Seksi Memnu, Medyamız ve sadakat
TV'deki ismi "Aşkı Memnu" olan ama aslında "Seksi Memnu" tadında bir kepazelikten başka bir şey olmayan diziden mülhem
ADNAN BERK OKAN
Sayısal çokluğundan "Övünsem" mi yoksa "yahu benim her kelimem okurların kimilerinde 'bana hakaret etme' hissi mi uyandırıyor acaba?" diye sorup kalitesinden hayıflansam mı bilmiyorum...
(Fatih gibi "Binlerce" dermişim) Çok sayıda mail geliyor...
Hepsini okuyorum (çünkü boş gezenin boş kalfasıyım)...
Yahu biraz insaf...
Hani içlerinde mail dostu olduğum, tatlı dilli 9-10 okur olmasa "günlük küfür manyağı" olacağım...
Kimbilir?..
Belki de farkında olmadan kaşınıyorumdur...
Neyse...
Ayşe Arman'ın, Eren Talu ile yaptığı söyleşiyi ilk okuyanlardanım...
Hatta, internet ortamında en erken gazeteciler.com'da yayımlanan söyleşiyle ilgili "ilk" yorumu yapmak da (işte internet yazarı olmanın dayanılr keyfi) bana "kısmet(!)" oldu...
Bu yazımda parmaklarım klavyenin tuşları üzerinde; Eren Talu'nun "akıl tutulması"yla birlikte "ahlâk erozyonu" yaşadığını da anlatan söyleşideki "sadakat" konusunda gezinecek...
Bazen beynimin etkisinde kalacak parmak uçlarım, bazen duygularımın...
O halde TV'deki ismi "Aşkı Memnu" olan ama aslında "Seksi Memnu" tadında bir kepazelikten başka bir şey olmayan diziden mülhem başlıyorum...
Soru: Sadakat nedir?..
Bırakın şimdi Türkçe sözlüğe bakmayı...
Kendi anladığınız şekliyle tarif edin...
Çünkü günümüzde sadakat, izafidir...
Bana göre başka, sana göre başka, ona göre başka...
Ben ilk yorumumu yaparken ikili arasında "sadakat" olayının hiç ciddiye alınmadığını gördüm meselâ...
Çünkü yaşadıkları çevre itibariyle "sadakat"in çok alaturka bir duygu olduğunu biliyorum...
Öyle kadınlar tanırsınız ki o çevreye girdiğinizde; kendisi kocasından başka erkekle yatarken, kocasının niçin başka kadınlarla yatmadığına kahrolur...
Kocasının sadakatsiz olduğunu düşünür...
Neden?..
Vicdanen "rahatlayamadığı" için...
Neden?..
"Ödeşmiş" olmak için...
Burada "sadakat, karşılıklı aldatma"dır...
Yani kadının kocası da başkalarıyla yatsa ve kadınını mutlu etse o zaman karısına daha "sadık" bir erkek olacaktır...
Çok gençtim (Aşkı Memnu'nun ilk versiyonunun çekildiği yıllar), kocasının da bir başka kadınla yattığını öğrendiğinde adama yeniden aşık olan orta yaşta; yediği önünde, yemediği ardında, servet içinde yüzen kadınlar tanıdım o çevrelerde...
Keşke tanımaz olsaydım...
Genç, varlıklı, iyi eğitim almış, neşeli, sesi güzel, esprili ve fena sayılmayacak kadar da yakışıklı bir erkek olarak, bir kadın tarafından beğenilmenin veya bir kadını elde etmenin ne kadar keyif verici ve hatta gururumu okşayıcı bir duygu olduğunu anladığım an "sadakat" duygumun eksik olduğunu fark ettim...
Ve titreyip kendime döndüm...
Ama...
Bu titreyip kendine dönmenin çok zor olduğunu ancak yaşayan bilir...
Sigara tiryakiliği gibi bir şeydir bu...
Daaaa...
Bu öyle bir tiryakiliktir ki siz başkalarına değil, başkaları size tutulacaktır...
Eren Talu, belli ki cebi para gördüğünde (Hillside Su diye kırmızı - beyaz bir otel yaptığı için Hıncal Uluç tarafından günlerce övülmüştü ve otelde konaklayanlarıın çoğu hayal kırıklığına uğramışlardı, bizim gibi) çapkınlık yapmış...
"Erkektir yapar" demeyin...
Erkek adam çapkınlık yaparsa "kadın gibi kadınla" yapar...
Karısından daha güzeliyle yapar...
Karısından daha kadın olanıyla yapar...
Oysa Eren Talu, Paris'te paralı kadınlarla birlikte olduğunu ama "vur-kaç" yaptığını söyleyerek savunuyordu kendisini...
Belli ki Türkiye'de de aynı şeyi yapmış...
Kendisiyle değil, parasıyla yatan kadınları tecih etmiş...
Fahişeyi değil, parasını becermiş yani...
Ve bunu yaparken belli ki asıl ihanetin en büyüğünü yaptığının farkında değilmiş...
Öyle ya...
Bir erkek düşünün ki Türkiye'nin en güzel kadınlarından biriyle evli olsun ama...
O güzeller güzeli kadında bulamadığını sandığı cinselliği profesyonel bir fahişede arasın...
Bundan daha aşağılayıcı "ihanet, sadakatsizlik" olur mu?..
Erkeğin en adisi, en aşağılığı, en iğrenci, en pisliği; bir profesyonel fahişeyi karısına tercih edenidir (bence)...
Evlilikte işlenen günahlarda hiç affolunmaması gereken bir günahtır o (bence)...
Sadakat, "gönüllü" rızadır...
"Bana sadık kal" denilmekle sadakat kazanılmaz...
Ünlü sözdür: "Bebeğin kıçına, kocanın sözüne güven olmaz"...
Biri kimseyi dinlemez yerli yersiz kaka yapar...
Diğeri, yemin billah da ettirseniz zorladığınızda, sık boğaz ettiğinizde kaçar gider...
Sevgili kadınlar...
Siz siz olun kocanıza "sadakat yemini" ettirmeyin...
Çünkü...
Köpeğin kıçı ne kadar yemin tutarsa, kocanız da o kadar sadıktır yeminine...
Bir de sadık koca olabilmenin yolu; elini cebine attığında tenasül uzvunu tutmasından geçer...
Ama...
Bir koca, elini cebine attığında tomarla para tutuyorsa, bir kadının o adamı elinde tutması güneşi batıdan doğdurmak kadar zordur...
Çok para kazandıktan sonra başka çöplükte otlanan horoza dönmüş kocaların karılarının izleyeceği üç yol vardır:
1.) Kocanızın parasını hovardanızla yiyecek, ona da "ne halin varsa gör" diyeceksiniz...
2.) Kocanızın dostunu malikânenize "dadı" veya "İngilizce Öğretmeni" gibi ünvanlarla alıp horozluğunu kendi evinde yapmasını sağlayacaksınız siz de bu arada yardım derneklerinden birine yazılıp vakit öldüreceksiniz...
3.) Kocanız sonradan görme bir İslâmcıysa; gece gündüz ibadet edip cenneti kazanmaya çalışacaksınız...
Hâsılı sevgili dostlar;
"Sadakat" işte böyle bir şey...
Çevreye, inançlara, kültüre ve en çok da servetin bölüşümüne göre değişen bir "şey"dir...
Bu ülke çökmeye mahkûm çünkü...
Hem aklım ve hem de duygularım "yaz hadi yaz" diye ortak bir noktaya yoğunlaşıyorlar...
O halde buyurun:
Bir ülke ki milletinin dörtte üçü; doğurup büyüttüğü, askere gönderdiği ama al bayrağa sarılı tabutun içinde iade aldığı yavrusuna ağlama özgürlüğü bile tanınmayan şehit anası için değil; sanal bir dizi kahraman fahişesi için gözyaşı döküyor; o ülke ayakta kalabilir mi?..
Bir ülke ki medyasının neredeyse tamamı; elinde satırla çevresindeki günahsız yurttaşları öldürmeye kast etmiş bir potansiyel caniyi "eşek sudan gelinceye kadar döven" polisimizin yaptığı o görev anındaki görüntüleri "vahşet" olarak tanımlarken; yan yatmış omuzları, koyu renk elbiseleri ve ellerinden düşürmedikleri ateşli silahlarıyla gözlerini kırpmadan adam öldüren Kurtlar Vadisi hırtlarını "kahraman" olarak yutturuyor, o ülke ayakta kalabilir mi?..
Sayısal çokluğundan "Övünsem" mi yoksa "yahu benim her kelimem okurların kimilerinde 'bana hakaret etme' hissi mi uyandırıyor acaba?" diye sorup kalitesinden hayıflansam mı bilmiyorum...
(Fatih gibi "Binlerce" dermişim) Çok sayıda mail geliyor...
Hepsini okuyorum (çünkü boş gezenin boş kalfasıyım)...
Yahu biraz insaf...
Hani içlerinde mail dostu olduğum, tatlı dilli 9-10 okur olmasa "günlük küfür manyağı" olacağım...
Kimbilir?..
Belki de farkında olmadan kaşınıyorumdur...
Neyse...
Ayşe Arman'ın, Eren Talu ile yaptığı söyleşiyi ilk okuyanlardanım...
Hatta, internet ortamında en erken gazeteciler.com'da yayımlanan söyleşiyle ilgili "ilk" yorumu yapmak da (işte internet yazarı olmanın dayanılr keyfi) bana "kısmet(!)" oldu...
Bu yazımda parmaklarım klavyenin tuşları üzerinde; Eren Talu'nun "akıl tutulması"yla birlikte "ahlâk erozyonu" yaşadığını da anlatan söyleşideki "sadakat" konusunda gezinecek...
Bazen beynimin etkisinde kalacak parmak uçlarım, bazen duygularımın...
O halde TV'deki ismi "Aşkı Memnu" olan ama aslında "Seksi Memnu" tadında bir kepazelikten başka bir şey olmayan diziden mülhem başlıyorum...
Soru: Sadakat nedir?..
Bırakın şimdi Türkçe sözlüğe bakmayı...
Kendi anladığınız şekliyle tarif edin...
Çünkü günümüzde sadakat, izafidir...
Bana göre başka, sana göre başka, ona göre başka...
Ben ilk yorumumu yaparken ikili arasında "sadakat" olayının hiç ciddiye alınmadığını gördüm meselâ...
Çünkü yaşadıkları çevre itibariyle "sadakat"in çok alaturka bir duygu olduğunu biliyorum...
Öyle kadınlar tanırsınız ki o çevreye girdiğinizde; kendisi kocasından başka erkekle yatarken, kocasının niçin başka kadınlarla yatmadığına kahrolur...
Kocasının sadakatsiz olduğunu düşünür...
Neden?..
Vicdanen "rahatlayamadığı" için...
Neden?..
"Ödeşmiş" olmak için...
Burada "sadakat, karşılıklı aldatma"dır...
Yani kadının kocası da başkalarıyla yatsa ve kadınını mutlu etse o zaman karısına daha "sadık" bir erkek olacaktır...
Çok gençtim (Aşkı Memnu'nun ilk versiyonunun çekildiği yıllar), kocasının da bir başka kadınla yattığını öğrendiğinde adama yeniden aşık olan orta yaşta; yediği önünde, yemediği ardında, servet içinde yüzen kadınlar tanıdım o çevrelerde...
Keşke tanımaz olsaydım...
Genç, varlıklı, iyi eğitim almış, neşeli, sesi güzel, esprili ve fena sayılmayacak kadar da yakışıklı bir erkek olarak, bir kadın tarafından beğenilmenin veya bir kadını elde etmenin ne kadar keyif verici ve hatta gururumu okşayıcı bir duygu olduğunu anladığım an "sadakat" duygumun eksik olduğunu fark ettim...
Ve titreyip kendime döndüm...
Ama...
Bu titreyip kendine dönmenin çok zor olduğunu ancak yaşayan bilir...
Sigara tiryakiliği gibi bir şeydir bu...
Daaaa...
Bu öyle bir tiryakiliktir ki siz başkalarına değil, başkaları size tutulacaktır...
Eren Talu, belli ki cebi para gördüğünde (Hillside Su diye kırmızı - beyaz bir otel yaptığı için Hıncal Uluç tarafından günlerce övülmüştü ve otelde konaklayanlarıın çoğu hayal kırıklığına uğramışlardı, bizim gibi) çapkınlık yapmış...
"Erkektir yapar" demeyin...
Erkek adam çapkınlık yaparsa "kadın gibi kadınla" yapar...
Karısından daha güzeliyle yapar...
Karısından daha kadın olanıyla yapar...
Oysa Eren Talu, Paris'te paralı kadınlarla birlikte olduğunu ama "vur-kaç" yaptığını söyleyerek savunuyordu kendisini...
Belli ki Türkiye'de de aynı şeyi yapmış...
Kendisiyle değil, parasıyla yatan kadınları tecih etmiş...
Fahişeyi değil, parasını becermiş yani...
Ve bunu yaparken belli ki asıl ihanetin en büyüğünü yaptığının farkında değilmiş...
Öyle ya...
Bir erkek düşünün ki Türkiye'nin en güzel kadınlarından biriyle evli olsun ama...
O güzeller güzeli kadında bulamadığını sandığı cinselliği profesyonel bir fahişede arasın...
Bundan daha aşağılayıcı "ihanet, sadakatsizlik" olur mu?..
Erkeğin en adisi, en aşağılığı, en iğrenci, en pisliği; bir profesyonel fahişeyi karısına tercih edenidir (bence)...
Evlilikte işlenen günahlarda hiç affolunmaması gereken bir günahtır o (bence)...
Sadakat, "gönüllü" rızadır...
"Bana sadık kal" denilmekle sadakat kazanılmaz...
Ünlü sözdür: "Bebeğin kıçına, kocanın sözüne güven olmaz"...
Biri kimseyi dinlemez yerli yersiz kaka yapar...
Diğeri, yemin billah da ettirseniz zorladığınızda, sık boğaz ettiğinizde kaçar gider...
Sevgili kadınlar...
Siz siz olun kocanıza "sadakat yemini" ettirmeyin...
Çünkü...
Köpeğin kıçı ne kadar yemin tutarsa, kocanız da o kadar sadıktır yeminine...
Bir de sadık koca olabilmenin yolu; elini cebine attığında tenasül uzvunu tutmasından geçer...
Ama...
Bir koca, elini cebine attığında tomarla para tutuyorsa, bir kadının o adamı elinde tutması güneşi batıdan doğdurmak kadar zordur...
Çok para kazandıktan sonra başka çöplükte otlanan horoza dönmüş kocaların karılarının izleyeceği üç yol vardır:
1.) Kocanızın parasını hovardanızla yiyecek, ona da "ne halin varsa gör" diyeceksiniz...
2.) Kocanızın dostunu malikânenize "dadı" veya "İngilizce Öğretmeni" gibi ünvanlarla alıp horozluğunu kendi evinde yapmasını sağlayacaksınız siz de bu arada yardım derneklerinden birine yazılıp vakit öldüreceksiniz...
3.) Kocanız sonradan görme bir İslâmcıysa; gece gündüz ibadet edip cenneti kazanmaya çalışacaksınız...
Hâsılı sevgili dostlar;
"Sadakat" işte böyle bir şey...
Çevreye, inançlara, kültüre ve en çok da servetin bölüşümüne göre değişen bir "şey"dir...
Bu ülke çökmeye mahkûm çünkü...
Hem aklım ve hem de duygularım "yaz hadi yaz" diye ortak bir noktaya yoğunlaşıyorlar...
O halde buyurun:
Bir ülke ki milletinin dörtte üçü; doğurup büyüttüğü, askere gönderdiği ama al bayrağa sarılı tabutun içinde iade aldığı yavrusuna ağlama özgürlüğü bile tanınmayan şehit anası için değil; sanal bir dizi kahraman fahişesi için gözyaşı döküyor; o ülke ayakta kalabilir mi?..
Bir ülke ki medyasının neredeyse tamamı; elinde satırla çevresindeki günahsız yurttaşları öldürmeye kast etmiş bir potansiyel caniyi "eşek sudan gelinceye kadar döven" polisimizin yaptığı o görev anındaki görüntüleri "vahşet" olarak tanımlarken; yan yatmış omuzları, koyu renk elbiseleri ve ellerinden düşürmedikleri ateşli silahlarıyla gözlerini kırpmadan adam öldüren Kurtlar Vadisi hırtlarını "kahraman" olarak yutturuyor, o ülke ayakta kalabilir mi?..