MEDYA KÖŞESİ

Sayım Çınar'ın bavulu yine dopdolu

Yazın en sıcak günlerini yaşarken, Sayım Çınar yepyeni okuma önerileri ile sizi ferahlatıyor. İşte Sayım'ın Bavulu...

Sayım Çınar'ın bavulu yine dopdolu

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR
sayimcinar@gmail.com


MAVİYE BOYANMIŞ SULAR

Bir deniz günlüğü tutmadım. Gemide çalıştığım yıllarda da bir ikisi dışında denizle ilgili öykü yazmadım. Anlatıldıklarında ilginç gelebilecek bazı olayları öyküleştirmeyi hiç düşünmedim. O ortamdan uzaklaştıktan sonra bende bıraktığı izlerin bazıları öykü kapılarımı çaldı. Bu hep böyle olur; belki de bir özlemdir. Yazın kış koşullarındaki öyküler, soğuk kış günlerinde ise bunaltıcı sıcaklar çağırır beni.”

Cemil Kavukçu’nun deniz temalı bu on üç öyküsü “Maviye Boyanmış Sular”da bir araya geliyor. Öykü severlerin, Cemil Kavukçu hayranlarının, deniz öykülerine meraklı olanların kaçırmaması gereken bu çok özel seçkideki çizimler de Melih Kavukçu’ya ait.

ENFES BİR MEKSİKA MASALI

Acı Çikolata”nın yazarı Laura Esquivel’den “Lupita  Ütü Yapmayı Seviyordu” adlı enfes bir Meksika masalı geldi. Kadın polis Lupita ütü yapmayı sever. Kafayı çekmeyi, çamaşır yıkamayı, kendine acımayı, çıngar çıkarmayı, dans etmeyi, yalnızlığı ve sessizliği, soru sormayı sever. Lupita sevişmeyi sever… Derken bir cinayete tanık olur ve her şey tersine döner. Kendini yolsuzluklardan uyuşturucu trafiğine uzanan bir gizem ağının ortasında bulan Lupita canını dişine takarak bu gizemi çözmeye uğraşırken özüyle, atalarıyla, benliğiyle de yüzleşecektir.

Laura Esquivel, “Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu”da sadece paranın, başarının ve güzelliğin geçerli olduğu yozlaşmış bir ülkeye sıra dışı bir kadın kahramanla umut aşılıyor.

ÖLEN BİR ŞEHİR VAR

Sen Sur’da hiçbir şey görmedin sevgili arkadaşım, sen bu şehirde hiçbir şey görmedin. Şehrin ruhunun nasıl vurulduğunu, cinayetin nasıl işlendiğini görmedin.”

Yaşamakta olduğumuz acılı günlerde, Diyarbakır Surönü’nde bir tanıklık, yüzleşme ve kendimizle hesaplaşma denemesi… Batı’dan gelen Türk’ün bakışı ile yakılıp yıkılmış bölge insanının içeriden bakışının dramatik karşılaşması. “Hendekçi çocukları hendeklerin arkasından çıkarıp önüne geçirmek için ne yaptık? Onlara eşit ve özgür yaşayacakları bir ülke verebildik mi” sorusuna cesur ve içten bir cevap arayışı. Her ölümün bizi birbirimizden biraz daha uzaklaştırdığı bu savaş günlerinde, Oya Baydar barışı neden bir kez daha ıskaladığımızı iki tarafa da soruyor.

Oya Baydar’ın “Surönü Diyalogları” adlı kitabı Can Yayınları’ndan çıktı.

FENOMEN YAZARDAN YENİ ROMAN

Olasılıksız ve Empati ile satış rekorları kıran Adam Fawer bu kez OZ adlı yeni romanıyla okurların karşısında. Paralel dünyalar, kuantum, aşk, macera, gerilim ve sürprizlerle örülü roman Oz Büyücüsü’nün yeniden yazımı niteliğinde. Güçlü konusu, akıcı temposu ve sürpriz sonuyla OZ ve Adam Fawer bir kez daha okurların gönlünde taht kuracağa benziyor. Dahası yazarın devam kitabı da yolda ve bu kitapla birlikte Türkiye’ye gelecek!

LEZZETİN PİRİ!

Saygın Ersin Türkiye’de özel bir okur kitlesine sahip, güçlü bir İzmirli yazar. Son romanı Pir-i Lezzet’te ise denenmemişi deniyor ve bir gastronomik macera / tarih kitabına imza atıyor! Osmanlı döneminde, sarayda geçen hikayede entrikalar, sürprizler var ve daha da ötesi, müthiş yemek tarifleri var! Lezzetin pirinin peşinde müthiş bir kovalamaca okurları bekliyor, özellikle yemek kültürüne düşkün, iyi bir tarih okuması arayan okurlar için Saygın Ersin büyük sürprizler hazırlamış.

PETER ACKROYD’DAN CİNAYET SANATI

Ackroyd Cinayet Sanatı'nda -tıpkı Dostoyevski'nin St. Petersburg'u, James Joyce'un Dublin'i ve Orhan Pamuk'un istanbul'u kullanması gibi- kurgusunun arka planına çok iyi bildiği ve ilmek ilmek işleyerek anlatmaktan keyif aldığı Londra'yı yerleştiriyor. Bu bağlamda roman, heyecan verici bir seri katil hikâyesini akıcı bir dille vermenin yanısıra Victoria dönemi Londrası'nın yaşam koşulları hakkında da belgesel izleniyormuş hissi veren ayrıntılara yer veriyor. İdam sahnesiyle açılan roman başka bir idam sahnesiyle biter. Bu simetrik sahneler cinayet ile sanat ve yaşam ile ölüm arasındaki gerilimi acımasız bir çerçeve içine alır. Sıcak yaz günlerine yakışır, güçlü bir kitap.

SENDEN SONRA BEN

Jojo Moyes’ten müthiş bir roman daha. Beni o kadar da sık düşünme.

Sadece iyi yaşa. Sadece yaşa... Sevgiyle, Will. Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı... Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will'in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur. Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will'in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will'e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek... Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini... Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir? Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir...

DELİLİK NEDİR?

Tam da günümüzde okumamız gereken bir kitap. Darian Leader imzalı Delilik Nedir? Delilik şimdiye kadar hep aşırılık, şiddet patlamaları, nöbetler, halüsinasyonlar olarak anlaşıldı. Ama ya sandığımız gibi değilse? Gözle görülür ve çarpıcı tepkilerden değil sıradan insanlarda da bulunan özelliklerden oluşuyorsa? Başka bir deyişle, deli olmak ile delirmek arasında fark varsa? Harold Shipman'ı düşünün mesela. 250'den fazla cinayet işlemiş, ama yıllarca saygın bir hekim olarak görev yapıp insanların takdirini kazanmıştı. ... Tıp alanındaki en güncel araştırmalardan haberdardı, tutulan ve yoğun çalışan bir muayenehane işletiyordu. Nazik ve düşünceli bir insan, mükemmel bir dinleyiciydi. Fakat bir yandan da pek çok hastasını özenle öldürmekteydi. Psikiyatristler tarafından muayene edilirken, bariz "akıl hastalığı" emarelerinden hiçbirini göstermemişti. Psikanalist Darian Leader bu kitapta gayet "normal" görünen, ama günün birinde ağır suçlar işleyebilen insanları inceleyerek deliliğin ne olduğuna dair bakışımızı değiştirmemiz gerektiğini savunuyor.

ÇOK OKUNANLAR