MEDYA KÖŞESİ

Reha Muhtar kendiyle hesaplaştı?..

Eksi 38 derecede, burnunda sümükleri donmuş muhabirine “üşüyor musunuz?” diye sorması veya sırtından bıçaklanmış.....

Reha Muhtar kendiyle hesaplaştı?..

GAZETECİLER.COM
Reha Muhtar
bu işte kardeşler bu!..

Reha için anlatılan iki anekdot beni çok güldürmüştü…
Sizinle de paylaşayım…
                                   ***
Reha
artık kocaman bir gazetecidir…

Genel yayın Yönetmeni Rahmi Turan onu İtalya’ya gönderir…
Reha’nın ilk durağı Venedik…
Ve Reha hemen telefona sarılıp Rahmi Turan'ı arar...
"Rahmi Bey geç kalmışım!.. Burayı su basmış!"...
                                   ***
Ertesi gün Reha, Roma’da
Coliseum’u görür…
Yine bir telefon…
“Rahmi Bey; ben gelmeden önce birileri Roma’yı yıkmış, harabeye çevirmiş”…
                                   ***

Yaaa…
İşte böyledir sevgili Reha’mız…
Eksi 38 derecede
, burnunda sümükleri donmuş muhabirine “üşüyor musunuz?” diye sorması veya sırtından bıçaklanmış inleyen bir yaralıya “Acı var mı acı?” diye haykırması; gazetecilikten çok para kazandığı döneme rastlar!..


Adnan Berk Okan


Kendiyle bile hesaplaşan…
Kendi yanağına eldiveni ile vurup, kendi kendini düelloya davet eden bir “Soylu”(!)…
Ve…
Kendi kendini vuran ve tek damla kanı akmayan bir şövalye…
Bakın…
Nasıl hesaplaşmış kendisiyle…
Hem de önce flashback…
Sonra New York’ta bir gökdelen otelinin odası…
Buyurun lütfen…

Gazetecilikte 30 yılın hesaplaşmaları...

 “PARA İÇİN Mİ MESLEK SEÇİLİR, YOKSA..?”
“Mart’ın 1’inde hepiniz ajansta olun... Ajans resmen 1 Mart’ta çalışmaya başlıyor... Tüm gazetelere haber servisine ise 1 Haziran’da başlayacağız... 3 ay kapalı devre bütün olayları takip edip, haber yapacağız... Önemli haber olursa hemen gazetelere servise koyacağız...”
Erdoğan Örtülü söylemişti bu sözleri sanıyorum...
1980 yılının Şubat ayında bir gündü...
Daha darbe olmamıştı...
7 ay sonra olacaktı...
O sırada tüm bunlardan bihaber 20 yaşında bir gazetecilik okulu öğrencisiydim...
İkinci sınıfta...
6 sınıf arkadaşı bu ajansta işe başlıyorduk...
Ulusal Basın Ajansı yayın hayatına başlıyordu...
Bizi de ucuz, daha doğrusu bedava işgücü olarak işe almıştı...
Ama sanmayın ki, o kadar kolay bedavaya çalışabilecektik o ajansta...
Bir süre sonra aramızdan bazılarını seçeceklerdi...
Diğerleri stajı bitirip okula döneceklerdi...
Kalan ise bedavaya çalışmaya devam edecekti...

***

Bir süre sonra beş arkadaşımı da gönderdiler...
“Sen kalacaksın” dediler...
“Kadro, sigorta” diyecek oldum, “Ne kadrosu” dediler, “Sana burada gazetecilik öğretiyoruz... Bir de para mı vereceğiz?.. 3-5 yıldan önce kadroya girene rastlanmaz bu meslekte...”
Bu sözden sonra, “20 yaşında hangi genç niye seçerdi bu mesleği acaba?..”
Gece gündüz deli divane gibi haber peşinde koşacaktı...
3-5 yıl kadro ve sigortadan mahrum kalacaktı...
Bu arada kendisine para ödenip ödenmeyeceği bile belli değildi...
Ve önüne baktığında meslekte 45-50 yaşlarında genç ölümler, kalp krizleri, işsiz kalan gazeteciler, hapisler ve sürekli bitmek bilmeyen belalar vardı..

***

Bu satırları yazarken kafamı kaldırıp otel odamı dört bir yandan çevreleyen New York gökdelenlerine bakıyorum...

Devamı var tabii…
Var ama
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar