Ruhat Mengi'den Nazlı Ilıcak'a şok sözler
Öyle böyle bir yanıt vermedi... Saygısız ve ölçüsüz deyip, Erdoğan'a yaranmakla itham etti. İşte yazısı;
GAZETECİLER.COM - Nazlı Ilıcak dün "ittire kaktıra gazeteci oldu" diye yazıp Ruhat Mengi'yi topa tutunca ortalık karıştı.
Ruhat Mengi'den gelen yanıt çok daha ağır oldu...
Ilıcak'ı 'şirret' ilan etti ve şunları yazdı;
HERKES ŞİRRETLİKLERİNDEN KORKUYOR
(...)
Sustukça üstünüze “sıçrıyor”, üstelik herkes şirretliklerinden korktuğu için bunu keyiflerince önüne gelene yapıyor, yaparken bazıları bir de üstüne mağdur rolü oynuyordu.
(...)
Nazlı Ilıcak denen saygısız ve ölçüsüz, ülkesinin geleceği yerine sadece kendi çıkarını; “bir gün Tayyip Bey tarafından yeniden milletvekili yapılma” ümidini düşünen gazeteci -ben yine de ittire kaktıra gazeteci olmuş demeyeceğim zira zaman ve başarı zaten bunun cevabını verecek belirleyicilerdir- dün de beni çirkinliklerine malzeme olarak seçmiş.
Nereden bulup çıkardıysa Ajda Pekkan’la bile benzerlik kurmuş. Çalışmalarımın yoğunluğundan ancak çok kısa süre yaptığım tatillerde beni görünce aklına geliyor zahir.
İKTİDAR HIRSI ÇİRKİNLEŞTİRİR!
“Tevazu kraliçesi” de demiş sonra, gerektiği yerde tevazu göstermeyi iyi bilirim ama “görünen köy kılavuz istemez” durumlarda da tevazu gösterisi yapmaya gerek olmadığına inanırım.
Örneğin kendimi hiçbir zaman bir başkasıyla kıyaslamam, kimseye özenmem, kimseyle yarışmam sadece kendimle yarışırım. Üzerlerine afiyet zekâmdan, yeteneğimden, eğitimimden, ailemden emin olduğum, gurur duyduğum, için asla “birşeyin çakma”sı, yani taklidi olmam ya da taklit etmem mümkün değildir, 15 yaşındayken de değildi.
Ne yapacağız şimdi, utanmamız mı gerekiyor bu durumdan Nazlı hanımın hatırı için? Ya da nasıl bir tevazu lütfedelim hanfendiye?
GÖLGE DÜŞÜRMEK İÇİN IKINIP SIKINMA
Öyle kendisi sinek olanların Mevlana’dan “sinek, konduğu samanı gemi, kendisini kaptan sanır” gibi hikayeleri alıntılamasını filan da kimse yemez, zahmet etmesinler. Çünkü bir de “Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” sözü vardır malûm...
Hak etmeyen hiç kimse zirveye çıkamaz, daha da zoru; zirvede kalamaz. Bunu başaranların yıllar içindeki mücadelesi de herkes tarafından bilinir zaten. Kimsenin “gölge düşürmek için” ıkınıp sıkınmasına gerek yoktur.
İKTİDARA YARANMAYA ÇALIŞIYOR
Nazlı Ilıcak’ın asıl sorunu da budur; kendi ağzıyla bir TV programında bile “O çok başarılı” dediği kişilerin başarısını aslında hazmedememesi, bir yandan da eleştiri yapabilen bağımsız gazetecilere öfke kusarak iktidara yaranmaya çalışmasıdır.
Yazdığı koca yazıda benim yazdıklarıma cevap olacak tek kelime yok. Baştan sona aklınca karalamaya yönelik zavallı bir şeyler çiziktirmiş. Ki bu zavallılık mı daha öndedir, yoksa aynı yolu seçen başkalarını örneklemesi mi daha zavallıdır orasına karar vermek zor gerçekten.
DARBENİN TA KENDİSİ
Bıraksın bu Mevlana, Nazım Hikmet alıntılarıyla “iktidara göbekten bağlı olmadığı için görüşlerini özgürce yazabilen” gazetecilere saldırmayı da 12 Eylül’ü öven, 82 Anayasası’na “oy verin” diyen yazılarına baksın. O günlerde yazdığı satırları düzeltmek “ama ben şöyle de demiştim” mazeretleriyle mümkün değil. Yakın ahbaplarının kendisini koruyan yazıları da onları silemez.
(...)
Kendisi de bu darbeye övgüler dizmiştir.
“Kontrgerillayı destekledik” sözünü neden açıklayamıyor? “Bu cümleleri hiç söylemedim” ya da “yazmadım” diyemiyor?
Öyle “polemik kraliçesi” gibi abuk sözlerle beni de susturabileceğini zannediyorsa yanlış efendim. Bu mesleği yaparken her tür saldırıyı göze alıyorum ben, terbiye dışı olanları da.
Koca Atatürk’e bile hakaret eden utanma yoksunu insanların çıktığı ülkede göze almak zorundayım da zaten, değil mi?
Yarın bu hanımın (üstelik anne ve anneanne) Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kız öğrencilerine yönelik akıl almaz iftiralarını yazacağım.
NAZLI ILICAK, RUHAT MENGİ İÇİN NELER YAZMIŞTI...
OKUMAK İÇİN TIKLAYIN