MEDYA KÖŞESİ

Salih Tuna sordu: Cemaatten istifa ettin de geldiğin yer burası mı muhterem?

Salih Tuna, bugün köşesinde "Gerçekten de Alaeddin Kaya neden “kazara verdiği selamı geri aldığını” anlatmalı." yazdı ve Cemaatten istifa ettin de geldiğin yer burası mı muhterem? diye sordu.

Salih Tuna sordu: Cemaatten istifa ettin de geldiğin yer burası mı muhterem?
GAZETECİLER.COM -

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Cemaat ana soruşturması kapsamında şüpheli olan ve yakalama kararı ile her yerde aranan  Zaman Gazetesi eski İmtiyaz Sahibi Alaaddin Kaya'nın savcılığa Cemaat’ten istifa ettiğini bildiren bir dilekçesi gündemdeki yerini koruyor.

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, bugün köşesinde "Gerçekten de Alaeddin Kaya neden “kazara verdiği selamı geri aldığını” anlatmalı." yazdı ve Cemaatten istifa ettin de geldiğin yer burası mı muhterem? diye sordu.

İşte Salih Tuna'nın köşesindeki o yazıdan dikkat çeken bölümler:

Ankara Cumhuriyet Savcılığına
gönderdiği mektupta, “Bunlara kazara verdiğim selamı geri alıyorum” şeklinde yürek parçalayıcı bir ifadeyle, “The Cemaat”ten istifa ettiğini ilan etmiş.

Latif Erdoğan da “Cemaatten istifanı savcılığa değil, Pensilvanya'ya vereceksin” diye anında cevabı yapıştırmış. Ardından da kaçma gel, teslim ol; hele anlat, neden istifa ettin, diye sormuş.

Doğrusunu isterseniz, herkesten çok Latif Erdoğan'ın bunları sormaya hakkı var.

Çünkü kendisi de uzun yıllar “The Cemaat”e “hizmet” verdikten sonra ayrıldı ve neden ayrıldığını da her fırsatta anlattı. Üstelik bedel ödedi; paralel örgütün akıl almaz iftiralarına, hakaretlerine uğradı. Lakin yılmadı, “paralel örgütü” deşifre edenlerden oldu.

Gerçekten de Alaeddin Kaya neden “kazara verdiği selamı geri aldığını” anlatmalı.

Bilelim, mesela, Pensilvanya'ya verdiği selamı neden geri alıyor? Hem o mülâaneden veya o 17 – 25 Aralık'tan sonra değil de neden şimdi?

Hayırdır; ne oldu, ne değişti?

Anlatsın ki herkes bunun taktik, oyun, manevra olmadığına ikna olsun. En azından değil selam, ömrünü hâlâ “The Cemaat”e adayan şakirtler de neyin yanlış olduğunu görsünler.

Anlatmayınca kimsecikler inanmaz.

“The Cemaat”te yıllarca üst düzey “hizmet” verdikten sonra ayrılan Nurettin Veren inanmamış mesela. Alaeddin Kaya'nın Pensilvanya'nın en yakın ve en mahrem “hizmetlerini” yapan kişi olduğunu belirtmek sadedinde bakınız ne demiş: “Alaaddin Kaya, 1996'dan, 2015'e kadar askeri, yargıyı, emniyeti ve siyasilerle olan teması sağlayan kişidir. Genelkurmay Başkanı'ndan, kuvvet komutanlarına kadar üst rütbeli herkesi koordine eden kişiydi…”

Aslında anlatmak da yetmez. Nerde durduğun da önemli.

Çünkü ayrıldıklarına dair bir şeyler bulup anlattıkları halde “hizmetçiliğe” sinsice devem edenler var hâlâ.

Hülasa, daha önceleri yüzde yüz karşı oldukları ortamlara sızarak kamufle olmayı maharet sananlar var.

Mesela, Sayın Davutoğlu'nun hakkını hukukunu sırf fitne çıkartmak umuduyla savunuyormuş gibi yapıyorlar. Halbuki bir kaşık suda boğacak kadar ondan nefret ediyorlar.

Normalde, diyelim ki falan tarikattan veya sivil toplum örgütünden tiksiniyorlar, bir de bakmışsın melbusat değiştirip oraya girip yeni görüntü altında “hizmete” devam ediyorlar.

“Hizmet” dediğim, bir yandan “paralel örgüte” karşıymış gibi yapıp, öte yandan “paralel örgütle” mücadeleyi itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapmaktan ibaret.

En tipik lakırdıları da şudur: “Hemen de her şeyi paralele bağlıyorlar…

Bu tip “Sızıntı AKP'lilerin” son günlerdeki ortak özelliklerinden biri de, “Hepimiz Meral Akşener'iz” moduna geçmeleridir.

Ne kadar farklı yerlerde kendilerini kamufle etmiş olurlarsa olsunlar hiç değişmeyen ortak özellikleri Erdoğan karşıtlığıdır.

Bunu da çoğu kez Sayın Erdoğan'a direkt karşı çıkarak değil de, Erdoğan'ın yanında kim duruyorsa onu itibarsızlaştırmaya çalışarak gerçekleştirmek istiyorlar.

Sizin anlayacağınız, zarf değişse de mazruf değişmiyor.
ÇOK OKUNANLAR