Reha Muhtar Vatan'dan neden koparıldı?..
Reha Muhtar'ın, tam 10 yıl 2 ay, haftada bir gün hariç (Pazartesi), her gün yazdığı Vatan gazetesi ile yolları ayrıldı. Peki neden?..
En sona saklamanın ne âlemi var…
En baştan söyleyeyim…
10 yıl 2 ay, haftada bir gün hariç (Pazartesi), her gün…
Ve hem de “yaz kış” demeden…
Ve hem de “tatil, hastalık” bahane etmeden yazan Reha Muhtar, VATAN’dan ayrıldı…
Yok, hayır kovulmadı…
“Madem öyle işte böyle” dercesine ayrıldı…
Peki neden?..
Anlatayım…
Ama önce…
“Kraldan fazla kralcı” olduklarında daha çok para kazanacaklarını, Erdoğan’ın gözünde daha da yüceleceklerini zanneden “durumdan vazife çıkarıcı” medya yöneticileri için birkaç lâf edeyim…
* * *
Bu…
“Kraldan fazla kralcı”…
Bu…
“Durumdan vazife çıkarıcı” medya yöneticileri sanıyorlar ki…
Cumhurbaşkanı düşünce özgürlüğüne karşı…
Sanıyorlar ki…
Cumhurbaşkanı basın özgürlüğünü savunan gazetecilerin toptan hapse atılmasını istiyor…
Sanıyorlar ki…
Cumhurbaşkanı Cumhuriyet gazetesi yazarlarının tutuksuz yargılanmasını isteyenlerden nefret ediyor…
* * *
Oysa…
Bütün sanıları yanlış…
Hem yanlış…
Hem de Cumhurbaşkanı’na zarar veriyor…
Çünkü…
Cumhurbaşkanı bugün bulunduğu zirveye, okuduğu şiiri “sakıncalı” görenlerin kendisini, hapse atma yanlışları sayesinde geldi…
Sadece hapse atmakla da kalmadılar…
Halkın seçtiği belediye başkanlığı görevinden de aldılar…
Çünkü…
Cumhurbaşkanı, medyanın en güçlülerinin kendisine karşı cephe alması, konuşmalarını sansürlemesi nedeniyle yıldızlaştı halkın gözünde…
Çünkü…
Cumhurbaşkanı eğer Cumhuriyet yazarlarının tutuksuz yargılanmalarını isteyenlerden nefret etseydi, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı şu anda sıradan bir milletvekili olarak devam ederdi…
Ama…
Gelin görün ki “kraldan daha kralcı”…
“Durumdan vazife çıkarıcı” medya yöneticileri Erdoğan’ın “despot, kaba, basın özgürlüğüne düşman” bir siyasi lider olduğu imajını bütün dünyaya vermek için, adeta birbirleriyle yarışıyorlar…
Reha Muhtar işte onlardan biri olan Milliyet'in "tepe yönetici"lerinin sansürcü zihniyeti nedeniyle bıraktı VATAN’ı…
Aşağıda okuyacağınız Reha Muhtar imzalı yazıyı “sakıncalı” bulduğu için yayımlanmasına izin vermeyince koptu Reha Muhtar 10 yıllık VATAN’ından…
* * *
Oysa…
Hepimiz biliriz ki…
Reha Muhtar bir yazının altına imza koyduysa eğer…
O yazının önünde, arkasında, sağında, solunda asla bir “niyet” yoktur…
Hele “siyasi bir mesajı” hiçbir zaman olmamıştır…
Reha Muhtar içinden ne gelirse öyle yazar…
Yıllardır siyasete bulaşmamak için son derecede naif makaleler yazdı VATAN’da…
Aşkı yazdı…
Dostluğu yazdı…
Sevgiyi yazdı…
Futbolu yazdı…
Alkışı yazdı…
Ve hatta…
İhaneti yazdı…
Çünkü hepsini dolu dolu yaşamıştı…
Ama…
Siyasi taraflardan birini koruyucu ya da zemmedici hiçbir şey yazmadı…
Yayımlanmayan yazısında da siyaset yoktu…
* * *
Yayımlanmayan yazısında da “dostluk” vardı…
“Kardeşlik” vardı…
“Birlik” vardı…
“Bütünlük” vardı…
“Özgürlük sevdası” vardı…
Yani…
“Demokrasi” talebi vardı…
Ama…
“Kraldan fazla kralcı”…
“Durumdan vazife çıkarıcı” medya yöneticisi onun bu en haklı, en çağdaş taleplerini cumhurbaşkanını kızdıracağını, öfkelendireceğini düşündü…
Ve…
Yazının yayımlanmaması için gazetenin genel yayın yönetmenine “emir” verdi…
Ve…
Az sonra okuyacağınız yazı yayımlanmadı…
* * *
Peki…
Kamuoyu…
Reha Muhtar’ın okurları…
Ve…
Vicdan sahibi gazeteciler şimdi ne düşünüp ne yazacaklar?..
Söyleyeyim:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Reha Muhtar’ın Cumhuriyet yazarlarının tutuksuz yargılanmasını talep eden yazısına kızdı ve yayımlanmaması için talimat verdi” diye yazacaklar elbette…
Ve hem de…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazının tek bir cümlesinden bile haberi olmadığını bildikleri halde böyle yazacaklar…
Çünkü…
Öyle yazmak işlerine gelecek…
* * *
Hâsılı…
Türk medyasının en yüce vicdanlarından biri daha yazamayacak…
Türk okuru, meslek hayatı boyunca “Bir başkadır benim memleketim” şarkısının bütünleyici ruhunu anlatmak için çabalayan Reha Muhtar’ın, alt üst kimlikleri ne olursa olsun bütün yurttaşları (Sanatçı Ahmet Kaya’ya olan sevgisini ve onun özgürlüğünü koruyuşunu nasıl unutacağız acaba?) kucaklayan yazılarından mahrum kalacak…
Ve…
Bu arada Erdoğan muhalifleri…
Bu zorunlu ayrılığın arkasında Vatan ve Milliyet gazetelerini yönetenler, kendilerinin değil, yazının tek cümlesinden bile haberi olmayan Erdoğan’ın olduğuna inandırılacaklar…
Dünya basın özgürlüğü şampiyonları da yine "tepe yönetici"leri değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kınayacaklar…
Yazık…
Çok yazık…
Yakup MURAT