MEDYA KÖŞESİ

Reklamcılar 'ne mahremiyeti ulan' diyecek mi?

"Mozaik benzetmesiyle kültürel renkliliğimizi hatırlatan bir vekile cevaben söylemişti. Bir benzerini yakın gelecekte "ne mahremiyeti ulan?" şeklinde duyarsak şaşırmayacağım."

Reklamcılar 'ne mahremiyeti ulan' diyecek mi?
GAZETECİLER.COM - Radikal yazarı Serdar Kuzuloğlu internet ve reklam ilişkisini ele aldığı yazısında çarpıcı bir yorum yaptı:

Alparslan Türkeş'in "Ne mozaiği ulan?" tepkisini hatırlatan Kuzuloğlu, "Mozaik benzetmesiyle kültürel renkliliğimizi hatırlatan bir vekile cevaben söylemişti. Bir benzerini yakın gelecekte "ne mahremiyeti ulan?" şeklinde duyarsak şaşırmayacağım." yazdı.

İşte Kuzuloğlu'nun Reklamlar sizinle tanışmak istiyor başlıklı yazısından çarpıcı bir bölüm:

"Anne ve babamın televizyonda tahammül edemediği şeylerin başında reklamlar geliyor. Uzaktan kumanda refleksleri öyle bir seviyeye ulaşmış ki neredeyse reklam jeneriğini bile görmeden kanalı değiştirmiş oluyorlar. Ama kaçış yok elbet. Yayın kuşaklarının saat dilimleriyle olan şaşmaz bağı yüzünden kaçtıkları kanalda da benzerlerine saplanıyorlar. Seyretmek istediğimiz yapımlarla seyretmek istemediğimiz reklamlar arasındaki kopmaz ilişkiye çok azımız kafa yoruyor. Ama her şeyin bir bedeli olduğu da ortada. Üstelik bu bedel genellikle tahmin ettiğimizden çok daha yüksek.

Yazar Alain de Botton'un da dediği gibi ne yazık ki sadece iyi şeyler satarak para kazanmayı başaramadık. Reklamsız olmuyor. Kötü olduklarını düşünüyorsanız başka bir klişeyi de hatırlamakta fayda var: İyi reklam ve iyi sanat; iyi müşteriye ihtiyaç duyar. Klasik yumurta-tavuk açmazı.

Reklamlar, görmek istediklerimizi ulaşılabilir kılmakta kullanılan örtülü bir ödenek. Ölçüm, hedefleme ve verimlilik hesabının fetişizme vardığı internet de bir istisna değil. Elektronik reklamların mazotuysa pazarlamacılara sunduğumuz veriler.

(...)

NE MAHREMİYETİ ULAN?

"Ne mozaiği ulan?" tepkisini hatırlar mısınız bilmem. 2000 yılında, dönemin MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in ağzından duymuştuk. Mozaik benzetmesiyle kültürel renkliliğimizi hatırlatan bir vekile cevaben söylemişti. Bir benzerini yakın gelecekte "ne mahremiyeti ulan?" şeklinde duyarsak şaşırmayacağım.

Ticari internet tam bir pazarlama panayırına döndü. Ve hepimiz istemeden de olsa bunun birer parçasıyız. Somutlaştıralım. Sosyal ağlar hijyenik ped markasına 'reklamını sadece adet görenlere göstermek' gibi mucizevi bir fırsat sunuyor. Bunu kaydolurken girdiğimiz doğum tarihi ve cinsiyet bilgilerimiz sayesinde yapıyor (mesela bu örnekte hedefimiz 1963-2000 arası doğan ve Türkiye'de yaşayan kadınlar). Tercihleri daha da derinleştirmek mümkün. Reklamverenin gözünü döndüren bunca bilginin devletlerin, istihbarat örgütlerinin ilgisini çekmeyeceğini düşünmek fanteziden de öte naiflik olarak açıklanabilir sadece.