MEDYA KÖŞESİ

Ruşen Çakır üç zaman yazarına birden seslendi

Ruşen Çakır'dan cemaat yazarlarına itiraz. Çakır'a göre cemaat hem siyasi hem de sivillikten çıktı.

Ruşen Çakır üç zaman yazarına birden seslendi
GAZETECİLER.COM
AKP ile Gülen cemaati arasındaki kavgayı yorumlamaya devam eden Vatan yazarı Ruşen Çakır tarafların siyasi ve sivil kimliklerini masaya yatırdı. Zaman gazetesinin son zamanlarda öne çıkan üç yazarına birden itiraz eden Çakır cemaatin sanıldığı kadar sivil olmadığını vurgularken AKP'nin de salt siyasi bir kimliği olmadığını kaydetti. Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan ve Mümtazer Türköne'nin Başbakan Erdoğan'a yönelttiği eleştiriler için "fazlasıyla sabırsız" diyen Çakır şöyle devam etti:

ELEŞTİRİ DOZU ARTTIKÇE ETKİLERİ AZALIYOR

Bu sabırsızlığa, Erdoğan'a kalkan olmayı kendilerine misyon edinmiş kalem erbabının fazlasıyla provokatif saldırıları eklenince, sözünü ettiğimiz kişilerin eleştirilerinin dozunun hızla arttığına ve buna paralel olarak da etkilerinin azaldığına tanık oluyoruz. Çünkü bu yazarların dertlerinin üzüm yemek (ülkenin sorunlarının çözümü) değil de bağcı dövmek (Erdoğan'ın tasfiyesi) olduğu algısı yaratılıyor. Hal böyle olunca bu kişilerin Erdoğan'ı sevenler nezdinde pek bir itibarları kalmıyor.

ZAMAN'DAN ÜÇ YAZAR

Başbakan Erdoğan‘ın şanslı bir siyasetçi olduğu farklı kişilerce, değişik vesilelerle dile getirildi ki ben de öyle düşünüyorum. Onun en şanslı olduğu konulardan biri de, medyada kendisini etkili bir şekilde eleştiren kişilerin fazlasıyla sabırsız olmaları.  

Üçü de Zaman Gazetesi‘nde yazıyor. İkisi ülkücü hareket kökenli Ahmet Turan Alkan ile Mümtazer Türköne, diğeri İslamcı bir isim olan Ali Bulaç.

Kuşkusuz kimi zaman farklı, hatta yer yer karşıt argümanlara sahip olsalar da üç yazar da kabaca Gülen cemaatini “sivil İslam“, AKP’yi de“siyasi İslam“ olarak okuyor ve “sivil” olanın “siyasi” olana üstün gelmesini bir tür kaçınılmaz bir durum olarak öngörüyorlar.

CEMAAT SİYASİDİR

İlk itirazım Gülen hareketinin siyasi olmadığı tespitine. Her ne kadar eğitim, medya gibi toplumsal alandaki faaliyetleri öne çıksa ve kendisini ısrarla “siyaset üstü” göstermek istese de cemaat öteden beri siyasetle yakından ilgilenmiştir. 1995‘ten 28 Şubat 1997‘ye kadarki süreçte Fethullah Gülen‘in merkez sağ ve sol siyasetçilerle yoğun ilişkisiyle bu ilgi alenileşti. 17 Aralık süreciyle birlikteyse cemaatin nerdeyse tek gündem maddesi siyaset oldu.

CEMAAT KADROLAŞTI SİVİL DEĞİL

İkinci itirazım cemaatin sivilliği iddiasına. İlk andan itibaren benimsenmiş olan devlet içinde kadrolaşma stratejisinin, buna bağlı olarak cemaat içinde, benim “sivil olmayan kanat“ diye adlandırdığım bir yapının neredeyse özerk bir şekilde ortaya çıkıp güçlenmesinin sivillikle fazla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Yine birbirinden farklı kesimlerin cemaate yönelik olarak şeffaflaşma çağrısı yapmaları da sivillik iddiasına ciddi olarak gölge düşürüyor.

AKP SADECE SİYASİ DEĞİLDİR

Öte yandan AKP’yi sadece siyasi bir yapı olarak görmek de sorunlu olacaktır. Öncelikle AKP’nin sırtını yasladığı Milli Görüş hareketinin başından itibaren çok güçlü bir İslami toplumsal zemin üzerinde yükseldiğini; kendisi yükseldikçe bu zemini de genişletip zenginleştirdiğini biliyoruz.

İkinci olarak, son günlerde ortalığa saçılan bilgilerden, AKP lideri Erdoğan’ın, Gülen hareketinin aşırı güçlenmesinden tedirgin olduğu için başka İslami cemaatlere ciddi yatırımlar yapmış olduğunu; bunları başta eğitim olmak üzere toplumsal alanda Gülen hareketine alternatif faaliyetlere teşvik ettiğini öğreniyoruz.

Özetle, sivil olması beklenen Gülen cemaatinin gözü siyasi alanda, siyasi olması beklenen AKP’nin de gözü sivil alanda. Zaten kavga da esas olarak bu yüzden çıkıyor.

RUŞEN ÇAKIR YAZILARI