ANALİZ

Reha Muhtar'dan Önce - Reha Muhtar'dan Sonra!...

Reha Muhtar’ın ana haber bülteni sunuculuğu ile birlikte yepyeni ama dejenere bir süreç başladı…

Reha Muhtar'dan Önce - Reha Muhtar'dan Sonra!...
Bizden sonraki kuşaklar Türk Televizyon gazeteciliği tarihini dört dönem olarak inceleyecekler.
RMÖ - RMS…
Yani “Reha Muhtar’dan önce – Reha Muhtar’dan sonra”…
Ve…
EÖ – ES…
Ergenekon’dan önce – Ergenekon’dan sonra…
İlk olarak Reha Muhtar’ın adı ile anılan döneme bir göz atalım…
Reha Muhtar’dan önce TV yayıncılığı daha derli topluydu…
Ana haber bültenlerinde siyasal ve toplumsal olaylar öncelik alıyor, toplumun sorunlarına ilişkin habercilik tercih ediliyordu…
Reha Muhtar’ın ana haber bülteni sunuculuğu ile birlikte yepyeni ama dejenere bir süreç başladı…
Ana haber bülteninde siyasal ve toplumsal haberlere değil magazin haberlerine öncelik veriliyordu artık…
Birbirleriyle bağıra çağıra kavga eden siyasetçilerin ve sürekli ağlaşan işadamları haberlerinin yerini, iri kadın memeleri ve kalçaları almıştı…
Reha Muhtar’ın ekibi kışın en soğuk günlerinde bile bir bahane bulup Antalya’da havaların çok güzel gittiğine ilişkin haberler veriyorlardı…
Eh yani…
Hava hem güzelse…
Ve hem de mekân Antalya sahilleriyse…
Gelsin bikinili, koca memeli ve İspanyol aygırı kalçalı kadınlar…
Aynı anda telefonu çevirip Antalyalı dostlarını arıyordu benim gibi bazı Reha Muhtar haberciliğinden muzdarip olanlar…
Antalya havasını sorduğumda dostlarımın kahkahalarla güldüklerini hatırlıyorum…
Çünkü “yazdan kalma bir günde, pırıl pırıl güneş altında denize koşanlarla dolu sahillerin” olduğu iddia edilen Antalya, o gün belki de mevsimin en soğuk günlerinden birini yaşamıştı…
Peki ya o cıbıl kadın görüntüleri?..
Ah o arşivlerin gözü kör olsun!...
Soğuk Antalya günlerinin yazdan kalma bir gün olarak nitelenmesi yalanı artık sökmeyince metot değişikliğine gidiliyordu…
Bu kez de Güney Yarımküreye muhabirler gönderiliyor, genellikle Brezilyalı, çikolata renkli ve yine iri memeli, iri kalçalı kadınların giyinmeye vakit bulamamış halleri ekranlarımıza getiriliyordu…
Dünyada, kadın eti görmeye meraklı erkek milleti için ana haber bülteni yayınlayan tek ülkeydik belki de…
Derken Reha Muhtar dönemi bitti…
Uzun bir ara dönemde yine her şey yoluna girmiş gibi görünüyordu ki bu kez de “Ergenekon” dönemi başladı…
Tehdit edilen gazeteciler…
Darbe yapmaya meraklı yaşlı ve de emekli paşalar…
İtirafçılar…
İftiracılar…
Şucular…
Bucular…
Bir yanda, sürek avı gibi cadı avı yapılırken…
Diğer yanda irtica öcüsü ile korkutulan zavallı halk…
Bütün bunları kendi pencerelerinden çektikleri fotoğraflarla kamuoyuna duyuran medya…
John Davison Rockefeller, (8 Temmuz 1839 - 23 Mayıs 1937), FED (Amerikan Merkez Bankası) Kanunu kabul edildiğinde, “Bütün kanunları siz çıkarın, para basma yetkisi benim olsun” demişti…
Aydın Doğan ve ekibi Rockefeller gibi “Para basma yetkisi” istemiyor…
Onlar, parlamentoya şöyle sesleniyorlar:
“Bütün kanunları siz çıkarın, bütün medya bizim olsun”
“Bütün kanunları siz çıkarın, bütün film senaryolarını biz yazalım”…
“Bütün kanunları siz çıkarın, bütün şarkı sözlerini biz uyduralım”…
“Bütün kanunları siz çıkarın, bütün kitapları biz yazalım, biz yayımlayalım”…
“Bütün kanunları siz çıkarın, bütün beyinleri biz yıkayalım”…
Hasılı dostlar!..
Aydın Doğan tipi medya patronlarının yıkadığı bu beyinler bundan sonra zor temizlenir…
Hele o beyinler ki henüz Reha Muhtar ve Ergenekon’la dolu iken…
Çok zor…
 
Adnan Berk Okan
07.07.2009
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum