ANALİZ

Sabah yönetimi Şahenk'e neden vuruyor?..

Sabah gibi, mevcut imkânlarıyla en az 1 milyon satması gereken bir gazetenin resmi olarak sadece yüz bin kadar satmasını yadırgıyorlar…

Sabah yönetimi Şahenk'e neden vuruyor?..

ADNAN BERK OKAN

Sabah'ta "El insaf Şahenk!" başlığı altında "imzasız" bir haber yayımlandı...

Daha doğrusu "Haber" değil...

Gazetecik ilke ve ahlâkıyla asla ilgisi bile olmayan uyduruk bir bilgi kirliliği "Haber" adı altında yayımlandı...

Neden “İmzasız haber”?..

Çünkü…

Şerefli hiçbir meslektaşım adının gelecekte öylesine kirli, uydurulmuş bir bilgiyi “haber” diye yayımlayan biri olarak anılmasına tahammül edemez…

Zira uyduruk haber muhabirin şerefsizliğinin tescilidir…

Ama…

Doğruluğundan emin olunan bir haberin altına imza atmak, bir gazeteci için şereftir, onurdur…

İşte o nedenledir ki tetikçilerden biri tarafından masa başında uydurulmuş bir yalan, Sabah yönetimi tarafından yayımlanmıştır…

Amaç çamur atmak…


Meydan çakallara kalır…


Nuri Bilge Ceylan’
ın Cannes’da Büyük Ödül’ü alan “Kış Uykusu” isimli filmini izlediniz mi bilmiyorum…

İzleyenler hatırlayacaklardır…

Filmde otel sahibi, varlıklı, entelektüel ve bir yerel gazetede köşe yazan Aydın’ın (Haluk Bilginer) yanında kâhyalık yapan Hidayet (Ayberk Pekcan), patronunun alacaklılarına karşı patronundan çok daha acımasızdır…

Patronunun haberi olmadan kiracılara hacze gitmekte…

Fukara insanların canlarını yakmaktadır…

Canı yananlardan biri de İsmail’dir (Nejat İşler)…

Oğlu, icra memuruyla birlikte gelip evlerindeki tek televizyonu bile alıp giden Hidayet’in kullandığı arabanın camını kırdığında patron Aydın da kamyonetin içindedir ve daha büyük bir kazadan dikkatli oluşları sayesinde kurtulmuşlardır…

Yani…

Kâhya, şoför ve aynı zamanda hizmetkâr da olan Hidayet, patronun kendinden daha fazla patroncudur…

Ama…

Onun tetikçiliği ve zalimliği patronunun başına belâlar getirmektedir…

Sabah’ı yönetenler de o hesap…  

Büyük ihtimalle patronları Sabah’ın diğer medya patronlarını itibarsızlaştırmaya yönelik bu tür uyduruk haberciliğinden şikâyetçidirler…

Ama…

Kâhyalar yok mudur o kâhyalar…

Patronlarının başına bazen nasıl da belâlar açarlar…

Umarım Sabah’ın yeni patronajı bu konularda daha hassas olunmasını ister…

Unutulmasın ki medya patronlarının kavgası, çoban köpeklerin kavgasına benzer…

Meydan çakallara kalır…

Benden uyarması…
 

Karalamak…

Algı operasyonu yoluyla kamuoyunun kafasında karmaşık soru işretleri bırakmaktır…

Hem de...

Muhalefet sözcüleri ve muhalif gazeteler merkez haber kanalları içinde en çok da NTV'yi (O da Doğuş'un haber kanalı) "hükümete yakın habercilik yapıyor" diyerek  eleştirdikleri halde...


Ey güzel insanlar!..

Daha önce defalarca yazdım…

Bir kere daha tekrar ediyorum…

Lütfen not ediniz…

Sabah & atv bundan sonra kurtarılamaz…

Neden kurtarılamaz?..

“Marka değeri” sıfırlandı da ondan dolayı kurtarılamaz…

Çünkü…

Medya şirketlerinin en değerli varlıkları markalarıdır…

Markadan geri kalanı bir yığın makine ve ekipmandır…

Bir medya gurubunun marka değerini alın, geriye bir hurda yığını kalır…

Matbaalar, stüdyolar, kameralar, v.s.…

Sabah & atv de son dönemlerde bir hurda yığınından ibarettir…

İktidar değiştiği gün satmaya kalksanız, ihaleye girecek kimse bulamazsınız; hurdacılardan başka…

Star TV üzerinden Ferit Şahenk’i itibarsızlaştırmak amacıyla yapılan uyduruk haber de Sabah’ın geri dönülmez yolda olduğunun kanıtıdır…

 

Şimdi de habere geleyim…

Haber şöyle başlıyor…

“Doğuş Grubu'nun patronu Ferit Şahenk'in sahibi olduğu Star TV, yaptığı ateşkese dahi uymayan, çocuk ve kadın dinlemeden 1500'den fazla Filistinli'yi öldüren İsrail ile masaya oturdu.”

Evet…

Haberin girişi aynen böyle…

Ve…

Daha girişte gazetecilik ilke ve ahlâkının ırzına geçiliyor…

Çünkü…

Sabah’ı yönetenlerin “haber” yapmak gibi bir amaçları yok…

Onlar “yalan” uydurmak istiyorlar…

Yalan uydurmak ve okurlarını o yalana inandırıp, rakip firmadan (Star TV, atv’nin en güçlü iki rakibinden biri) soğutmak…

 

Şuraya bakar mısınız?..

Türkiye’de bir TV kanalının yöneticileri “İsrail (İsrailliler” ile değil… “Yahudiler” ile de değil, “Museviler” ile de değil; “İsrail ile) ile masaya oturuyor ve format satın alıyorlar”

Yahu olur mu?..


Sabah’ta bittiği gibi…

Kimi dostlar, meslektaşlar Sabah gibi, mevcut imkânlarıyla en az 1 milyon satması gereken bir gazetenin resmi olarak sadece yüz bin kadar satmasını yadırgıyorlar… 

Ben ise başından beri bunun böyle olacağını söyleye geliyorum…

Çünkü marka değeri bitince gazetenin okuru da kaçar gider…

Çünkü marka itibardır…

Çünkü marka itimattır…

Çünkü marka güvendir…

Marka değeriyle beraber itibar da biter…

İtimat da biter…

Güven de biter…

Tıpkı Sabah’ta bittiği gibi…
 

Olabilir mi?..

İyi bari…

Filistin sorununu da konuşup, Gazze’de ateşkes sağlayıp kalıcı barışı da tesis etseymişler hazır oturmuşken..

Tövbe tövbe…

Sanırsınız ki Star Yönetimi İsrail devlet başkanı ya da başbakanı ile masaya oturup, bir TV formatı satın alıyor…

Yok böyle bir şey ya…

Yok böyle bir yalan…

Olamaz da…

Ama dedim ya…

Sabah’ı yönetenlerin amacı haber yapmak değil, “Çamur atmak”…

 

Kaldı ki…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bakanları ve bürokratları; “yaptığı ateşkese dahi uymayan, çocuk ve kadın dinlemeden 1500'den fazla Filistinli'yi öldüren İsrail” devletinin bakanları ve bürokratlarıyla masaya oturup halen alış veriş ediyorlarsa…

Ki ediyorlar…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bakanları ve bürokratları; “yaptığı ateşkese dahi uymayan, çocuk ve kadın dinlemeden 1500'den fazla Filistinli'yi öldüren İsrail” devletinin bakanları ve bürokratlarıyla masaya oturup halen İsrail ordusunun uçaklarda kullandığı jet benzinini satıyorlarsa…

Ki satıyorlar…

Ve…

Bunu Sabah yönetimi hariç bütün dünya biliyorsa…

Ki biliyor... 

Star yönetiminin bütün dünya televizyonlarına (Bu arada atv’ye de) “Format Satan” Yahudilerle (İsrail ile değil) masaya oturup bir TV formatı satın almasından daha tabii ne olabilir?..

Ve bir kere daha kaldı ki…

Format altı ay önce satın alınmış…

Ama…

Henüz tek program bile yayınlanmamış…

Yani…

İsrail’in Gazze’yi vurmasından çok önce yapılmış işlem…

Oysa Türkiye İsrail’e halen akaryakıt sevk ediyor…

Ve…

Sevk etmeli de…

Ticari ilişkiler uzun zaman önce imzalanmış sözleşmeler gereği yapılır ve büyük devletler savaş sırasında da taahhüdünü yerine getiren devletlerdir…

 

İşin bir diğer ilginç yönüne gelince…

Satın alımdan Ferit Şahenk’in haberi bile yok…

Ki olsa…


Belden aşağı vurmak…

Sabah
gibi bir gazeteyi yönetenler Star gibi bir televizyonun yapımlarından patronajın haberinin bile olamayacağını bilirler…

Bilemiyorlarsa, kendi medya guruplarında her satın alımın mutlaka patronun bilgisi dâhilinde olduğunu kabul ederler…

Ki…

O durumda da Sabah’ın bağlı olduğu gurubun kurumsallaşamamış bir bakkal dükkânı olduğunu düşünmek hakkımızdır…

Sabah eğer kendi gurubu adına Star Gurubuyla rekabet etmek istiyorsa yöntem bu olmamalı…

Rakibin patronuna belden aşağı vurmak…

Patronajın şahsiyetiyle oynamak…

İftira atmak rekabet yöntemi olamaz…

Rekabet haklı olmalı…

Yasal olmalı…

Kaldı ki tekraren söylüyorum…

Türkiye Cumhuriyeti halkının dünyadaki hiçbir Yahudi ile sorunu, düşmanlığı yok…

“Var” diyenlerin de insanlıkla ilgileri yok…
 

Ve…

Ferit Bey satın alımı engellese, benim de bundan haberim olsa Şahenk’i kınarım…

Çünkü…

Üretim üretimdir ve kutsaldır…

Çünkü…

Üzerinde insan emeği vardır…

Üretilen ürünlerin dini, dili, ırkı, milleti, milliyeti olmaz…

Ve…

Yahuuu!..

Hem…

B
aşbakan’a Yahudiler tarafından verilen “Yahudi Cesaret Ödülü” halen iade edilmemişken…

Ki…

İadesine de karşıyım…

Zira…

Ödülü verenler Netanyahu veya ekibi değil…

Dünya Musevileridir…

Ve…

O ödül Başbakan’a anasının ak sütü kadar helâlken

Bütün bunlara rağmen…

Kendi gözündeki merteği görmeden, uluslararası ticari bir alışverişten gurubun Yönetim Kurulu Başkanı’nı, yani Ferit Şahenk’i sorumlu tutmak ayıptan öte bir edepsizliktir…

 

 Aslında yapılmak istenen ilkelliktir…

Hitler döneminde kara gömlekli faşistlerin Musevi asıllı Almanların dükkânlarının önünde durup, oradan alışveriş edilmesini engellemesiyle eşdeğerdedir…

Sabah o günün kara gömleklilerinin yaptığını yapıyor aynen…

Devletlerarası ilişkilerdeki soğukluğu 21. Yüzyılın ikinci onlu yıllarının yarısında halklara taşıyor…

Hükümetimizin (Halkımızın ve Devletimizin değil) İsrail Hükümetiyle (İsrail halkı ve devletiyle değil) arasının bozuk olmasından yola çıkarak Musevi, Yahudi ve İsraillilerin hepsini “düşman” ilân ediyor…

Devletin, İsrail’e petrol ve daha birçok ürün satıp; İsrail’den silah başta olmak üzere pek çok askeri malzeme satın almaya devam ettiğini de unutarak…

Devletin resmen İsrail devletinin ürünlerine bile ticari ambargo koymadığını bildiği halde…

Yani…

Tipik bir “Antisemitizm”…

Yani…

Tipik ve vahşi bir Yahudi düşmanlığı yaparak…

Yani…

“Nefret suçu” işleyerek…

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR