Sabah'tan Aydın Doğan'a sansür suçlaması!
Sabah gazetesi ile Doğan Grubu arasındaki gerilim mahkemeye taşınırken karşılıklı iddialar gelmeye devam ediyor. Sabah bugün Doğan'ı sansürle suçladı...
Bakın nasıl:
"Doğan'ın basın özgürlüğü 'sapına gelince meee' diyen kuzu misali"...
"Sap"ı dilediğiniz şekilde alabilirsiniz...
Önündeki (tabii ki kızlarının değil, Aydın Bey'in) sap, altındaki sap vs...
Bu arada dikkatimizi çeken şey, Doğan Gurubu'nun, SPK'nın "pahalı kâğıt satın alarak borsada hisse senetlerinize sahip yatırımcıyı zarara uğrattınız" iddasına karşı yaptığı savunma...
Aslında "savunma" değil, "itiraf"...
Şuraya bakar mısınız kendilerini nasıl savunmuşlar:
"Bunu sadece biz değil, Çukurova Grubu'na bağlı Akşam gazetesi ve Dinç Bilgin dönemindeki SABAH gazetesi de yaptı. Onlar da suçlu."
Yani...
"Falanca kişi de, filanca genç kızın ırzına geçti. Onlar da suçlu ama siz sadece bizi yargılıyorsunuz".
Ya da, "benim anam senin ananı genelevde gördü"...
Bu itiraf değil de ne?.
Hani düşünüyoruz da Aydın Doğan kendi elleriyle büyüttüğü şirketini, aptal profesyonelleriyle yıkıyor...
Neyse...
SABAH'ın haberinin tamamını
'Aydın Doğan basına sansür istedi' başlıklı haberde şöyle denildi:
Maliye ceza kesince "Basın özgürlüğü elden gidiyor" diye Türkiye'yi yedi düvele şikâyet eden Doğan Grubu, tüm kamuoyuna açık yapılan mahkemeyi yazan SABAH'a sansür istiyor. Sadece Doğan'a ait bir basın özgürlüğü olabilir mi?
Cuma günü Küçükçekmece Adliyesi'nde Türkiye'nin en büyük medya topluluğu olduğunu her fırsatta dile getiren Doğan Grubu'yla ilgili bir dava vardı... Davada Doğan TV hisselerinin Alman Axel Springer'e satışı sırasında muhasebe hilesi yapıldığı iddiası görüşülüyordu. Doğan Grubu avukatlarından Mahkeme Başkanı'na ilginç bir şikâyet geldi: "Davayı bir an önce bitirin. Basında çıkan haberlerden muzdaribiz. Haberlerin amacı bizi itibar kaybına uğratmak. Bunlar haber değil, yandaş medyanın kamuoyunu etkilemek için yaptığı sansasyonlardır. Haberlerle ilgili açtığımız davalardan sonuç alamıyoruz."
Basına sansür talebi
Yani kendisine kesilen vergi cezaları için "Basın özgürlüğü susturulmak isteniyor" diyerek dünyayı ayağa kaldıran, ilgili ilgisiz tüm uluslararası ve yerel kurumları desteğe çağıran, Türkiye'yi yedi düvele şikâyet eden, hükümete savaş açan Doğan Grubu, bu kez 'Medyaya sansür gelsin, basının sesi kısılsın' diye mahkemeye baskı yapıyor... Dönelim iki gün öncesine... Doğan Grubu üst yönetiminin en çok çekindiği 'kâğıt kaçakçılığı' davası, 24 Haziran Çarşamba günü mahkemeye geldi. Davanın bir tarafı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), diğer tarafı Doğan Grubu. SPK, küçük yatırımcıların hakkını korumak adına Doğan Grubu'nu suçluyor. SPK iddianamesindeki gerekçe özetle şu: Doğan Grubu, Hürriyet ve Milliyet gazetelerini basmak için kullandığı kâğıtları yurtdışından alıyor. Kâğıtlar ana üretici olan Rusya, Kanada gibi ülkelerdeki şirketlerden, örneğin 1 dolara alınıyor. Kâğıtlar gemiye yüklenip Türkiye'ye doğru yola çıktığında arka planda bir takım muhasebe hileleri dönmeye başlıyor. 1 dolarlık kâğıt önce Doğan Ailesi'nin İngiltere'ye bağlı Jersey ve Virgin adalarında kurduğu paravan şirketlere fatura ediliyor. Bu şirketler 1 dolara aldıkları kâğıdın üzerine 'X' birim daha kâr marjı koyuyor. Yani gemiler İstanbul'a yanaşıp, kâğıtlar Hürriyet ve Milliyet'in matbalarına giderken, fiyat '1+X dolara' yükseliyor. Aradaki 'X' dolar Doğanlar'ın kâğıt üzerinde kurduğu, çalışanı bile olmayan şirketlere, dolayısıyla da Doğan Ailesi'nin cebine gidiyor. Jersey ve Virgin'deki paravan şirketlerin aldığı 'X' birim komisyon, Hürriyet ve Milliyet'in kasasından çıktığı için İMKB'de binlerce ortağı olan bu şirketler daha az kâr ediyor. Daha az kâr ettikçe, borsadaki binlerce küçük ortağa daha az kâr payı, yani temettü dağıtıyor. Çok kritik ve ilginç iddialar taşıyan bu davanın çıkış noktası da ilginç. Dava, Doğan Grubu'nda çalışmış ve yıllarca bu işleri yürüten, ithalat sorumlusu bir yöneticinin itiraflarının ardından açıldı. O yönetici, sistemin nasıl işlediğini, SPK'ya ve Maliye'ye tüm belgeleri yanında götürerek anlattı.
Kendi yöneticisi şikâyet etti
O yönetici, İngiltere'ye bağlı adalardaki şirketlerin faturalarının aslında Doğan Grubu'nun İstanbul'daki binalarında kesildiğini, bilgisayar kayıtları ve resmi evraklarıyla belgeledi. Bu belgeler, SPK'nın yaptığı suç duyurusu ve savcılığın hazırladığı iddianameye de temel oluşturdu. Konuya ilişkin Doğan Grubu'nun da bir savunması var. Özetle diyor ki Doğan Grubu: "Bunu sadece biz değil, Çukurova Grubu'na bağlı Akşam gazetesi ve Dinç Bilgin dönemindeki SABAH gazetesi de yaptı. Onlar da suçlu. Ayrıca bizim aldığımız kâğıdın fiyatı, o dönemdeki SABAH ve Akşam'ın aldığı kâğıtlardan daha ucuz." İddia makamı, yani SPK avukatları ve devletin savcısı bu savunmaya itiraz ediyor. İtirazlarının temeli şu: Öncelikle Akşam gazetesi halka açık değil. Dolayısıyla borsada ortakları yok. Akşam'ın aldığı kâğıdın fiyatı küçük yatırımcıyı ilgilendirmiyor. Akşam böyle bir sistem kurduysa, burada gazete daha az kâr ettiği ve daha az vergi ödediği için kayba uğrayan Maliye'dir. Davayı da o açar. Dinç Bilgin dönemindeki SABAH'ın durumu ise bambaşka. SPK avukatları ve savcılık özetle "Dinç Bilgin'in Medya Holding'i çoktan tarih oldu ve bu şirket hakkında benzer birçok dava açıldı" diyor. Dolayısıyla bu iki örneğin de emsal kabul edilemeyeceğini belirtiyor. Bunları mahkemede de dile getiriyor. SPK avukatlarının itirazına rağmen, mahkeme perşembe günü ara bir karar aldı. Aydın Doğan'ın da katıldığı duruşmada hâkim, Doğan Grubu'nun "Akşam ve Dinç Bilgin dönemindeki SABAH gazetelerinin kâğıt alım fiyatlarıyla, bizimki mukayese edilsin" teklifini kabul etti. Dosyayı mukayese için bilirkişiye yolladı.
O hukukçular davada da vardı
SABAH olarak biz de bu gelişmeyi hukukçu görüşlerine dayanarak "Kaçak kâğıdın emsali mi olur?" başlığıyla haber yaptık. Sadece haber... Aydın Doğan'a ait Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal ve Posta dün, "SABAH yargıyı etkilemeye çalışıyor. Savcılar göreve, dava açacağız" diyerek feryat figan etti. Cuma günü mahkemede kendisi dışındaki tüm basına sansür talep eden Doğan Grubu, dün de SABAH için sansür talebinde bulundu. Doğan Grubu özgür basına neden bu kadar kızgın? Ayrıca sadece bize değil, haberde adını kullanmadan görüşünü yayımladığımız bir hukukçuya da saldırdı Doğan Grubu... Yayımlarından anlıyoruz ki şimdi o hukukçunun peşine düşmüşler... Niye, çünkü o hukukçu istedikleri gibi görüş vermiyor. Aslında o hukukçuyu neden aradıkları da meçhul... Çarşamba günkü davada Doğan Grubu'nun tüm üst yönetimi vardı. Bizdeki hukukçu görüşünün benzeri, davaya giren SPK avukatları tarafından da dile getirildi. SPK avukatlarının bu tepkisi de zaten 25 Haziran Perşembe günkü SABAH'ta yazıldı. Doğan Grubu hukuk özgürlüğüne neden bu kadar kızgın? Farklı düşünen ve sorgulayan hukukçuların görüşüne neden tahammülleri yok? Onlara da mı sansür istiyorlar?
Yargıya baskı yapmayın
Başbakan Erdoğan kendileri hakkında kamuoyu önünde bir şikâyette bulunduğunda ya da Maliye kendilerine bir ceza kestiğinde hemen "Basın özgürlüğü çiğneniyor, hukuk, maliye siyasallaştırılıyor" diye gazetelerinden, TV'lerinden öfke kusuyorlar. AK Parti'ye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açtığı kapatma davası görüşülürken onlarca haber yaptılar. Onların yaptıkları basın özgürlüğüne sığıyor da SABAH'ın haberi sığmıyor mu? Yoksa Doğan Grubu sadece kendi istediğini yazan basınının özgürlüğünü mü savunuyor, sadece kendisini destekleyen hukukçuların özgürlüğünü mü tanıyor? Hukuk ne bizim, ne Doğan Grubu'nun... Buyurun davanızı açın, bekliyoruz... Ama... "SABAH haber yapıyor" diye gazetelerinizden şikâyet edip, "Dava açmalısınız" diye devletin savcılarını baskı altına almaya çalışmayın...