ANALİZ

Sayın Barlas; lütfen itiraf ve kabul edin artık…

Sayın Mustafa Topaloğlu’nu; eskide kalmış, statükocu, sevgilisinin saçını taa fecre kadar koklamakla yetinen eylemsiz âşıkla....

Sayın Barlas; lütfen itiraf ve kabul edin artık…

ADNAN BERK OKAN

Sevgili Mehmet Barlas;
Ne zaman “şaka” yapıyorsunuz, ne zaman “ciddisiniz” anlayamıyoruz ki…
Ne yani şimdi?..
Büyük üstat, günümüz müzik âleminin Nihat Doğan’dan sonra gelen en değerli sanatçısı (Serdar Ortaç "bir numara" falan değil zira O, “Numaralar Üstü numara”)  Mustafa Topaloğlu ile “kafa” mı buluyorsunuz?..
Yoksa kendilerine olan “hayranlığınızı” mı ifade ediyorsunuz anlayamadım?..
29.05.2011 tarihli SABAH'ta, başlığı altında yayımlanan makalenizde nasıl olur da Sayın Mustafa Topaloğlu’nu; eskide kalmış, statükocu, sevgilisinin saçını taa fecre kadar okşamakla yetinen eylemsiz âşıkla (Bknz: Alâeddin Yavaşça'nın Kürdilihicazkar bestesi) bir tutarsınız?..
Geçti o günler sevgili Barlas geçtiii…
Günümüz "Uzay çağı"nı bile aştı artık...

Neydi o öyle hani var ya Hafız Post'un, Behçeti Çelebi’nin güftesinden bestelediği Rast (yürük semai) eseri?...
Şuraya bakar mısınız?..

Gelse o şûh meclise, nâz ü tegâfül eylese
Reng-i hicâb-ı ârızı, meclisi gül gül eylese
Ta'n ger-î riyâz-ı huld olur idi vücûh ile
Âşık-ı zârı Gülşen-i vaslına bülbül eylese


Lütfen itiraf ve kabul edin…
Artık o eski, bildiğimiz "Şuh"ların meclislere falan koşturup da aşığını görmezden gelerek naz ettiği günler yok...
Meselâ Bezm-i Cahide'ye gittiniz mi hiç?..
Türkiye’nin en muhteşem gece kulübüdür Bezm-i Cahide...
Siz bakmayın kimi yobazların o muhteşem mekâna "Sodom veya Gomore" dediklerine...
Halt etmişler onlar...

Bezm-i Cahide'ye gelen "Şuh"ların ne nazları vardır, ne de niyazları...
Bodoslama dalarlar güçlü kuvvetli kollarıyla “sevgilim” diyerek...
Meclisi gül değil ama züll (zilletten gelen züll) eylerler...

O eski, bildiğimiz "Şuh"ların meclise geldiklerinde yanakları gül pembesi olurdu utangaçlıklarından…
Şimdiki “Şuh”ların yanaklarında pembeleşme yok...
Ama...
Kat kat sürülmüş kırmızı boyalar, en ağır parfüm kokuları pek bol…
Aşığını bülbül gibi dinleyenlerin cennet bahçeleri tarafından azarlandığı o yılların yerini; uzaydan gelip kadınını “sende akıl olsa” diyerek azarlayan uzaylılar aldı artık Mehmet Bey

Hiç…
Uzaydan gelen, Tanrı'ya ve vahiye daha yakın bir sanatçı (örneğin Sayın Topaloğlu) ile sadece yazın ve gökyüzünün bulutsuz olduğu gecelerde mehtaba çıkan Yesari Asım Arsoy bir olur mu?..
Olabilir mi?..
Tabii ki olmaz…
Tabii ki olamaz…

Haliyle, Yesari Asım Ersoy Sultani Yegâh eserinde, “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” derken; Mustafa Topaloğlu, “Uzaylılar nerde?” diyerek soydaşlarını arar…

Yesari Asım Ersoy “Dün gece bir şuhun bezmine gittim” derken Hüzzam makamında; Topaloğlu ise biz Dünyalılara “felsefe yapma, felsefe yapma diyerek çıkışır…

Yesari Asım Ersoy “Sahilde o hoş bûseleri aldığım akşam, kalbim o dudaktan tutuşup yandığım akşam” diye mükemmel bir Nihavent terennüm ederken; Topaloğlu kadınını “Kız, sen geri zekâlı” diyerek fırçalar…

Haaaa…
“Bu ne?” diye sorarsanız sevgili Barlas.
“Değişim” tabii ki…
Yok, yok “dönüşüm” değil…
Vallahi de “değişim” billahi de “değişim”
Değişiyoruz…
Dünyalılıktan, uzaylılığa geçiş yapıyoruz…
Yolumuz açık olsun…
Âmin…

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR