MEDYA KÖŞESİ

'Sadece Kürtlere olmaz herkese kahve!'

İspanya'daki durumu yorumlayan Mustafa Sönmez, oradaki sloganı da tekrar ediyor: “Cafe para todos” yani herkese kahve!

'Sadece Kürtlere olmaz herkese kahve!'

GAZETECİLER.COM (ÖZEL) Cumhuriyet'in kötü yönetildiğini söyleyip yönetime talip olan ve ardından gazetenin Genel Yayın Yönetmeni tarafından köşesine son verildiği bir mektup ile açıklanan Mustafa Sönmez yazılarını yayınlamayı sürdürüyor.

Kısa bir süre önce Kürt Sorunu ve Demokratik Özerklik isimli bir kitap yazan Sönmez'e göre sadece Kürtlere demokrasi ve bazı hakların tanınması Türkiye için doğru bir adım olmaz. Yapılması gereken yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Türkiye'ye yeni bir statü kurulması ve Demokratik Özerkliğin Türkiye’de hakim kılınması. Bu amaçla İspanya'daki durumu yorumlayan Sönmez, oradaki sloganı da tekrar ediyor: “Cafe para todos”  yani herkese kahve!

İşte Sönmez'in köşe yazısından çarpıcı bir bölüm:

İspanya’da Statü 

Anlaşılan “statü” meselesi, İspanya modelinden türetilmiş bir fikir. Gelin görün ki, İspanya’da “özerk bölgelere statü”nün öyküsü, bugün Kürtlerin, bize statü tanınsın talebinden farklı gelişti. 1978 İspanya Anayasası “merkez”in yetkilerini 149. maddede, “yerel”e bırakılabilecek yetkileri ise 148. maddede tanımlayıp ülkeyi 17 özerk bölge ve birkaç özerk kent olarak idari düzenlemeye tabi tutmuştu. Sonra da her bölgeye, Anayasa’nın belirlediği ve Anayasa Mahkemesi’nin itiraz etmeyeceği biçimde kendi bölgelerinin “statü”lerini hazırlamaları ve onaya sunmaları istendi. Bunu öncelikle Basklılar ve Katalanlar yaptılar ve bölgelerini, yerele bırakılan yetkiler çerçevesinde nasıl yöneteceklerini bir bölge yönetmeliği (statü) biçiminde hazırlayıp Madrit’e bildirdiler. Madrit, herkesin taslağını kesti biçti ve statü üzerinde anlaştılar.

Görüldüğü gibi, statü verilmiyor, öncelikle Anayasa’da çerçevesi çiziliyor, bir. İkincisi, Madrit, sadece Basklılar ve Katalanlara bunu tanımadı, tüm bölgelere tanıdı ve bu yaklaşımın adı “Cafe para todos” (herkese kahve!) diye adlandırıldı.

Yol belli

İspanya modelinden gidilecekse, bölgelere statü, tüm Türkiye bölgeleri için tanınmalı. Bu da “25 demokratik Özerk bölgeli Türkiye” idari reformunu Anayasa’ya yerleştirmekten geçer. Kürt siyasetinin ana taleplerinden biri olan anadilinde eğitim de ancak ve ancak özerk bölgeli Türkiye formülünde mümkün olur. Çünkü bu, ancak bölge yönetimlerinin gerçekleştireceği bir eylemdir. Merkezi bütçeden hiçbir etnisitenin özel eğitimi için harcama çıkmaz. Ayrımcılığa girer. Anayasa, resmi dili Türkçe ve zorunlu eğitimi 12 yıl diye tanımlamışsa, Ankara, ancak bunu örgütlemeyi ve finansmanını görev bilir.Yoksa Kürtçe eğitim için Ankara’dan organizasyon ve para çıkmaz. Anadilinde eğitim yatırımını, ancak bölge yönetimleri, yerel kamusal ve/veya özel yatırımlarla gerçekleştirebilir. Mesela, Diyarbakır’da 12 yıllık resmi dilin Türkçe olduğu merkezi eğitim yapılıyor ve diyelim bölge yönetimi de isteyenler için Kürtçe eğitim veren okul açıyor, ya da bir vakıfla ortak, Kürtçe eğitim veren bir üniversite kuruyor. Bunun sevabı-günahı bölgeye ait. Ama bunun için Diyarbakır’ın buna yetkisi ve kaynağı olan bir bölge durumuna gelmesi gerek.

Herkese Özgürlük… 

AKP rejimi, ya da soruna kim çözüm arayacaksa, Kürtlere mahsus bir model üretemez. Kürtler taleplerini dile getirecek ve isteyeceklerdir. Bu, onların hakkıdır. Bunları karşılamanın yöntemini bulmak, Rejime düşer. İspanya’da bu, Anayasa’yı değiştirip idari reform yaparak tüm bölgelere bir “statü” dahilinde kendilerini yönetmeleri imkanı tanınarak yapıldı. Katalunya, Bask Ülkesi ve Galiçya üç farklı etnisite olarak taleplerine böyle kavuştular. 

O zaman iş dönüp dolaşıp şuraya geliyor; Kürtlerin demokratik taleplerini karşılamak, benzer özgürlükleri tüm Türkiye’ye tanımadan gerçekleştirilemez. AKP Rejimi, sadece vatandaşlık tanımını değiştirerek sorunu geçiştiremez.  Bir şekilde, Kürtleri rencide etmeyen, inkar duygusu yaratmayan bir ifade biçimi üzerinde uzlaşmak zor değil. Ama sadece Anayasa’da vatandaşlık düzenlemesi “Kürtlere statü” tanınması anlamına gelir mi, ya da Kürt siyaseti sadece bununla yetinir mi ? Yetinmez herhalde.

Rejim, sadece Kürtlere özel bölge inisiyatifi , Kürtlere özel, anadilinde eğitim hakkı vb. tanıyamaz. Ne tür demokratikleşme yapılacaksa, bu, tüm Türkiye için yapılmalıdır. Ve doğru olan da budur. Türkiye’de de Ankara’nın özellikle AKP rejiminin yasama-yürütme-yargıyı kendinde tekelleştiren anti demokratik yapısı kırılmalı, iktidar, kaynaklar,  yerele doğru demokratikleştirilmeli, vatandaşlık tanımı eşit yurttaşlık özünü yansıtmalı, her bölgede daha katılımcı demokratik yönetim mekanizmaları kurulmalı, Anayasa’daki tüm faşizan engeller kaldırılmalı. Kürtler, yoğun oldukları bölgelerde isterlerse anadilde eğitimlerini kendi kaynakları ile örgütleyebilirler.

Cafe para todos…Demokrasi, bir tek Kürtlere değil, hepimize…