MEDYA KÖŞESİ

Sabah yazarı Babaoğlu: Türkiye'yi hep oradan vuruyorlar!

Sanıyoruz ki, "milletin açlıktan çarığını kemirdiği" dönemlerde verilen Çankaya davetlerindeki "kraliyet havası"na bakılıp şimdiki davetler hakkında düşündüklerinden pişman oluyorlar...

Sabah yazarı Babaoğlu: Türkiye'yi hep oradan vuruyorlar!
GAZETECİLER.COM - Yazısına "Bir yanlışımız var... Sanıyoruz ki, her gün Sözcü'yle beyni yıkanan, Hürriyet'le gaza gelen kesimler ara sıra öteki medyaya da bakıp söylenenleri kıyaslıyor, tartışıyor..." diye başlayan Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, "Sanıyoruz ki, bu insanlar bir an geldiğinde gerçeği anlayıp "Cumhurbaşkanlığının davet masası da meğer sıradan bir suntaymış!" diyebiliyorlar." yazdı ve şöyle devam etti:

HAYIR HAYAL BUNLAR...

"Sanıyoruz ki, servis takımlarının zaten daha önceki dönemlerden kalma olduğunu öğrenince daha önce akıllarından geçenlerden utanıp sıkılıyorlar.

Sanıyoruz ki, "milletin açlıktan çarığını kemirdiği" dönemlerde verilen Çankaya davetlerindeki "kraliyet havası"na bakılıp şimdiki davetler hakkında düşündüklerinden pişman oluyorlar...

Hayır!
Hayal bunlar!
Maalesef olaylar böyle ilerlemiyor.

YALANLAR KANMAYA RAZI KESİMLERİ KEMİKLEŞTİRİYOR

Art arda eklenen yalanlar bu yalanlara kanmaya dünden razı kesimleri kemikleştiriyor ve kamuoyunu meşgul ediyor.
Zaten her yalan rüzgârını nihayetinde bizzat Cumhurbaşkanı veya Cumhurbaşkanlığı sözcüleri göğüslemek ve durdurmak durumunda kalıyorsa, eyvah! O zaman çok ciddi bir problem var demektir.
"Yeni Türkiye"nin medyası ve milli duruş sahibi kesimler bu gerçekle yüzleşmek zorunda.

2013'TEN BERİ YAZIYORUM: ÜLKE TOPLU HİPNOZA TABİ TUTULUYOR

2013'ten bu yana ara ara vurguluyorum: Ülke sanki bir tür toplu hipnoza tabi tutuluyor.
Kademe kademe artırılan medyatik telkinlerin sersemletici etkisini hafife almak hata olur.
Bunu görmezsek...
Mesela 6-7 Ekim olaylarının korkunçluğunun neden Kürt kamuoyuna dahi anlatılamadığı konusunu çözemeyiz.
Düşünsenize...
Kedi, trafo, sandığa oturma gibi söylemlerle oyalanarak nasıl esas sandık ihlallerine karşı körleştirildiğimizi anca şimdi, yani iş işten geçtikten sonra anlamaya başladık.

HALK HALA UYANIK, HALA MEVZİLERİNİ KORUYOR, FAKAT...

Ben "Kültürel iktidar" diyeyim, bir Bourdieu'cu sosyolog "sembolik iktidar" desin veya başka bir terim kullanılsın...
Mesele işte tam orada!
Yani güncel siyasetin nüfuz etmekte zorlandığı toplumsal ve kültürel zihin alanında "Yeni Türkiye"nin hiçbir biçimde tahkim edilmediği bir kez daha ortaya çıktı.
Halk geleneksel serinkanlılığı ve biriktirdiği siyaset tecrübesiyle hâlâ uyanık, hâlâ mevzilerini koruyor.
Fakat çok zorlayıcı bir sürecin içinde olduğumuz da açık.
Neden?

KÜLTÜREL SEMBOLİK İKTİDARI VERMİYORLAR

Çünkü neo-kolonyalizmin içerdeki kâhyaları siyasal iktidardan düşseler bile kültürel- sembolik iktidarı (yani hayatın yeniden üretildiği alanları) asla vermiyorlar.

Asıl kritik alanın orası olduğunu iyi biliyor ve Türkiye'yi hep oradan "vuruyor"lar!
Bu nokta üzerinde düşünmeyi daha fazla geciktirebilir miyiz?