bu ahlâksızlığa gözyummaya karakteri elvermez.. Onlardan haberi bile yoktur, herhalde.. Ve onlar at sinekleri gibi kolayca ezilmezler de, kovulmazlar da..
Bu gibiler, en hafifinden ünlü bir hikayedeki tip gibidirler..
Bir fakir adam vardır, krala çok bağlıdır veya bağlılık gösterisindedir.
Kral nereye gitse, o hemen oralara gider, güvenlik tedbirlerini gözden geçirir.. Kralın ise haberi bile yoktur..
Hanımı, ‘Bu gün ne yaptın?‘ diye sorduğunda, gururla, ‘Kralımızın atı bana baktı..‘ der.