Ruhat Mengi ekran istiyor ekraaannn!
"Evetçi"ler kaplamışken piyasayı, "Hayırcı Ruhat ablaya ekran kapatan eller kırılsın"...
ADNAN BERK OKAN - POLEMİK
Hani olur ama bir okur kitlesi bu kadar da "salak" yerine konmaz...
Ruhat Mengi'den söz etmek istiyorum...
Ya da ulusalcı kanadın dişi Emre Aköz'ünden...
Açık açık "yar bana bir TV ekranı" diye tellâl çıkaracak neredeyse...
Okur mektuplarından başını alamıyormuş...
Hepsi de "Nerede kaldın Ruhat abla, sensiz pazar geçmiyor" mealinde şeyler yazıyorlarmış elektronik postalarında...
Tam da zamanıymış oysa...
"Evetçi"ler kaplamışken piyasayı, "Hayırcı Ruhat ablaya ekran kapatan eller kırılsın"mış falan...
Ya da "Ruhat Ablaya ekran vermeyen ölsün" filan...
Yani gazetecilik mesleği bu kadar mı çirkinleştirilir?..
Gazetecilik, bir ideolojinin borazanlığını yapmak mıdır?..
Gazetecilik ille de iktidar veya muhalefetten yana tavır alıp, goygoycu olmak mıdır?..
Gazetecilik, farklı düşüncelere savaş açmak, karalamak, çamurlamak, iftita atmak ama ne pahasına olursa olsun, yandaş olunan siyasi görüş lehine taraftar kazanmak mıdır?..
O kadar az kaldı ki gerçek gazeteci - yazar...
İktidarın ya da muhalefetin çok yüksek paralarla ödüllendirdiği çapsızlar sardı medyayı...
Ve gerek gazetecilik gerekse de köşe yazarlığı, "itibarsız, güvenilmez, inanılmaz, rezil, çıkarcı" bir meslek haline getirildi...
Halk arasında yapılan sohbetlerde "falan gazete" der demez hazirun hemen hakaretlere başlıyor...
"Filanca köşe yazarı" diye girseniz söze, köşe yazarının terekesi sayılıp döküldükten sonra en okkalı küfürlerle tecziye ediliyor...
Sanmayın ki bu hale gelmemizde sadece siyasetçiler suçlu...
Siyasetçi ve gazeteci bir birlerinin seks partnerleridir...
Eğerk birlikte sevişmezlerse kişisel tatmin yapmış olurlar...
Yani biri tencere ise diğeri o tencerenin tam oturan kapağıdır...
[email protected]
Hani olur ama bir okur kitlesi bu kadar da "salak" yerine konmaz...
Ruhat Mengi'den söz etmek istiyorum...
Ya da ulusalcı kanadın dişi Emre Aköz'ünden...
Kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz? Amaç buydu zaten! |
Bir haber-tartışma programını yıllardır ekranda olan programlar (ve yenileri) arasında zirveye taşımış ve yıllar boyu her hafta aynı başarıyla orada kalmasını sağlamış bir gazeteci olarak mutluluk ve huzur duymam lazım velâkin hiç de öyle değil. Her Açıdan bugüne kadar her yaz 8 veya 12 haftalık tatillere girdi ama hiç bu yaz olduğu gibi tatile girdiği haftadan başlayarak itiraz, tepki yağmuruna tutulmadı. Haziran ve Temmuz ayları süresince gelen yüzlerce mektuptaki güven, ilgi ifadeleri izleyicilerimizin beni gördükleri her yerde gösterdikleri büyük sevgi hep aynı cümlelerle bitiyor; “Neredesiniz, şu anda ekranda en çok size ihtiyaç var.” Bir gazeteci, televizyoncu övgüler kadar eleştirilere (hatta çoğu kez hakarete varan tepkilere bile) hazırlıklı olmalı, bunlara hiçbir zaman hakaretle cevap vermemelidir. Hele de meslektaşlarına karşı... Bizim programımız daha yayında olduğu saatlerde bin çeşit yalan ve iftirayla haberlerini yapanlar oldu, ağzımdan çıkan veya köşemde yazdığım cümleleri ters yüz ederek, yalana çevirerek yazdılar, buna bile katlandım. İnternet sitelerinde, kendi biyografim dışında (birilerinin kafadan uydurduğu bazı kimlik bilgileri dahil) benimle ilgili yazılanların büyük çoğunluğunun gerçekle bir ilgisi yoktur. Bunları hukuki yöntemlerle değiştirmeye çalışıyoruz ama kimseye hakaret etmiyoruz. Ruhat Mengi'nin yazısının tamamını |
Açık açık "yar bana bir TV ekranı" diye tellâl çıkaracak neredeyse...
Okur mektuplarından başını alamıyormuş...
Hepsi de "Nerede kaldın Ruhat abla, sensiz pazar geçmiyor" mealinde şeyler yazıyorlarmış elektronik postalarında...
Tam da zamanıymış oysa...
"Evetçi"ler kaplamışken piyasayı, "Hayırcı Ruhat ablaya ekran kapatan eller kırılsın"mış falan...
Ya da "Ruhat Ablaya ekran vermeyen ölsün" filan...
Yani gazetecilik mesleği bu kadar mı çirkinleştirilir?..
Gazetecilik, bir ideolojinin borazanlığını yapmak mıdır?..
Gazetecilik ille de iktidar veya muhalefetten yana tavır alıp, goygoycu olmak mıdır?..
Gazetecilik, farklı düşüncelere savaş açmak, karalamak, çamurlamak, iftita atmak ama ne pahasına olursa olsun, yandaş olunan siyasi görüş lehine taraftar kazanmak mıdır?..
O kadar az kaldı ki gerçek gazeteci - yazar...
İktidarın ya da muhalefetin çok yüksek paralarla ödüllendirdiği çapsızlar sardı medyayı...
Ve gerek gazetecilik gerekse de köşe yazarlığı, "itibarsız, güvenilmez, inanılmaz, rezil, çıkarcı" bir meslek haline getirildi...
Halk arasında yapılan sohbetlerde "falan gazete" der demez hazirun hemen hakaretlere başlıyor...
"Filanca köşe yazarı" diye girseniz söze, köşe yazarının terekesi sayılıp döküldükten sonra en okkalı küfürlerle tecziye ediliyor...
Sanmayın ki bu hale gelmemizde sadece siyasetçiler suçlu...
Siyasetçi ve gazeteci bir birlerinin seks partnerleridir...
Eğerk birlikte sevişmezlerse kişisel tatmin yapmış olurlar...
Yani biri tencere ise diğeri o tencerenin tam oturan kapağıdır...
[email protected]