MEDYA KÖŞESİ

Salih Tuna'dan Rasim Ozan ve Cem Küçük'e destek yazısı

Rasim Ozan Kütahyalı ve Cem Küçük, Rus uçaklarını “paralel yapıya” mensup pilotların düşürdüğünü bir süre önce iddia etmişlerdi.

Salih Tuna'dan Rasim Ozan ve Cem Küçük'e destek yazısı
GAZETECİLER.COM - Yeni Şafak yazarı Salih Tuna köşesinde Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ve Star yazarı Cem Küçük'ün daha önce dillendirdiği iddialara destek veren bir yazı kaleme aldı.

Kütahyalı'nın ve Küçük'ün Rus savaş uçağını Fethullahçı bir pilotun düşürdüğünü ve Türkiye ile Rusya'nın savaşın eşiğine gelmesine yol açtığını yazdığını, üstelik bu iddialarını güvenilir kaynaklara dayandırdığını anlatan Salih Tuna, aynı iddiayı kendisinin de, üstelik hiç bir kaynağa dayandırmadan farkedip yazdığının da altını çizdi.

İşte Tuna'nın bugünkü köşesiden dikkat çeken satırlar:


Rasim Ozan Kütahyalı ve Cem Küçük, Rus uçaklarını “paralel yapıya” mensup pilotların düşürdüğünü bir süre önce iddia etmişlerdi.

Açık seçik bir kaynak göstermiyorlardı ama her ikisi de çok iddialıydı.

Sabah gazetesi yazarı şöyle yazmıştı: “Adımın Rasim Ozan olduğu gibi Rus uçağının düşürülmesi olayının bir Fethullahçı provokasyonu olduğunu biliyorum. Açık itiraf etmek gerekirse Fethullahçı örgütün bu Rus uçağı operasyonu Türkiye'ye ciddi zararlar vererek yalnızlaşmayı artırdı. F-16 pilotlarının bile en az yüzde 50'sinin Fethullahçı olduğuna dair çok sağlam raporlar var…

Nerden bakarsanız bakın çok korkunç bir iddiaydı bu!

Hele hele, TSK'daki “paralel yapıyı” azımsayan veya küçümseyenler için şoke edici olmalıydı.

Peki, Rasim Ozan'ın, “çok sağlam raporlar var” ifadesi neye tekabül ediyordu?

Daha doğrusu, nasıl raporlardı bunlar?

Bunu da, Rus Hava Kuvvetleri'ne ait uçakları Fethullahçı pilotların düşürdüğünü iddia eden Star gazetesi yazarı Cem Küçük'ün geçtiğimiz Aralık ayında yaptığı bir konuşmadan dinleyelim: “F16 pilotlarının bir kısmı Fethullahçı, bu resmi raporlarda var. Benim şahsi fikrimi sorarsanız bunun Fethullahçıların işi olduğu kanaatindeyim…”
Demek ki, söz konusu korkunç iddia “resmi raporlara” dayandırılıyormuş.

Şuyuu vukuundan beter” bu iddia başka bir ülkede dillendirilseydi yer yerinden oynardı.

Lakin, Türkiye'de yaprak kıpırdamadı.

İktidarı destekleyen çevrelerdeki sessizlik, mevzunun çok hassas olmasından veya TSK'yı spekülasyonların içine çekmeme duyarlığından kaynaklanmış olabilir.

Ya “muhalefet” takımı?

Onların kitabında bu tarz duyarlıklara yer olmadığı herkesin malumu.

Zerre miskali duyarlıkları olsaydı, bu ülkeyi bütün bir dünyada “terörist ülke” olarak mahkum ettirmek için “paralelcilerle” işbirliği yapan o düzenbaz müfteriyi arkalamazlardı.

“Muhalefet takımının” sessizliğinin tek nedeni, meselenin “paralel yapıyla” alakasıdır, başka bir şey değil.

Zaten ucu “paralele” dokununca basın özgürlüğü de yargı bağımsızlığı de bireysel özgürlükler de hiçbir zaman umurlarında olmadı.

KPSS'de yolsuzluklardan onca yasa dışı dinlemelere kadar sessiz kalmalarının da başka izahı yok.

Kimi işbirlikçi aydınlar ve kimi şebelek köşe yazarları da Rus uçaklarını paralel yapıya mensup pilotların düşürdüğüne dair mezkur iddiayı, AK Parti'yi destekleyen o iki yazar dile getirdiği için burun kıvırdılar.

İçlerinde, “yine suçu paralel yapıya atıp sıyrılacaklar” diyenler bile oldu.

Kim nerden sıyrılacak veya kimi kimin adına sıkıştırmaya çalışıyorsun diye bu şebeleklere de soramazsın ki?

Hainliğin bile ikaz kıymeti var bunların yok. Tam ibretlikler…

Geçen gün Erdoğan ve AK Parti'nin yeminli düşmanlarından Can Ataklı da aynı iddiayı savundu, şimdi ne diyecekler?

Can Ataklı, “Rus uçaklarını Fethullahçı F16 pilotları düşürmüş olabilir” düşüncesini hafta sonu ordudan yeni ayrılmış üst düzey komutanlardan biriyle yaptığı sohbete dayandırmış.

“Ordudaki Fethullahçı yapılanmanın” çok eskiden beri olduğunu söyleyen bu eski komutan, “…. yok angajmandı, yok Başbakan emir vermişti, yok Hava Kuvvetleri kararıydı deniliyordu, ama Cumhurbaşkanı satır arasında pilot inisiyatifinden söz etti. Sanıyorum bu durumu biliyordu…” dedikten sonra, Wikileaks'ta yayınlanan bir belgeyi de hatırlatarak şöyle devam etmiş: “Zaten Rus uçağının düşürülmesi akıllıca değildi, öyle zannediyorum ki Cumhurbaşkanı da hükümet de hatta Genelkurmay bile buna hazırlıksız yakalandı, ancak yapacakları bir şey yoktu…

Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay'ın gerçekten de yapacağı bir şey yok muydu, bilemiyorum.

Benim bildiğim şudur: Erdoğan ve Putin'e o tarihte operasyon çekilmiştir.

Bu düşüncemi de Rus uçaklarının düşürülmesin hemen ardından, “Erdoğan ve Putin'e kim kumpas kurdu” ( 28 Kasım 2015, Yeni Şafak) başlığıyla dercettim.

Düşüncemi ne bir rapora ne de herhangi bir komutanla yaptığım sohbete dayandırmıştım.

Son derece basit bir soru sorarak yola çıkmıştım: Türkiye ile Rusya'nın arasının açılmasını ve Türkiye'nin yalnızlaştırılarak manevra kabiliyetinin kadük hale getirilmesini hangi ülke ister?

Hangi ülke bunu istemiş ve hangi ülke buna cesaret etmişse o ülkenin taşeronları da devreye girmiştir.
ÇOK OKUNANLAR