'Şebelek' de olsa herkes kredi kullanma hakkına sahiptir Ahmet!
Haklı eleştiri yapmak yerine kalkıyor, “neden evini krediyle aldın?.. Krediyi niçin Cemaat’in bankasında kullandın” mealinde sorular soruyordu?..
ADNAN BERK OKAN
Ahmet Hakan dünkü Hürriyet’te yayımlanan yazılarından birinde, “şebelek” adını taktığı (Bence ayıp ettiği) Rasim Ozan Kutahyali'ya
“gazetecilik” açısından çok haklı eleştiriler yönetebilirdi oysa...
Hatta, "yandaş" bile diyebilirdi...
Ama...
Haklı eleştiri yapmak yerine kalkıyor, “neden evini krediyle aldın?.. Krediyi niçin Cemaat’in bankasında kullandın” mealinde sorular soruyordu?..
Yani...
Bel altına vuruyordu...
Ve…
Bence…
Çok yanlış yapıyordu…
Neden mi?..
Bu yazının konusu işte o yanlışı anlatmak…
Ey güzel insanlar!..
Bizim ekonomik sistemimizin kendi mabedi içinde en mübarek kurumlarından/değerlerinden/unsurlarından biri “kredi”dir…
Sistemin kurulu olduğu ayaklardan biridir kredi…
Başta Ahmet’in patronu olmak üzere…
Bütün medya patronları…
(“Faiz haramdır” demeyen ki onlar da bir olunu bulup başka isimler altında kredi kullanıyorlar) Bütün iş dünyası…
Ve…
Tüketici gurupları hep, kredi kullanarak birçok şeyin sahibi olurlar…
Hatta…
Ahmet’in son on yıldır birlikte ve yan yana odalarda oturup yazılarını yazdığı mesai arkadaşları da (Ahmet’in onlara muhalif olduğu 28 Şubat döneminde) sahip oldukları villaları hep banka kredileriyle aldılar…
Ve hatta hatta….
En çok kredi kullananların ve “en itibarlı” oldukları kabul edilir bizim sistemimizde…
Ve…
Doğrudur da…
Ve…
Haklıdır da…
İlginçtir…
Ahmet belki o süreçte diline dolamamıştı ama…
O günlerde oturduğu mahalle sakinleri…
Aynı maklubeye kaşık salladığı dostları…
Aynı kahvede nargile fokurdattığı fikrî hısımlar…
Bugün oturduğu mahalleli dostlarını en çok da; Beykoz Konaklarında milyonlarca Dolar kredi kullanarak villa sahip olduklarını hatırlatıp eleştiriyorlardı…
Hatta…
Olgunlukta ve tarafsızlıkta sınır tanımayan Sedat Ergin’i bile ev sahibi olurken kredi kullandığı için yerden yere vuruyorlardı…
Yani…
Demek istemem o ki…
Ne 28 Şubat sürecinde bankalardan kredi kullanıp ev sahibi olanların yaptığı ayıp ve suçtu...
Ne de bugün banka kredisiyle ev, villa, saray, tekne, yat, kat sahibi olanların yaptıkları ayıp ve suç…
Liberal demokrat kapitalist sistemde insanlar gelecekte kazanacakları geliri önceden iskonto ettirebilirler…
Ne ayıptır ne de suç…
Sistemin en mübarek gereğidir aksine…
Kimileriniz ise krediyi kullandıranı eleştirebilirsiniz…
Lütfen bunu kesin bilgi sahibi olmadan yapmayın…
Zira…
Bir kredi kurumu, ipoteğini, teminatını, garantisini aldıktan ve alacağını da sigorta ettirdikten sonra elbette kredi kullandırır…
Ki…
Ahmet’in “şebelek” adını taktığı meslektaşına kredi kullandıran Cemaat’in bankası da her türlü teminatı almış, ipoteğini koymuş ve krediyi vermiş…
Gerisi kimseyi ilgilendirmez…
İlgilendirirse de “zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış” atasözünü doğrulamaktan başka hiçbir işe yaramaz…
Sevgili Ahmet’in...
Bir meslektaşını...
“Şebelek” diye sıfatlandırmanı kabul etmem her ne kadar mümkün değilse de…
Bir an için adını anmak istemediği için o arkadaşımıza “şebelek” deyişini görmezden geleyim...
Ve...
Sadece, yönelttiği “neden banka kredisi kullandın?” sorgulamasına geleyim…
Amman ha!..
Sakın “ama o yazar da kredi aldığı bankayı bugün eleştiriyor” demeyin…
Ahmet de 28 Şubat sürecinde en çok eleştirdiği iki medya patronunun ikisinde de çalıştı ilerleyen yıllarda…
Adlarını vermeme gerek yok birinden halen ekmek yiyor…
Helal olsun…
Afiyet olsun…
Gözü olan herkesin gözü çıksın…
Amin…
Ama…
Sayesinde birçok dünya malına sahip olduğu bu mevcut sistemi ya tanımamış Ahmet…
Ya da birileri ona yanlış tanıtmış…
Bizim Trakya’da Makeodonya’dan ithal bir halk deyişi vardır…
Şöyle der:
“Sonradan sokma akıl kırk adım gider…”
Ahmet’inki de o hesap…
“Şebelek” sıfatını taktığı o genç yazar için her türlü mesleki eleştiriyi yapabilir…
Mutlaka birçoğunda da haklı olur…
Zira ikisi de aynı geminin aynı mevkiinde yolculuk ediyorlar…
İkisi de aynı yemekleri yiyor, aynı tip giyiniyorlar…
İkisi de aynı şarabı yudumluyorlar…
Farklı olan ne?..
Söyleyeyim: Çıkarları…
Evet…
Sadece “çıkarları” farklı…
Ve bir de maaş aldıkları kasalar…
Yarın bir gün patronlar değişse – Ki değişebilir- görürsünüz o zaman ne demek istediğimi…
Yani…
Haliyle birbirlerini eleştirecekler…
Ama…
İkisinin de birbirlerine “avam kamaraları dururken neden lortlar kamarasında seyahat ediyorsun?” diye sorgulama yapmaya hakları yok…
Bilmem anlatabildim mi?...